Zarifçe traducir inglés
73 traducción paralela
Zarifçe ifade ettiğin gibi.
As you so elegantly put it.
Unutma, kapıya zarif bir biçimde gidecek dönecek ve zarifçe yürüyüp, oturacaksın.
Remember, you will go to the door properly turn, walk in properly and sit down properly.
Bir Amerikan tarafından kucaklanmış çıplak bir kadın resmi vardı ya da Amerikan, kadın külotunu giyerken zarifçe kravatını bağlardı.
A picture of a naked woman embracing an American, or an American tactfully knotting his tie while she did up her panties.
Bu ceket en iyi kalite kadifeden yapılmıştır. Baştan aşağı gümüş iplikle zarifçe işlenmiştir.
This coat is made of the finest velvet all cunningly worked with silver thread.
Zarifçe.
Gracious.
Ergenleşmekte olan kendine acıman hakkındaki güneyli edebi eserini... okumama, zarifçe izin verdiğinden beri... -... ölmüş zavallı annen hakkındaki...
Since you so graciously allowed me to read your magnum Southern opus, your puling, adolescent self-pity for your poor dead mother.
Üstüne hiç yağ dökmeden elleriyle zarifçe yemek yiyen... rahibenin öyküsünü sevdim.
I liked reading about the nun who ate so dainty with her fingers... she never dripped any grease on herself.
Annen Kontes Beaulieu'ye... kalmaya gittiği zaman... Kontes ona zarifçe, babanın odasıyla, o zamanlarki aşığı... Bay Vressac'ın odası arasındaki... odayı vermişti.
This would have been... when your mother went to stay with the Comtesse de Beaulieu... who tactfully gave her a room between your father's... and that of a Monsieur de Vressac... who was her acknowledged lover at the time.
Şimdi, zarifçe kenara çekilirsen eğer.
So, step aside gracefully.
Kadın vücudu, bana nedense hep zarifçe saldırgan geliyor.
Women's bodies I find somehow subtly offensive.
Beethoven, o podyuma çıkmış... elinde değneği... elleri havada zarifçe salınıyor... ve zihnindeki orkestra kusursuzca çalıyor.
Beethoven standing on that podium... holding his baton... his hands waving gracefully through the air... and the orchestra in his mind... is playing perfectly.
Zarifçe tutuyordu onu.
That's puttin'it mildly.
Ne zaman kıskaç gibi gagalarını zarifçe kullandıklarını görsem içgüdü ve duyguların ne kadar farklı olduğunu merak etmekten kendimi alamıyorum.
Whenever I see them using those clawlike beaks so gently I can't help wondering whether instinct and emotions are really so different after all
Zarifçe yapmak, bağırıp etrafında zıplamadan, giderek...
Doing it gracefully, not yelling and jumping all over him, but to go...
" Zarifçe ve yavaşça beni yatağa yatırıyor...
" She gently and slowly lays me out on the bed...
Onlar parfümlüydü Zarifçe yazılmışlardı.
They were parfumed. Elegantly written.
Neden bir ayak bileğini diğerine yapıştırmıyorsun ve ellerini zarifçe dizlerine koymuyorsun.
Why don't you tuck one ankle behind the other, and place the hands gracefully on the knees.
Sözüm ona dostum olan birinin aksine ailen zarifçe röportaj yapmayı kabul etti.
Unlike a certain so-called friend of mine... your parents gracefully agreed to be interviewed.
Fakat genel göreceliğin bize gösterdiği bu düzgün, zarifçe eğilen uzay görüntüsü hikâyenin sadece bir kısmıdır.
But the smooth, gently curving image of space predicted by the laws of general relativity is not the whole story.
Ters döndü ve sanki üzerine basılan bir hacıyatmaz gibi zarifçe süzülerek battı.
She turned over and sank with a graceful gliding motion, as would a tumbler pressed over in a bowl of water.
4 Temmuz günü rüzgar, uzak bir çayırdan koca bir tohum bulutu getirdi. Akşamüzeri bu tohumlar zarifçe Elm Sokağı'na kondu.
The 4th of July came with the huge clouds of seeds from some remote meadow gracefully floating down Elm Street in the early evening.
Şimid ayağını zarifçe arkaya koy.
Now gently slide your foot back.
İhtiyaç duydukça yinele. Daha zarifçe.
It's just more elegant.
Belini incitenler adı Norman olan, seksen yaşında, buraya kadar pantolonları olan şuraya kadar burun kılları olan ve tüm kelimeleri çok zarifçe
Back injuries are for 80-year-olds named Norman with pants to here, nose hairs to here, who start every sentence with a very elegant...
Hunt Langley'nin, The Moose Call'da zarifçe belirttiği gibi :
In the words of Hunt Langley, who put it so eloquently in The Moose Call...
Şunu zarifçe, dikkatlice yap.
Do it gracefully, Carefully
Anlamışsınızdır, çok önemli ve güçlü bir gangsterim. O yüzden havaalanından yüz değişik mal topluyorum. Ama bu işi zarifçe yapıyorum.
You should already know I'm a super duper big cat... so of course I pick up... about a hundred of them things from the airport... and I do it in style.
Genç bir hanım topuklu ayakkabılarla nasıl zarifçe yürüneceğini öğrenmeli.
A young lady must learn how to walk gracefully in heels.
- Güzel, çok zarifçe.
- That's good. It's exquisite.
Sadece bunu zarifçe dile getirmek istiyorum.
Only I wish to say it more elegantly.
Zarifçe yere inmeliyiz, göle sürtünen bir yaprak gibi.
We want to touch down gently, like a leaf kissing the surface of a pond.
Çok etkileyici bir bonservis, büyük nezaketle sunuldu ve zarifçe kabul edildi.
Avery handsome testimonial, offered with great delicacy, and graciously received.
Genel izafet teorisi, kutsal bedenleri diğer bedenlerle .. bu güç vasıtası ile etkileşimde .. olduğunu zarifçe açıklar.
His General Theory of Relativity beautifully describes how every celestial body interacts with every other body through this force.
Zarifçe yapılmış.
Exquisitely done.
Teşekkür ederim. Düşmüş kadının acısını ve zevkini çok zarifçe yakalamışsınız.
You seem to capture the pain and the pleasure of the fallen woman exquisitely well.
Ve özellikle, ilginç bir şekilde zarifçe yazılmış bir İsrail eleştirisi.
And really, really, specifically, surprisingly, and gratuitously critical of Israel.
Sonra da vitese takar ve zarifçe ileri sürmeye başlarsın.
Then you slip it into drive and you gently start to push her forward.
bunu zarifçe yapalim.
Let's make this snappy.
'Kız pişirdiği ekmekten bir dilim keserek...'... yaşına göre olan o...'... küçücük elleriyle ekmeği...'... zarifçe ona uzattı... her biri öyle saf ve öyle temizdi ki acaba bu'saygısızlık mıydı yoksa en saf ve temiz haliyle duygularının açığa vurulmuş hali miydi?
'She held a black bread and cut her...'... of beautiful form...'... Piece proportional to their age and appetite...'... little hands stretched long into the air...'... such kindness and each be called genuine "thank you".
Zarifçe Cara.
With grace, Cara. Grace.
Zarifçe, her şey zarifçe.
Elegant ; everything is elegant.
Çok zarifçe bindim.
Elegantly done.
Wimbledon maçlarını izlediğinizde Sharapova beyaz tenis kıyafetlerini giyer ve zarifçe havada süzülür.
When you watch the Wimbledon matches, Sharapova wears those white tennis uniforms. And she does the swishing!
Bu zarifçe, akıllıca.
It's elegant, witty.
İmamura ve kameramanı Şinsaku Himeda geniş formatı zarifçe kullanmıştır.
Imamura and the cameraman, Shinsaku Himeda, used this widescreen space exquisitely.
Zarifçe düzenlenmiş bir sinema.
Exquisitely engineered cinema.
Uçarken yanyana zarifçe kanat çırparlar.
In flight they soar gracefully side by side.
Programı zarifçe reklamlara sokmak için 10 saniyen var yoksa sana yemin ediyorum, reklamdan dönünce orada oturuyor olmazsın.
You've got 10 seconds to take your show gracefully to commercial or so help me, Hannah, you're not going to be sitting in that chair when we come back.
Kanatlarini zarifce cirp.
Fly with grace on your wings.
Nazikçe, çok zarifçe.
"Graceful, so graceful."
Çok zarifce.
That's real subtle.