Yerler traducir inglés
5,145 traducción paralela
Tıka basa doyana kadar kurabiye yerler sonra niye durduklarını unutur ve birkaç tane daha yerler.
They ate kazoo cookies till their stomachs grew sore, then forgot why they stopped and ate a few more.
Ben bu özel yerler vardı Ben duvarlar aracılığıyla bakmak nerede... Onları izlemek.
I had these special places where I could look through the walls... watch them.
Ama bazılar çocuk ve onlar zar zor yemek yerler.
But some of them are kids, and they barely eat.
Eğer senin en iyi arkadaşın olsaydım, dünyadan çıkıp başka yerler arama ihtiyacımızı bir işaret olarak görürdüm.
If I ever became your best friend, I would take that as a sign that we need to go out into the world and find other...
Ne yani, buralar, Dobb'un hırsızlık için ilgilendiği ve gözetlediği yerler mi?
What, these are places, uh, Dobbs cased and was intending to rob?
Hayatımın en önemli bölümleri paylaşmak istediğim bölümler, yasak yerler.
The most important parts of my life, the parts that I want to share- - they're off limits.
Birilerinin Noel'ini batırırsanız sizi çiğ çiğ yerler.
You mess with somebody's Yule, and they will trample your ass.
# Yabancı yerlerde kakamı yapamam # # Yabancı yerler #
♪ I can't poop in strange places ♪ ♪ Strange places
Otobüsler, kötü haber vermek için güzel yerler.
Buses are perfect for dropping bad news.
Turistik yerler buradan yaklaşık 2-3 saat uzaklıkta yani.
The tourist sights are 2-3 hours away.
Orta batıda bir yerler sanki. Wisconsin gibi.
And I'm getting a Midwest vibe, somewhere like...
Profildeki pek çok şeyi... mesela "Gezdiğim, gördüğüm yerler" kısmını boş bırakmışsın.
You left a lot of this stuff... like the "Been There, Done That" section, you left it blank.
Hemen "Gezdiğim, gördüğüm yerler" kısmını dolduralım.
Real quick, let's build your "Been There, Done Thats."
Onu diri diri yerler.
They'd eat him alive.
Bunun gibi yerler için mi?
For places like this?
Sonra tüm zengin arkadaşlarını alıyorlar ve Afrika'nın tehlikeli bölgelerine açılıyorlar. Hani şu korsanların gemileri kaçırdıkları yerler var ya?
And then they get all of their rich mates and they sail out to the dodgy parts of Africa, you know where they have those, those pirates that hijack boats?
Kültürel yerler ile ilgili 200.000 kitap basıldı.
It is a public cultural space with a collection of over 200,000 books.
Kültürel yerler için 200.000 kitap basıldı.
It is a public cultural space with a collection of over 200,000 books.
... Yerler toz için deydi...
"... was the dustiness of the floor...
Para kazanacağımız yerler.
Where we laid the money.
Aman... Biliyorsun, etrafta çok da pahalı olmayan yerler var. That actually wash their sheets, right?
Oh my... you know, there's places that aren't too expensive that actually wash their sheets, right?
Bakmamız gereken başka yerler var.
There's another place we should check.
EI Capitan'a ilk seyahati organize ettiğimde tüm yaz orada kaldık. Üç, dört, belki de beş tur. Coğrafyayı keşfettik, atlayacak yerler bulma umudu taşıyorduk.
When I organized the first load to go to El Capitan, we spent nearly all summer there, four or five trips, scouting of the geography, finding, hopefully, places suitable to jump.
Beraber çalışmaya başladık ve her gün Trollveggen'in arka yamacına tırmandık. Orada gezip atlayacak yerler aradık.
We hooked up and every day we'd hike up the back side of Trollveggen, go up there marching around looking for places to go.
Gitmem gereken yerler var.
I got places to go.
- Bilmem, belki başka yerler görmek için.
I don't know. To see someplace new.
Başka karanlık yerler
Other places that are dark
Herşeyin olduğu ama olanları kimsenin görmemesi gereken yerler.
These are the places where all the things happen that people are not allowed to see.
Onun haricinde sadece yapmak istediğim şeylerin listesi ve gitmek istediğim uzak yerler var.
Other than that, it's just a list of things I want to do and places I want to see a mile long.
Dış dünyada öyle güzel yerler vardı ki.
They have these things in the outside world...
Varmamız gereken yerler var.
We have places to be.
Ne bileyim, yeni yerler görmek...
I don't know, see new places...
Başının etini yerler.
They bust-a the balls.
Önlerine çıkan her şeyi yerler.
They eat everything in their path.
Herhangi bir insan şehrindeki gibi, yaşanacak çok farklı yerler var.
Like any human city, there are lots of different places to live...
Gitmek istemeyeceğin yerler vardır Doc sen kumsalına geri dön.
You know, there's places you don't wanna go, Doc. Go back to the beach.
Nakit para akan yerler var.
There's cash places!
Japonlar balığı böyle yerler, çiğ.
This is how the Japanese eat fish, raw.
Kulağa senin beğeneceğin yerler gibi geliyor.
That sounds like the kind of place you might like.
- Yerler...
Places.
Gittiğimiz yerler.
Places we've been.
Bilirsin, bu tarz yerler tüm güvenlik önlemlerine sahiptir.
You know, places like this have all sorts of security systems.
Fedakarlar sade yemekler yerler.
Abnegation eat plain food.
Bak, bunu şu an konuşamayız, çünkü ikimizin de gitmesi gerek yerler var.
Look, we can't talk about this right now, because we both have someplace to be.
Tüm vejeteryanlar balık yerler.
All the vegetarians eat fish.
Sizi yerler, öldürürler ama o kadar.
Eat you, kill you, maybe, but that's it. This ain't right!
Yerler kapılmadan Roger ile aynı masada oturmak istiyorum.
Um, I wanna sit at the table with Roger, before the seat's taken.
Sitelerin sunucu olarak gösterdiği yerler, ülkenin dört bir tarafından.
The websites were set up at hosting facilities all over the country.
Büyüdüğüm yerler.
That's where I grew up.
Baba, deniz tabanında, 100 m açıklarında yüksek yerler bulduğunu düşünüyor. 40 m de olabilirmiş.
Baba thinks there is something rising up from the seabed about 100 meters away, maybe 40 meters wide.
Bir, İki, Bir, iki, üç... ¶ Onun adı Drew'di ve gitmesi gereken yerler vardı ¶
A-one, a-two, a-one, two, three.