Zarfın traducir inglés
1,094 traducción paralela
Bu zaman zarfında, işini yarın halletmeni istiyorum, çabucak.
In the meantime, I want you to do your job tomorrow... and fast.
Şu anda ofisine varmış olmalı. Zarfın çöpe atılmadığını kontrol etmek için gidecekti.
By now, he should be in the office searching for the envelope.
Bu zarfın yırtılmış olduğundan emin olmalıyım.
I'm pretty sure it's been destroyed.
Lewis, zarfın içindeki isim sana ya da diğer hiçbir canlıya karşı düşmanlık beslemiyor.
The man whose name is in this envelope bears no animosity towards you or any living thing.
Olmaz mı! İşi zarfın üstüne Lenin adını yazmayacak kadar ileri götürmüş.
- It has, he doesn't want to write Lenin's name on the envelope, that's how far he'll go.
bu süre zarfında alet alamazsınız, bakamaz ve dokunamazsınız.
OR TOUCH AN APPLIANCE IN THAT PERIOD OF TIME.
Zarfın sizde olduğuna ikna olmuş.
He was convinced you had it.
Oda zarfın içerisindeydi.
That's what's in the communiqué.
Bir zarfınız var mıydı?
Do you have an envelope, please?
Bu süre zarfında kendi başınıza çözemeyeceğiniz bir problem olursa kırmızı kutudaki acil durum butonuna basabilirsiniz.
If a problem occurs during this time which you cannot solve yourselves you may push the emergency scramble button in the red box.
Bu manyetik zarfın sinüs dalgasını antinötronların geçebileceği şekilde ayarlayın.
Adjust the sine wave of this magnetic envelope so that antineutrons can pass through.
Eminim ki, zarfın üzerine "Londra'nın En Büyük Artisti" diye yazarsanız, mutlaka eline geçecektir.
Any ideas? I'm sure if you addressed the envelope to "The Biggest Show-Off in London", it will reach him.
Zarfın üzerinde benim adresim vardı!
It was in an envelope address to me!
Adres, zarfın arkasında. "Seni özledim Hung..."
The address is on the back of the envelope, "Miss you, Hung!"
Zarfın içine acılı sosis dedikleri bir şey koyuyorum.
P.S. Enclosed is something called a chili dog.
Zarfın içinde 5000 dolar mı var?
There's $ 5000 in there?
Katilin imzası olan zarfın üstündeki adresle tam olarak uyuşacağına eminim.
I am certain that it will be the perfect match with the address on the envelope - - the signature of the murderer.
- Gaines bölgesindeki tüm vatandaşların bu olağanüstü durum zarfında yeni bir duyuru yapılıncaya kadar evlerinde kalmaları rica edildi.
All citizens in the Pleasantville-Gaines area... are advised to remain in their homes until further notice... throughout this emergency-alert situation.
- Ben de onu zarfın içine koydum.
- So, I put it in the envelope.
Bir çekmecede durmuş çekmeceden çıkmış bezelyelerin içine girmiş muhallebiyi karıştırmış bulaşığa gitmiş, bulaşıktan çıkmış diğer kaşıklarla asılmış ve bu süre zarfında, o ölümcül günü beklemiş zorla girip, bir adamın hayatını değiştireceği günü.
Just sits in a draw. Out of the draw, into the peas, stir the custard, into the wash, out of the wash, on the hooks with all the other spoons. And all the time, just waiting for the fatal day when it can drastically alter the course of a man's life.
Oturun, Bay Halston, ve zarfın içine bakın.
Sit down, Mr. Halston, and look in that envelope.
Size gümüş Dolar'ı verdiğimde bu zarfın içindekini de beraberinde size vermeyi unuttum.
When I gave you the silver dollar, I forgot to include the contents of this envelope.
Aynı zamanda şirin şeyler de söylemeyeceğim moi ( fr. ben ) gibi. Ve aynı zamanda Fransızca "trè ( çok )" zarfını da kullanmayacağayım, İngilizce bir sıfatı tamlamak için. Mesela trè ( çok ) müthiş trè zorlu, trè görkemli trè yoğun ya da trè fahiş gibi.
I will also not be saying any cute things, like moi, and I will not use the French adverb très to modify any English adjectives, such as très awesome, très narly, très fabut, très intense,
Kocamın yaşadığı süre zarfında tek bir gerçek vaka bile olmadı.
There hasn't been a true case in my husband's lifetime.
Müşteri temsilcisi.Kaldığınız süre zarfında hizmetimizden tatmin oldunuz mu Bay Cooper?
Customer relations. Has everything been satisfactory during your stay with us, Mr. Cooper? Audrey, I have no complaints.
Sana kasetlerden bir tane daha hazırlıyorum hani, senin de bildiğin gibi, zarfın içinde yolladığım kasetlerden.
I'm making you another one of these tapes, which, as you already know, I've mailed to you in one of the envelopes you gave me.
Ve burada bu zarfın içinde, salt dijitalis var, bunu Dr. Johnson bana verme nezaketi gösterdi, ve ben bu dijitalisi porselen kaplamaya püskürteceğim.
And in this envelope here, I have pure digitalis, which Dr. Johnson was kind enough to give me, and I'm going to sprinkle this digitalis onto this porcelain crown.
Eve döndüğünde para zarfının çantasında olduğunu söyledi.
She told me the envelope was in her purse when she got home.
Bu süre zarfında, hayatının 9 gününden bazı bölümlere bakacağız.
We look at nine days, or episodes, from your life.
.. et, kemik ve değerli kan pahasına üzerime gönderilenin ne olduğunu, 38 kalibrelik zarfın içinde açıp okumam ve anlamam için bana tam olarak hangi mesajın gönderildiğini anlamaya gayret ediyorum.
To try and understand just what exactly had been delivered unto me at the cost of flesh and bone and precious blood, what message was being delivered to me in a.38-caliber envelope for me to open and read and understand,
Onu kapının önüne atıyorlar, ardından da tazminat zarfını!
They throw him out into the street and his severance pay after him.
Bu zarfın üstündeki isim ve tarihi okuyabilir misiniz, Bayan Cates?
Miss Cates, would you read the name and date on this envelope, please?
Zarfın içinde altın tozu vardı.
There was gold dust in the envelope.
Hawaii deki alkolden kurtulma merkezimizde 6 haftalık bir rehabilitasyona gidecek ve bu süre zarfında maaşınızı tam olarak alacaksınız.
You'll be given a six-week treatment... at our drying-out facility in Hawaii... after which you'll return at full pay.
Mektup için gelmiştim, şu zarfın içinde geldi.
No prey tell me. I've come for the letter, which arrived in that envelope.
Bu bilmeceye kendinizce uygun olan çeşitli çözüm önerileri düşünüyor olabilirsiniz ; bunların aynı kuşlar olmadığını düşünebilirsiniz, ya da böceklerle kuşların aynı zaman zarfında evrim geçirdiklerini düşünebilirsiniz.
You might like to think to yourselves about possible solutions to that riddle. One thing you might think of is that it's not the same birds, perhaps the birds have been evolving during the same time as the insects have been evolving.
Kısa bir süre zarfında, oğlunuzun ölümünden sorumlu iki kişinin yargılanması sonuçlanacak ve hiç görmediğiniz yedi erkekle iki kadın William'ın neden öldüğünün açıklamasını size sunmaya çalışacaklar.
In a matter of time, the trial of the two men... charged with your son's death will be concluded... and seven men and two women whom you've never met... will try to offer you an explanation as to why William is dead.
Biri zarfını bulmuş.
Somebody found your envelope.
Önemli bir miktar için iddiaya varım ki o zarfı bulamayacaksınız.
I'll bet a handsome amount you won't find that envelope.
Sadece zarfı bulmayacaksınız. Basit bir zarf mantıksal olarak kaç gün evvel çöpe atılmış olmalıdır ki.
You simply won't find... an envelope that was discarded in a wastebasket 3 days ago.
Zarfı polise verebilirsiniz. Ama Marie Christine'in resmini yırtmayınız.
Give the envelope to the cops... but keep Marie-Christine's picture.
Minnettarlığını göstermek için ikinize bu zarfı gönderdi.
To show his appreciation... Here's an envelope for the both of you.
- Adam zarfı nerede bulacağını biliyor.
- This guy knew exactly where to go.
Masanın üzerinde, içinde fotoğraflar ve mektuplar olan bir zarf vardı Bay Boddy'nin muhbirinin kanıtları.
On the desk was the envelope containing photos and letters, the evidence of Mr Boddy's informants.
Zarfı yırtıp parçalarını... bazı yerlere veya bir arabaya bırakmış olabilir.
He might have torn the envelope... and mislaid the pieces or left it in a car.
Veya zarf açacağı bıçağını veya evrak çantasını... bir yerlerde bırakmış olabilir.
Or his penknife he used to open the envelope... or the penknife case.
Masasının sağ üst çekmecesine... bir zarf sokuşturuyordu. Aynı çekmecede... çok sayıda benzer mektup olduğu gözüme çarptı.
She was stuffing an envelope... into the top right-hand drawer of her bureau... in which I couldn't help noticing... there seemed to be a large number of similar letters.
Bize zarfın içinde para olduğunu söyleyecek kadar güvenememiş. Gerçekten çok incindim.
Al, I'm worried about Kelly.
Zarfı, amcanızın sabahlığının cebine yerleştirdi ve sonra yaşlı adamın kılığına girip Bishop Et Lokantası'ndaki yerini aldı.
He placed the envelope in your uncle's dressing-gown pocket, and then, disguised as the old man, he took his place at the Bishop's Chophouse.
Zarfı yerden topluyor, üstünü başını düzeltiyor, arabasına doğru yöneliyor.
He picks up the envelope, brushes himself off and walks back to his car.
Ben düşündüm ki eğer R.K. kazanırsa onların 800 bin rupeesi olacak bundan dolayı, Kuntanın adamının yerinde bahis oynadım Ve ben zarfı orada unuttum!
I thought that if R.K. Wins they'll get Rs. 8 lakhs and so I placed the bet with Kunta's men. And I forgot that envelope there itself.