Zoo traducir inglés
3,569 traducción paralela
Hadi, biran önce ağla da ben de seçilip, San Diego Hayvanat Bahçesi'ni açıp orada avlanabileyim.
Come on, hurry up and cry so I can get elected and open up the San Diego Zoo for big game hunting.
Burası övgü toplayan bir hayvanat bahçesiyken çalışman dert değildi.
When this place was a glorified petting zoo, I was okay with you being here.
Onu evcil hayvan çiftliği olan bir okula gönderebilmek için.
I.E., getting her into a school with a petting zoo.
Sen hayvanat bahçesinde doğmuşsun.
YOU WEFE born in a ZOO.
Hayvanat bahçesinde mi?
You weren't at the zoo, were you?
Sürekli hayvanat bahçesine gidiyoruz.
We go to the zoo all the time.
Bildiğim kadarıyla Moskova Hayvanat Bahçesi'nde doğmuş.
Apparently, he was born in the Moscow Zoo.
Neymiş hayvanat bahçesine gidip avlanacakmışız.
Hunting at the zoo.
Avlasak ne avlayacağız hayvanat bahçesinde, kaplan değil ya.
What are we supposed to hunt at the zoo?
- Belki de- - - Şeyden geliyorum- -
- Well, I came right off the- out of the zoo.
- Hayvanat bahçesinden. - Hayvanat bahçesinden.
- Out of the zoo.
Cleveland hayvanat bahçesi gergedan bölümünden bildirdik.
Reporting from the rhino barn at the Cleveland zoo,
Hayatın boyunca bedava hayvanat bahçesi... üyeliğin olabilir.
I'm willing to offer you a free zoo membership for the rest of your life.
3 gün boyunca hayvanat bahçesinde mi kalacağız?
We're going to spend three days in a zoo?
Yönetim geçici bir ortam yarattı. Örtüler, battaniyeler derken...
The zoo put together a little makeshift habitat with cots, and blankets, and...
Neden bizi de diğer hayvanlar gibi beslemiyorlar?
Why won't the zoo feed us like the other animals?
Yerdeki fıstıkları yemeyeceğim.
I am not going to eat peanuts off the floor of the zoo.
Ve Cleveland hayvanat bahçesinden mutlu haber.
And there's happy news at the Cleveland zoo.
Yeni Marshall hayvanat bahçesinden kaçmış bir ayı ve Daha İyi Lily'nin Lily'den daha iyi olduğu tek konu pantolon üzerinden ellemesi falan.
New Marshall is an escaped zoo bear and the only thing that Better Lily is better at than our Lily is over-the-pants hand stuff.
Yaşlandığı için hayvanat bahçesine konan bir panda gibisin.
You're like an old panda that's gonna get put down at the zoo.
Peki Ange, şirketi geçici olarak dinazor hayvanat bahçesine çevirmene ne diyecek?
And what's Ange gonna think of making Cross Photonics into a temporary dinosaur zoo?
Hayvanat bahçesinden geliyoruz.
We're from the zoo.
O şey hayvanat bahçesinden mi kaçtı?
That thing escaped from the zoo?
Hayvanat bahçesinde çalışan herkes senin gibi mi kokar?
Does everybody who works at the zoo end up smelling like you?
Hayvanat bahçesinden kaçmış bir kurt olabilir mi?
Did a wolf escape from a zoo?
Hayvanat bahçesine gidip biraz eğlenin.
Go enjoy the zoo.
Hayvanat bahçelerini ve bulunan köpeklerin getirildiği merkezleri aradım.
I called the zoo and the lost and found pet center.
Hayvanat bahçesinde bir kütük üstüne oturmuş otuz bir çeken kel kafalı küçük maymunlar vardır ya?
You know those little burr-headed monkeys at the zoo who sit on a stump all day, jerking off? Sammy Tonin.
Dün beni hayvanat bahçesine gittiğine ve aslanları gördüğüne ikna etmeye çalıştı.
He tried to fool me into believing that he'd been to the zoo.
Anne, babam beni hayvanat bahçesine götüremeyeceğini söyledi.
Mummy, Daddy said he can't take me to the zoo.
Hayır, baban yerine hayvanat bahçesine seni ben götüreceğim.
Mummy will take you to the zoo instead of Daddy.
Sör Schmidt bizimle hayvanat bahçesine gelebilir mi?
Can Sir Schmidt come with us to the zoo?
Zoey ve kızıyla hayvanat bahçesine gittik.
I went to the zoo with Zoey and her little girl.
Andy, ben 12 yaşımdayken hayvanat bahçesine gezi yapmıştık.
Andy, when I was 12 years old, we did a field trip, a lock-in at the zoo.
Burayı hayvanat bahçesiyle karıştırdınız galiba.
I think perhaps you are confusing this with a zoo.
Biliyorum Grace hastalanmadı. Hayvanat bahçesine gittiniz.
I know Grace wasn't sick last weekend because you guys went to the zoo.
Senin gibi giyinirsem belki hayvanlarla üçlü yapıyor olurum.
Oh, yeah, I dress like you, maybe I could have a threesome with some zoo animals.
Ama sözlerime inanın o evcil hayvan çiftliği neye uğradığını anlayamayacak.
But believe me when I say, that petting zoo won't know what's hit it.
Hayvanat bahçesindeki hayvanların mastürbasyonunu.
Zoo animals masturbating.
Hayvanat bahçesinin beyaz kaplanini ödünç vermedigine inanabiliyor musunuz?
Can you believe that the zoo wouldn't let me borrow their white tiger?
Öylece durup büyükannemin mirasını hayvanat bahçesine dönüştürmene izin vermeyeceğim.
I'm not gonna sit around and let you turn my grandmother's legacy into a zoo.
Hayvanat bahçesinde karışıklıklar olmuş.
There were complications at the zoo!
Hayvanat bahçesini zehirledi.
He's poisoned the zoo.
Couch-arilla Music Festival'da Zoo-ey Desh-channel'ı gördüğümden beri bu kadar eğlenmemiştim.
I haven't had so much fun since seeing... Zoo-ey Desh-channel at the Couch-arilla Music Festival.
Ee, hayvanat bahçesinden falan mı kaçmış?
So what, it-it escaped, like from the zoo?
Bu, hapis ve hayvanat bahçesiyle. Kesinlikle çok fazla beraber yatıyoruz.
You know, between this and jail and the zoo, we sure sleep together a lot.
Çeviri ~ prncfrn İyi seyirler.
Private Practice Season 5, Episode 16 Andromeda Original Air Date February 23, 2012 Oh, hey, they opened a new reptile house at the zoo.
Hep olduğu gibi Lemon, odana girdiğim zamana göre aklım daha da karışmış bir halde odandan çıkıyorum,... ayrıca zengin adet tarihi mozaiğinden bir parça daha öğrenmiş olarak.
at a very loosely supervised petting zoo. Once again, Lemon, I leave your office more confused than when I entered, but having glimpsed yet another tile in the rich mosaic that is your menstrual history.
Tanrım! Keseli hayvancı adam bugün şovda olmalıydı.
Oh, my God, the marsupial guy from the San Diego zoo was supposed to be on the show today.
Annesi tarafından hayvanat bahçesinde terk edilmiş, sonra da otobüs terminalinde ekilmiş bir çocuk için ortalarda görünmemek çok büyük bir meseledir.
For a child abandoned by his mother at a Zoo and then stood up by her at a bus station, not showing up is a very big deal.
Hayvanat bahçesinden bahsettiğini hatırlıyorsun değil mi?
Remember, you told me about the zoo.