Zevkle traducir inglés
1,935 traducción paralela
Gidelim de onları zevkle izleyelim.
Let's go and gloat.
İsmini büyük bir zevkle söylüyorsun.
You say his name with such enthusiasm.
Bunu zevkle yaparız.Değil mi?
And we'd love to deliver that licking, - right, fellows? - Yeah.
Zevkle.
- Love it. - A lot.
Büyük bir zevkle hazırlarım.
I'd love some.
- Önemli değil. Sadece şu kahveyi zevkle bir içeyim.
Just give me one second to savor this coffee.
Büyük bir zevkle haini yok edeceğim.
On my honor, I will annihilate the traitor.
Ama ameliyathanenin dışında zaman büyük bir zevkle hayatlarımıza darbeyi vurur.
Outside the OR, however, time takes pleasure in kicking our asses.
- Çok iyi. Zevkle yaptım.
- Brilliant, my pleasure.
Tabii. Zevkle.
Yeah, I'd love to.
Bebeği veya Takumi hakkında konuşuyor olsa bile.. Büyük zevkle onu dinlerdim.
Even if she talks about Takumi or the baby, I can calmly listen to what she has to say.
- Büyük bir zevkle patron.
Ah, with great pleasure, boss.
Evet, zevkle giderim.
Hey, I'd be happy to go.
Ama sen de zevkle kabul ettin.
But you were happy to go along with it.
Seni bana yaklaştırdığı için kocasının ölümünü zevkle izledin.
And you were happy to see her husband die if it meant that you get closer to me.
Zevkle.
- Ah! - Pleasure.
Zevkle gelirim, efendim.
That would be my pleasure, sir.
- Dinle... Yetişkinler gibi konuşmaya hazır olduğunda seninle zevkle konuşurum.
- so listen, when you are ready to have an adult conversation,
Ah, zevkle.
I appreciate everything you're doing for the campaign.
öyleyse, şimdi sen zevkle onun kalbini söküp... üzerinde tepinecek misin?
so, now you'd gladly rip her heart out and stomp all over it?
Zevkle yapardım ama...
Oh, there's nothing I'd like to do more, but...
- Zevkle.
- Lovely.
Her zaman zevkle.
Always a pleasure.
Ve yumurta kapıya dayanıp panikten terlemeye başladığında, ödevi sanki bir mankenle akşam yemeği yiyormuş gibi zevkle yapacaksın.
Then, as the deadline approaches and that flop-sweat panic hits those pages will come shooting out of you like lunch from a supermodel. Well, I do like to percolate.
- Onun için zevkle hizmet ederiz, Bay Grantham.
- We serve at her pleasure.
Zevkle.
My pleasure.
Şimdi böyle diyorsun ama bir hafta sonra zevkle kalacağına bahse girerim.
You say that now, but I bet in a week you'll be happy.
Böylece işimi zevkle yapıyorum.
Makes my job a pleasure.
Büyük bir zevkle.
My pleasure.
Zevkle yardım ederim.
Happy to help.
Yine de zevkle eğlenceyi Beraber yapabiliriz.
We can mix business with pleasure.
Zevkle.
Pleasure.
Gizli harekat işlerinin bir parçası olmasına rağmen, hiç bir zaman zevkle yapılmaz.
It's a big part of the job for a covert operative, but it's never pleasant.
Eğer burada olduğunu kanıtlayabilirseniz onu zevkle hapse attırırım.
So if you guys can place him here, i'd be more than happy to place him in lockup.
Teşekküre gerek yok, zevkle yaptım.
Oh, no, no, I enjoyed doing it.
Campbell büyük bir zevkle, yaratıcı işlerle ilgisi olduğunu söyledi.
Campbell enjoyed telling me it was something to do with creative.
- Zevkle. - Eyvallah.
I'd love to Cheers
Röportaj için teşekkürler. Zevkle. Fakirhaneme hoşgeldiniz.
Thanks for doing this My absolute pleasure, welcome to my humble abode
Rahibe, çok sevindik. Zevkle yaparım.
Sister, we appreciate you doin'this.
Büyük bir zevkle yaptım, Dr. Gramn, biliyorsunuz değil mi?
You know that I did, Dr. Gramn, with honors.
Cinsel fantezilerin beni çok şaşırttı. Zevkle yoğrulmuş orgazmlar ve boşalmalar.
And am I astounded by your sexual prowess, haunted and blasted, weeping of pleasure?
Bana 100,000 $ ödemezseniz her gün zevkle bir kişiyi öldüreceğim.
"I will enjoy killing one person every day " until you pay me $ 100,000.
Sizden haber alamazsam zevkle öldüreceğim sıradaki kurbanım ya bir Katolik rahip ya da...
"If I do not hearfrom you, " it will be my next pleasure to kill a Catholic priest or a...
Chazz Michaels'ı kovduğum için teşekkür etmeye geldiysen, zevkle yaptım.
If you're here to thank me for firing Chazz Michaels, it was my pleasure.
Büyük bir zevkle.
- With pleasure.
Zevkle imzalarım.
It's just...
Zevkle.
I'll be glad to.
- Zevkle.
SO, TELL ME - -
Zevkle yapıyorum.
Happy to do it.
Zevkle seyredeceğimi sanıyor.
Thinks I'll gloat.
- Zevkle.
It's my pleasure.