Zaafım traducir inglés
395 traducción paralela
- Sana karşı da zaafım var.
- I kind of got a weakness for you too.
Benim tek zaafım.
They are my only weakness.
Neden mi? Belki de kaybedilen davalara karşı her zaman bir zaafım olmuştur gerçekten kaybedildiklerinde.
I've always had a weakness for lost causes, once they're really lost.
- Bu benim zaafım.
- It's my failing.
Asla öyle bir zaafım olmadı.
I never indulge.
Eğer zaafım olan bir şey varsa o da koca bir kavanoz içinde konyakla konserve edilmiş şeftalidir.
If there's one thing I'm partial to, it's a nice big jar of brandied peaches.
İyi bir hindiye olduğu kadar hiçbir şeye zaafım yoktur.
There's nothing I'm more partial to than a nice tom turkey.
En büyük zaafım.
It's my big weakness.
Öyle bir zaafım olduğunu söyleyemem.
I can't say that it's one of mine.
Denizcilere olan zaafımı biliyorsun.
You know my weakness for sailormen.
Senin anlayacağın, benim tatlılara karşı zaafım var.
You see I got this craving for sweet things.
Çiçeklere karşı zaafım var.
I have a weakness for flowers.
Öğretmenlere karşı her zaman zaafım olmuştur.
I've always had a weakness for schoolteachers.
Kadınlara karşı zaafım var.
Oh, I — I ain't been cured of women yet.
Pekâlâ, Adelaide'a zaafım var!
So Adelaide is my weakness!
Bilirsin, benim en büyük zaafım, sabırsızlık.
You know, that's my greatest weakness, impatience.
Modası geçene dek, Yahudi kızlara karşı zaafım vardı.
I had a weakness for Jewish girls until it became unfashionable.
Selam, zaafım benim.
Hello, my weakness.
Benim sana karşı bir zaafım var.
I've got what you might consider a weakness.
Aslında ben sarışınları bu şekilde düşünmezdim ama. Ama Janine doğal sarışın ve benim ona zaafım var.
I don't know, what you think of the blond, but I have a weakness for her / it / them.
Sana olan zaafımı kullanıyorsun çünkü kölen olduğumu sanıyorsun.
You think I'm a slave to sex. But I have a soul too, remember that.
Ailece İspanya'ya karşı bir zaafımız var.
We have a weakness for Spain in our family.
Ayrıca, fakirlere karşı da özel bir zaafım var.
I also have a special weakness for the poor.
Benim de böyle bir zaafım var işte... Dekorasyon.
I have a weakness for such... decorations.
Zaafım var.
It only lasted a few weeks.
" Bir tek zaafım var.
- Determination. " I have only one weak spot.
Çocuklarıma karşı olan zaafımdan dolayı onları şımarttım.
I have a sentimental weakness for my children, and I spoil them.
Suçlu adamlara hep zaafım vardır.
Accused men are my weakness.
Erkeklere karşı büyük bir zaafım var.
I have a great weakness for men.
- Afyona karşı zaafım var.
- I have a weakness for opium.
Bu benim hatam, buna zaafım var.
Its my fault, I've been on a it.
Bu da benim zaafım. Paten kaymayı biliyorsunuz değil mi?
It's my big weakness.
Bu zaafımı nasıl yargılarsın?
You dare judge me in my misfortitude?
Ona zaafım vardır.
I do have a weakness for Tennyson.
Sonuç olarak, deniz kıyısındaki yerlere zaafım vardır.
As it turns out, I have this affinity for beachfront property.
Güzel elbiselere karşı bir zaafım var.
I have such a weakness for beautiful clothes.
- Doğum günlerine karşı bir zaafım var.
I'm sentimental about birthdays.
biliyorsun ki güller benim zaafım.
You know that roses are my weakness.
Kadınlara karşı zaafım var.
I've a soft spot for the ladies.
Smokinli erkeklere karşı her zaman zaafım olmuştur.
I've always had a weakness for men in three-piece suits.
Elmas bileziklere müthiş zaafın var mı hala?
Do you still have that awful weakness for diamond bracelets?
Yani halamın ona zaafı mı vardı?
You mean she used to be silly about him?
Rica ederim, buyurun. Mesela, bana gelmenizin tek sebebi, insanların zaafına gösterdiğiniz edebi meraktan mı kaynaklandı diye ciddi bir soru sorsaydım?
If i were, for instance, to ask you to tell me seriously, if a literary interest in human frailty were your only reason for approaching me?
Yoksa sanata karşı zaafınız mı var?
Could it be an overpowering interest in art?
Zaaf mı?
Vices?
Sendeki her zaafı biliyorum. Ve her köşe başında seni bekliyor olacağım.
I know every twist and bend you've got, and I'll be waiting round each corner for you.
Yabancı kızlara zaafım var.
Not even my analyst.
Ve kapıldığımız zaafın.
And our weakness.
... tipik zaafı olan eğlendirmek, beğendirmek için fazlaca uğraşmış olması.
- Leaning toward the frenetic, Gideon falls... into his characteristic weakness of trying too hard... - to please, to entertain. - I'm gonna turn that off.
Ona karşı bir zaafım var.
Though I have a weakness for her.
- Senin de zaafın var mı?
- Do you have weaknesses too? - I do.