Yussef traducir inglés
85 traducción paralela
Yussef Kasim benim adım.
Yussef Kasim is the name.
Bir elinizde Bay Beshraavi, bir elinizde Bay Yussef Kasim.
Mr. Beshraavi on the one hand, and Mr. Yussef Kasim on the other.
Yussef Kasim yaptı.
It was Yussef Kasim.
- Şimdi şifre Yussef'te mi?
- So Yussef has the cipher now?
Söyle bana çiçeğim, henüz Yussef'in seni neden canlı bıraktığını anlattığını sanmıyorum.
But tell me, my flower, I don't think you've explained yet how it happens that Yussef managed to leave you alive.
Şu an Yussef'i kıskanmakla çok meşgulüm.
I'm too busy now being jealous of Yussef.
Sonra da Yussef Kasim'in arka koltuğunda mı uyanayım?
And wind up back in Yussef Kasim's rumble seat?
Yussef benim sevgilim değil.
Yussef is not my boyfriend.
Yussef, onunla tanışıp arkadaş olmamı emretti böylece hareketlerini rapor edebiliyordum.
Yussef ordered me to meet him and to cultivate his friendship, so I could report on his actions.
Unutmuşsun, Yussef dün gece minibüsteyken benden aldı.
You've forgotten, Yussef took it from me in the van last night.
Yussef nerede?
Where's Yussef?
Yussef.
Yussef.
Yussef buradaydı, ben buradaydım.
Yussef was here. I was here.
- Yussef'i arıyor olmalı.
- He must be calling Yussef.
Yussef'in numarasını biliyor.
He knows Yussef's number.
Yussef'in öldürülen adamını takip ediyor olmalı.
He must have been following Yussef's man, the one who was killed.
Yussef?
Yussef?
Yussef'ten başka kimse bilmiyor.
Yussef is the only one who knows.
Kocası gibi o da Yussef'in ajanı.
She's an agent of Yussef's, like her husband.
Onlara karşı ikili oynadığımı kadına söylediğin an o da uyarmak için Yussef'i aradı.
The moment you let her know I was double-crossing them, she called Yussef to warn him.
Olsa Yussef'e söylerdi.
She would have told Yussef.
Yussef'in bilmesini istedikleri şey buymuş.
So that's what they wanted Yussef to know.
Yusuf atsın.
Let Yussef shoot.
Yusuf, sıra sende.
Your turn Yussef.
Onu Yusuf öldürdü.
Yussef killed her.
Yusuf arabalara ateş etti. Çünkü Hassan, mermi çok uzağa gider demişti.
Yussef started shooting at the cars... because Hassan said that the bullet could go far.
Amerikalıyı öldürdü. Zehra'yı çıplakken izliyor. O da izin veriyor.
Yussef killed the American and he spies on Zohra naked... and Zohra lets him watch her.
Yusuf'a izletmek için kim bilir kaç kere soyundu.
Zohra got naked lots of times so Yussef could watch her.
- Orada tut onu, Yussef. - Tamam mı?
Get it on there, Yussef.
Yussef'a olay çıkmaması için Walid'e para ver demiştim.
I told Yussef to pay Walid to keep them quiet.
Yussef düğünde olay çıkmaması için ona ödeme yapmıştı ama işe yaramadı.
Yussef paid him to keep things quiet during the wedding, but it didn't work.
Yussef yaraları konusunda net konuşmadı ama yanında bir kadın olduğunu söyledi.
Yussef was kind of vague about his injuries, but he said there was a woman in the car with him.
- Bunu sana Walid mi verdi Yussef?
Walid gave you this, Yussef? Yes.
- Kesin olarak mı?
- Yussef : "With certainty"?
Yussef, Walid'e söyle yeğenini öyle ya da böyle bulacağız.
Yussef, you tell Walid we are going to find his shit of a nephew one way or the other.
- Evine hoş geldin.
- Yussef : Welcome home.
- Başka bir seçeneğin yok ya.
- Yussef : It's not as if you had a choice.
Yussef, nerede olduğunu gösterdim.
Yussef, I've shown you where he is.
Sen, ben ve Yussef olacak.
It'll be you, me and Yussef.
Günaydın Yussef.
Good morning, Yussef.
Yussef söylemedi mi?
Didn't Yussef tell you?
Yussef, ne yapıyorsun?
Yussef, what are you doing?
- Yussef kendi kısmıyla ilgileniyor.
- Yussef's working his angle. - What's MM'S?
- Hadi Yussef, tüm gün bekleyemem.
Come on, Yussef, I haven't got all day.
Yussef Khalid, Filistin asıllı Amerikalı Chicago'daki bir antikacıyı öldürdüğü iddiasının akabinde Birleşik Devletler'den kaçmıştı. Şimdi ise İsrail'e giriş yaptığına inanılıyor ve Kudüs'te güncel barış görüşmelerinin üstünde bir başka huzursuzluk olarak dolanıyor.
Yussef Khalid, the Palestinian American who fled the U.S. after the alleged murder of an antiques dealer in Chicago, is now believed to have entered Israel, just as a new wave of unrest is flaring in Jerusalem over the current peace talks.
Yussef Khalid'in iadesi konusunda INP ile irtibat halindeyiz.
We are talking to our contact at the INP about handing over Yussef Khalid.
İsrailliler Yussef Khalid'in naklini onayladı.
The Israelis have approved the expedition of Yussef Khalid.
INP bağlantımızla Yussef Khalid'in teslim edilmesini Konuştuk.
We are talking to our contact at the INP about handing over Yussef Khalid.
Nerden çıktığı belli olamayn bir arabanın, arabaya çarptığını ve Yusufu aldığını söylüyorsun.
You say a car came out of nowhere, crashed the van and grabbed Yussef.
Sizi görmek güzel Bay Jusef.
Good to see you Mr. Yussef.
Yussef?
Yussef.