Zorlanıyorum traducir inglés
1,254 traducción paralela
Sadece, bilsen bunu açıklamak için nasıl zorlanıyorum.
If you only knew how... I'm doing a lousy job of explaining it.
- Neden sen kaydolmuyorsun? Elaine, sence ben gidip erkeğimi elimde tutmakta zorlanıyorum desem bir şeylerden şüphelenmezler mi?
If I show up saying it's hard for me to hold on to a man don't you think she'd be a tad suspicious?
Her şey öyle hızlı değişiyor ki olanları anlamakta zorlanıyorum.
I mean, everything's changing so rapidly. I'm having trouble finding my bearings.
- Önceliklerimizi anlamakta zorlanıyorum.
Trouble understanding our priorities.
İnandığın şeyleri biliyorum, bu dönüşümünü ciddiye almakta zorlanıyorum.
Man, given what you believe in, man, it's tough to take this conversion seriously.
Anne, bu tip şeyleri konuşmakta çok zorlanıyorum.
Mom, I have, like, a really hard time talking about this kind of stuff.
İnanmakta zorlanıyorum.
I find that hard to believe.
- Emre itaatte zorlanıyorum.
- Having a hard time complying.
Açıkçası ben de anlamakta zorlanıyorum.
Frankly, I'm having trouble piecing it together myself.
Bunu söylemekte zorlanıyorum...
Oh, boy, this is really hard for me to say.
Bunu anlamakta zorlanıyorum.
It beats the hell out of me.
Planını anlamakta zorlanıyorum artık, Zeyna.
I'm losing sight of your plan, Xena.
Ne yazık ki bir ilişkiyi sürdürmekte zorlanıyorum.
Unfortunately, I seem to be unable to keep... relationships together.
- Buna inanmakta zorlanıyorum.
I mean, I find that hard to believe.
İnanmakta zorlanıyorum.
That's hard to believe.
Burada davanın özünü tartışmaya zorlanıyorum. Bu sadece bir ön duruşma.
This motion isn't about the merits.
Törenin anısını baltalayarak, sonsuz acıya sebep olan bu itiraz zıplayışını neden yaptığınızı anlamakta zorlanıyorum.
Well, I'm not clear as to why you leaped up in protestation sabotaging the memory of the ceremony causing immeasurable distress.
Satrina'nın hareketlerini izlemekte zorlanıyorum.
I've been having difficulty tracking Satrina's movements.
Bunu hissedebiliyorum. Kelimeyi söylerken bile zorlanıyorum.
I already feel like I can hardly say the words.
Madem suçluluk duymuyorum, neden bu mektubu yazmakta bu kadar zorlanıyorum?
But if it's not guilt, why am I having such a hard time writing this letter?
Notlarınızı okumakta zorlanıyorum.
I'm having a little difficulty reading your notes.
Damar bulmakta zorlanıyorum.
I'm having a little trouble finding the vein.
Bütün bu ışık ve gürültü altında konsantre olmakta zorlanıyorum.
I'm having trouble concentrating with all this noise and light.
Odaklanmakta ve nefes almakta zorlanıyorum.
I'm having trouble focusing, breathing.
İkinizi bir arada düşünmekte biraz zorlanıyorum.
It's just a little difficult imagining the two of you together.
- Yürümekte zorlanıyorum.
- I can barely walk.
Buna inanmakta zorlanıyorum.
Well, I find that very hard to believe.
Butters annene hediye seçerken zorlanıyorum.
Say, Butters, I'm having real trouble finding an anniversary present for Mom.
Duygularımı dile getirmekte zorlanıyorum, o yüzden bunu kullanıyorum.
I'm having difficulty vocalising my emotion, so I'm using this.
Yerini tespit etmekte zorlanıyorum.
I'm having trouble pinpointing it.
Ben böyle bir kadının varlığına bile inanmakta zorlanıyorum.
I have a hard time believing this woman even exists.
Ben de bir şeyi kanıtlamakta zorlanıyorum Bayan Pearce.
I'm having trouble proving something myself, Mrs Pearce.
Bu konuda zorlanıyorum.
I'm having a hard time with this one.
Kay, planını bir kez daha anlat çünkü anlamakta zorlanıyorum.
Run over your plan one more time. I'm struggling with it.
Buna inanmakta zorlanıyorum.
I find that hard to believe.
Ona yetişmekte zorlanıyorum.
I have trouble keeping up.
Dün akşam baharatlı kuzu eti yedim ve şimdi zorlanıyorum.
I had lamb curry last night and I'm shitting out a Buick.
Doğru kelimeleri seçmekte zorlanıyorum.
I'm having trouble finding the right words.
Kendimi toparlamakta zorlanıyorum.
I'm having trouble getting it together.
Yürümekte bile zorlanıyorum.
Now I can't hardly even walk around.
O trompetçiyi unutmakta zorlanıyorum. Kahretsin canımı sıkıyor.
Damn, it's gonna be hard forgetting that trumpet player.
Bazen çok zorlanıyorum.
It's hard sometimes.
Takip etmekte zorlanıyorum
I'd have trouble following along.
Kendi kiramı öderken bile zorlanıyorum.
I have enough trouble paying my own!
Burada kalmakta zorlanıyorum.
- I'm having trouble staying here.
Onu hatırlamakta zorlanıyorum.
I hardly remember her at all.
Nefes almakta zorlanıyorum.
It's hard to breathe.
Sen buradayken yapmakta zorlanıyorum ama. Öyle desene.
Oh, why didn't you say so?
Bunu söylemekte zorlanıyorum.
I shiver to speak of it.
Ama bugün heyecanımı anlatacak kelimeleri bulmakta zorlanıyorum.
But today, I haven't words enough to describe my joys
Seni anlamakta zorlanıyorum.
Is that why you wanted to strike up a friendship with me?