Yüzden traducir inglés
154,492 traducción paralela
O yüzden onu işe alacağım.
So... I'm gonna hire him here.
Buraya o yüzden geldim.
That's why I come out here.
Ben de o yüzden Florida State'te insan cinselliği dersine yazılmıştım.
That's exactly why I took that human sexuality class at Florida State.
Annene yardım lazım, o yüzden başkalarının eşyalarını alabiliriz, değil mi?
Your mother needs help, so it's okay to take other people's shit, right?
Son zamanlarda çok sıkıntı çektin, o yüzden özel bir şey yapmak istedim.
You've put up with a lot lately so I wanted to do something special for you.
Bu yüzden seni kovamazlar.
They can't fire you for that.
O yüzden salı günü yine gitmem gerekiyor.
So I gotta go back on Tuesday.
O yüzden aradım.
That's why I called. I...
İlk çocuğum, o yüzden manyak bir psikopat olmadığından emin olmak istedim.
It's my first kid, so... I... I just... wanted to make sure you weren't some kind of crazy psychopath.
Ama gayet iyi birine benziyorsun, o yüzden Heather'la tanışmanıza sevindim.
But, actually, you seem like a pretty good guy, so... I'm happy you and Heather met.
Ama yeşil gömleğimi o yüzden giymedim.
But that's not why I'm wearing my green shirt.
O yüzden New Mexico'ya gideceğim için bencil sayılıyorsam ki dikkatini çekerim, Meksika bile değil, New Mexico, o zaman bencilim anasını satayım.
So if it makes me selfish to wanna go to New Mexico, not even Mexico, Colt, New Mexico, then I'm fucking selfish.
Bu yüzden mi geldin?
And that's why you came over?
Ayrıca bara gelen teklif geri çekildi, o yüzden Horoz burada çalışmayı bırakıp barı işletecek.
Also, um, the offer fell through on the bar, so Rooster is gonna stop working here to run it.
Harv ve ben ayırdık, o yüzden...
Harv and I split it, so...
Oh, harika, bu yüzden şimdi gururlu sahiplerisin Birinin 40 yaşındaki düğün filmlerinden.
Oh, great, so, now you're the proud owners of somebody's 40-year-old wedding movies.
Evet, o yüzden ben Bütün gece kaldı Bu boku araştırıyorum.
Yeah, that's why i stayed up all night researching this shit.
Tam da bu yüzden polisi çağıracağız.
Which is exactly why you call the police.
Çünkü sen konuşuyorsun, um, Bir seri katille ilgili, o yüzden...
Because you are talking, um, about a serial killer, so...
Yalnız kalmam gerek, o yüzden...
I need to be alone, so...
İki bakıcım bu yüzden işi bıraktı.
I had two au pairs quit over it.
Bu yüzden lastikçime bunu yaptırdım.
That's why I had this made by my rubbersmith.
Oğlum Tim, JP Morgan şirketindekilerin dikkatini çeken bir finans uygulaması geliştirdi. O yüzden bu işini okulla beraber yürütmek istiyor. Sorun olmaz.
My son Tim here developed a finance app that caught the eye of some folks at JP Morgan, so he'll need to keep that going along with school.
Ben de bu yüzden buraya başvurdum zaten. - O zaman niye kavga ediyoruz?
Well, that's the only reason I applied, too!
Muhtemelen de bu yüzden eski karakterlerimize bürünebiliyoruz.
And that's probably why we're able to be our old selves today.
Bu yüzden bu paketi seçtim zaten.
That's why I picked the wrapping.
Toplumumuz, kadınları çekingenliğe itiyor. Bu yüzden Lily'yi güçlendirmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
Our society encourages women to be unassertive, so we need to do everything we can to... to really empower Lily.
Bu yüzden dikkatli ol.
So, go carefully.
İşte bu yüzden kafese atılıyorsun.
This is the reason why you're being caged.
Jabbawockeez hiçbir koşulda maskeleri çıkarmıyor. O yüzden alışılagelmiş tadım yerine dans izliyoruz.
The Jabbawockeez have a very strict don't-take-their-masks-off policy, hence the dance routine instead of a traditional taste.
İşte bu yüzden konuşuyoruz.
See, this is why we have these talks.
Az önce hava durumuna baktım ve İberya'dan bir lezzet kasırgası bu tarafa geliyormuş, o yüzden kendinizi koruyun millet!
Now, I just checked the forecast, and there is a tornado of Iberian flavor headed this way. So take cover, people.
Biraz utandım, o yüzden gömleği ve ceketi çıkarıp banyodaki lavabonun altına sakladım.
Ah, man, I felt a little self-conscious in it, so I, uh, took the shirt and jacket and I hid it under the bathroom sink.
Pazar günü de gideceğiz, o yüzden sonraki sefere bir şeyler yaparız.
And we actually leave on Sunday, so... I guess next time, right? Right.
- O yüzden şahane.
That's why it's good.
O yüzden programı sunmak istemiyorum.
So I don't want to host that show.
Diğerlerinin yarısı kadar başarılı olmak için iki kat çalışan insanlar. Denise, sen siyahi bir kadınsın, o yüzden üç katı daha fazla çalışmak zorundasın.
It's a group of people who have to work twice as hard in life to get half as far, and, Denise, you a black woman, so you gonna have to work three times as hard.
O yüzden başarılıydı herhalde.
So... I guess it was a success.
Esas korkunç olan da, tam da bu yüzden öldü.
The scary thing is, that's what got her killed.
O yüzden diyorum, polis sizi durdurursa kafanızla onaylayın, yeter. Çenenizi de kapalı tutun.
That's why I keep telling y'all, if the police pull you over, just nod your head and shut the fuck up.
Evet, gitmek üzereydim ama şoförüm yanlış adrese gitmiş, o yüzden...
Yes, I was about to leave, but my driver went to the wrong address, so...
Bize ihtiyacı var, bu yüzden ona güvenebiliriz.
He needs us, that's why we can trust him.
Bu yüzden Mars'a koloni kurmak boş hayal değil, bir zorunluluk.
That is why colonizing Mars is not just a pipe dream. It's a necessity.
Bu yüzden gizlice girdim.
So I snuck in.
Demek bu yüzden o nükleerleri taşıdınız.
So that's why you're moving those nukes.
Dünyayı benim için daha güvenli hâle getiremezsin. Bu yüzden lütfen denemeyi bırak.
But... you're not gonna be able to make the world safe for me, so please, stop trying.
Ben pek emin olamadım. Bu yüzden belki sen anlatırsın diyordum.
I wasn't too sure about it, though, so I thought maybe you could tell them.
Bu yüzden müfredatı geliştirmeye çalışmalıyız.
This is why we must strive to improve the curriculum for our girls.
Bu yüzden mi bütün gece ağladı?
Is that why she was crying all night?
Çalışanlarım bu yüzden var.
That's why I have a staff.
O yüzden size güveniyorum.
So I'm gonna put my faith in you.