Yoktur traducir inglés
24,523 traducción paralela
.. bu odada o adamla yalnız kalmaktan, korkacak bir şeyin yoktur.
I'm sure you have nothing to fear, being alone in this room... with that man.
Avukatları atmak gibi bir alışkanlığım yoktur, Ms. Gibbs.
I'm not in the habit of removing counsel, Ms. Gibbs.
Ve benim de işbirlikçinin davada avukat olması gibi bir alışkanlığım yoktur.
And I'm not in the habit of having an accomplice be the attorney on a case.
Tüm bunları ismini duvara... yazdırmak için kullanmanla... bir alakası yoktur değil mi?
It wouldn't have anything to do with you wanting to use all of this just to get your name on the door, would it?
"Mümkünatı yoktur ki Pearson Specter Litt'deki üç isim ortağından en az biri kendi çatılarının altında olup bitenden habersiz olsun."
"There is no way on God's green Earth " that at least one of the three name partners "at Pearson Specter Litt didn't know what was going on under their own roof."
Mümkünatı yoktur ki mi? Kim yazmış yahu bunu?
"God's green Earth." Who wrote it?
Eğer onun ifadesine inanıyorsanız inanmayacağınız bir şey yoktur.
I got a bridge over Brooklyn I'd like to sell you.
Adımı öğrenenlerin hayatta kalma şansı yoktur.
Knowing my name is no way to stay alive.
Umarım yardımıma ihtiyacın yoktur çünkü yardım etmeyeceğim.
Hope you don't need my help in there'cause you're not getting it.
Umarım koridorda kimsecikler yoktur.
I just hope there's nobody in the hall.
- Ciddi bir şey yoktur inşallah hocam.
Hope it's nothing serious, Sir!
Karar vermek için şu an gibisi yoktur. Özellikle konu hakkında başka seçeneğin yoksa.
No time like the present to make the change... especially if you have no fucking choice in the matter.
Fazla oyuncak diye bir şey yoktur, değil mi?
You can't have too many toys, right?
Tamam, aramızda kalsın, okumadığım ucuz romantizm kitabı yoktur.
Yeah, between you and me, there isn't a trashy romance novel I haven't read.
Hiçbir konuda fazla bilgim yoktur, ama bildiğim bir şey varsa o da, hayatınızı seyircisiz yaşayabiliyorsanız öyle yapın. Şimdi içinizden şöyle geçiyordur...
I know very little about anything, but what I do know is that if you can live your life without an audience... you should do it.
Kural dışı anahtarları olan mahkumların neye hakkı yoktur, biliyor musun?
Do you know what inmates with illegal sets of keys don't get to do?
Bundan daha güçlü bir anlaşma yoktur.
There's no stronger bond.
Umarım sakıncası yoktur.
Hope you don't mind.
Dediğim gibi, yas tutmanın doğru ya da yanlış bir yolu yoktur.
Well, like I've said, there's no right or wrong way to grieve.
Bu derece bir hasarı düzeltebilecek dünyada beş kişi ancak vardır ihtiyacımız olan sürede ise hiç yoktur.
There's maybe five people in the whole world who can restore this type of damage, and none in the time frame that we need.
Hacklendiysek, onları durdurmak için fazla zamanımız yoktur.
If we're being hacked, we probably don't have much time to stop them.
Evet sen ve o öyle düşünmeseniz bile ajan arkadaşımı korumak için yapamayacağım şey yoktur.
Yeah, well, despite what you and he might think, there's nothing I wouldn't do to protect a fellow agent.
Sandviç üzerine kestirmek gibisi yoktur.
Nothing like a grilled cheese nap.
Ama tam oyunu oynamaya gelince altına edersin kıçındaki aç bir zombiden ötesi yoktur.
But when it comes to playing full-on, pant-soiling terror, nothing beats having a hungry zombie on your ass.
- Geri ödememiz yoktur Bay Hendrix.
- There's no refund, Mr. Hendrix.
Ne planladıklarını bilmenin hiçbir yolu yoktur.
There's no way to know what they are planning.
İyi bir 8 top bilardo oyunu gibisi yoktur.
Nothing better than a good game of 8 ball.
Eminim senin öyle bir problemin yoktur.
Bet you don't have that problem.
Eminim bir şey yoktur.
I'm sure it's nothing.
Origamide kelime yoktur.
Origami doesn't have words.
Derek adında bir oğlunuz yoktur, değil mi?
You wouldn't happen to have a son named Derek, would ya?
Atıyor olabilirim ama eminim kaçırılmayla ilgisi yoktur.
I might be going out on a limb here, but I'm gonna bet she had nothing to do with the kidnapping.
Gina'nın haberi yoktur.
Gina wouldn't even know about it.
Ya da belki artık hayaların yoktur.
Or maybe you don't have a dick anymore.
Şeytan diye bir şey yoktur.
Ain't no such thing as devils.
Kızların erkeklerinki kadar şansı yoktur.
Girls don't have them chances that boys have.
- Duymayan denizci yoktur.
Well, every sailor's heard of it.
Top yakalamaca oynarken kazanan yoktur baba!
There's no winners when you play catch, Pop!
İkinizin de yemeğe gelecek hâli yoktur diye düşündüm.
I didn't know if either of you were feeling up to it.
Aslında burada gece ve gündüz ayrımı yoktur. Bu da işleri kolaylaştırıyor.
There's really no difference between day and night down here, so it makes things easy.
Bunu almamın mahzuru yoktur herhâlde?
Now you don't mind if I take this, do you?
Bu tip şeylerle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Seçim şansımız yoktur. Vardır.
These things... we can only live with them.
Hayır, aslında görüştüğün biri yoktur diye umuyordum.
No, actually, I was kind of hoping you weren't seeing anybody.
Bir şeyi yoktur.
She's fine.
İyi ve kötü diye bir şey yoktur. Sadece benlik vardır.
There is no good and evil, there's only self.
Kesin kız arkadaşı yoktur değil mi?
Sure he doesn't have any girlfriends?
Ayrıca doğaüstü şeylerin gerçek olduğunu bilince saklanacak hiçbir yer yoktur.
Besides, once you know the supernatural is real, there's really nowhere to hide.
Gerçek değilsen hiçbir anlamın yoktur.
And you... were nothing if not true.
Kayıplarda bulunacak hiçbir mana yoktur.
There's no sense to be found in loss.
Işıkta yoksa karanlıkta da yoktur tamam mı?
There's nothing in the dark that's not there in the light, OK?
Umarım sakıncası yoktur.
Look, I hope you don't mind.