Zanaatkâr traducir inglés
55 traducción paralela
Düşmüş olabilirim, ama ben bir zanaatkârım.
I may be down, but I'm a craftsman.
"Ben hâlâ bir zanaatkârım!"
"l'm still a craftsman!"
Bir zanaatkâr, tek başına kelimeleri peş peşe sıraya koyuyor.
A lonely craftsman putting one word after another.
Zavallı zanaatkârı anlattım sana...
I told you a poor craftsman...
Kendi toprağına sahip 254 çiftçiye ek olarak, 39 zanaatkâr, 92 topraksız rençber ve 11 asker bulunuyordu Ljuder'de.
In addition to 254 land-owning farmers there were 39 craftsmen, 92 landless peasants and 11 soldiers
Alanında son derece tecrübeli zanaatkâr ve ustaların fabrikada mevcut olan en son teknolojiyi kullanarak ürettikleri ve saygıdeğer rakiplerimizin asla erişemeyecekleri bir kaliteye sahip olan bu geniş sahra gereçleri ve mutfak eşyaları yelpazesi bana tam bir güven ve gurur içinde tanıtım imkânı sunmaktadır.
Utilizing only the most modern equipment D.E.F.'s staff of highly skilled and experienced artisans and journeymen deliver a product of unparalleled quality enabling me to proffer, with absolute confidence and pride a full line of field and kitchenware unsurpassable in all respects by my competitors.
Ben - - Ben bir espiri zanaatkârıyım. Ne yapacaktım?
I'm a - - l'm a joke craftsman now, so...
Zanaatkârım.
Craftsman.
Ve sizler farkında olsanız da olmasanız da işte busunuz ; birer zanaatkâr.
And whether you realise it or not, that is what you all are. Craftsmen.
Beni kırmayarak, buralara kadar gelmek lütfunda bulunan değerli zanaatkâr, eşsiz yorumcu Türkiyemiz'in kraliçesi :
Please welcome an incomparable artist, a unique performer and a real princess who has been kind enough to come all the way here tonight...
Sizde bir zanaatkârın elleri var, sanatçının değil.
- You have the hands of a craftsman. Not an artist.
200 yıl önce bir zanaatkâr tarafından yapılıp yüzüne mükemmel oturan bir antika.
Yeah, an antique made by craftsmen over 200 years ago and perfectly sculpted to your face.
O zanaatkâr... oyuncakları bitki boyasıyla boyuyormuş.
He's a craftsman... he worked at a plant painting toys by hand.
Ben bir zanaatkârım.
I'm just a craftsman.
Bu kılı kırk yarıp özen gösteren zanaatkâr neden vücudu alelade şekilde kesip biçmiş?
So why would this same fastidious craftsman so carelessly hack and slash?
Dünyadanın gelmiş geçmiş en usta dokuz zanaatkârı bu harikulade sütunları oyarken parmaklarını, uzuvlarını ve hayatlarını kaybetti.
Nine of the finest craftsmen the world will ever know... lost digit, limb and life... in the process of carving these glorious pillars.
Harika bir adam, köyün zanaatkârı.
He's a great guy, and he's the village artisan.
Önemsiz bir zanaatkârım sadece.
I am as yet a mere artisan.
Beni zanaatkâr olarak tanımasını istemem değil mi?
Now, I don't want her knowing that I'm a tradesman, do I?
- Bir zanaatkâr.
He's a tradesman.
Bir zanaatkâr heykel yaparken bunu takardı hakikaten.
This is one an artisan might wear while sculpting.
Oh, evet. Zanaatkâr elinden çıkmış bir içki fabrikası. - Olurda oğlun susarsa diye.
Oh, yeah, an artisanal distillery, just in case your boy get thirsty.
- Zanaatkâr, Bay Reid.
Craftsman, Mr Reid.
Destekçisi olduğunuz düzenbazın izini ısrarla süren bir zanaatkârı.
A craftsman who tenaciously pursues a long firm deception you sponsor.
Bir zanaatkâr yapmış.
I'd say it's a clocksmith.
Belki, varoşlardaki bir zanaatkâr.
Maybe... a clocksmith in the ghetto.
Zanaatkâr mı?
Clocksmiths.
Ya bütün bunların arkasındaki zanaatkârı bulursam?
What if I find the clocksmith behind all this?
Kafayı yemediğini kanıtlamanın tek yolu üniteyi başkalaştıran zanaatkârı bulmak.
The only way to prove you're not crazy is to find the clocksmith who altered that unit.
Gördüğün şey ancak bir zanaatkârın işi olabilir.
What you saw can only be the work of a clocksmith.
Zanaatkârı kim bunun?
Who the fuck's the clocksmith?
- Yok zanaatkârı.
- No clocksmith!
Dışarı! - Zanaatkârı kim?
- Who's the clocksmith?
Zanaatkârın orada olacak.
Your clocksmith will be there.
- Zanaatkârını buldun mu Jacq?
- You find your clocksmith, Jacq?
En sonunda. Majesteleri. Zanaatkâr.
At long last, his majesty, the Clocksmith.
Zanaatkârın.
Your clocksmith.
Zanaatkâr yokmuş.
There was no clocksmith.
Ben bir zanaatkârım.
I'm an artisan!
Her sabah zanaatkâr kapuçino fotoğraflarına bakmak zorunda değilim.
I don't have to look at pictures of your artisanal cappuccinos every morning. How dare you?
Kötü bir zanaatkâr, suçu aletlerine atar.
A bad craftsman blames his tools.
- Bir zanaatkârın yanındaymış.
- Working for a craftsman.
- Bir zanaatkârın yanında çalışmaya.
- Working as a craftsman's slave.
Zanaatkâr işi.
Craftsman.
Zanaatkârın karısı kocasını korumak için Kral ile beraber gitmiş.
The craftsman's wife went with the King in order to protect her husband.
Sonra da kendi canına kıymış. Zanaatkâr bu haberi duyunca bu tabakları yapmaya başlamış. Çünkü karısı en çok tabakları severmiş.
she took her own life. he wrote this.
Zanaatkâr tabaklara büyü yapmış. Eğer birisi üzüntüsünü bu tabaklara bırakırsa tabak onu alır ve ortadan kaldırırmış.
The craftsman put a spell on his plates. the plate will carry it and make it disappear.
- Zanaatkâr tostu o.
It's artisanal toast.
Bizler zanaatkârız.
And we're tradesman.
Zanaatkâr kılığında o köyden o köye seyahat etti.
He traveled from one village to the next, posing as an artisan.
Zanaatkâr, alim.
Artisan, scholar.