Zorlugu traducir inglés
470 traducción paralela
Tek zorluğu, başrol oyuncusunu bulmaktı.
The only difficulty was to find the lead actor.
Senin buradaki görevini hatırlama zorluğu çekiyorum kontes Elizabeth.
I fail to recall your exact duties here, Countess Elizabeth.
Üstesinden geldiğimiz onca zorluğu.
The scrapes we've come through.
Düzenleme zorluğu veya muhtemelen...
The difficulty of readjustment or possibly -
En büyük zorluğu ise bir futbol topu bulmakta ve bunu okula tanıtmakta yaşadım.
With the greatest of difficulty I managed to get hold of a ball and presented it to the school.
Yeni fotoğraflar çekmek için çıkacak olsak da, bu fotoğraf, görevin zorluğu hakkında size bir fikir verebilir.
Although we're going out to get new pictures, this photo will give you some idea of how rough this mission will be.
Gördüklerine inanmanın bir zorluğu yok ki.
There's no trick in believing in what you see.
Emrimin içeriğini anlama zorluğu mu çekiyorsun, Yüzbaşı? Hayır efendim.
Captain, do you fail to comprehend the meaning of my order?
Eğer her türlü zorluğu göze alıp seni yakalayıncaya kadar kovaladıysa kolay kolay da bırakmaz.
If she's taken that much trouble to run you to earth down here, She's not going to let you go so easily.
Bunun ne zorluğu var?
What's so wrong with it?
Taiga, denize olan bu yolculuğun zorluğu hakkında uyarıyordu bizi adeta.
Taiga warned us that our journey to the sea would not be easy.
- Zorluğu kabul ediyorum.
- I accept the challenge.
Kötü niyetli adamları geri püskürten, her türlü resmi ve mali zorluğu atlatan, zorlukların üstesinden gelen küçük bir koloninin küçük bir yerleşimin tarihini dinledik.
I'm willing to admit that I've been letting the government down a little lately, I haven't been taking any relief or unemployment insurance but I'm willing to let bygones be bygones. We'll get together sometime.
Hiç bir zorluğu yok.
And it's not hard at all.
Klasik özür, sağlık sorunu veya seyahat zorluğu falandır, biliyorsun.
The usual excuse is poor health or the strain of the trip, you know?
Hiçbir zorluğu yok.
It's not difficult.
Sarayda yaşamanın tek zorluğu ne biliyor musun :
You know there's one thing wrong with living in a palace :
Julia bir miktar duyma zorluğu yaşamıştı. Ama hepsi bu kadardı.
Julia just turned deaf a little, but that was all.
Bence siz zorluğu aşacaksınız.
I think you'll solve your problem.
Uyum zorluğu çektiğinizi söyledi.
He said you two were having some compatible difficulties.
Ameliyat sonrası solunum zorluğu belirtisi?
Any evidence of hypostasis while aspirating?
Karımda duyma zorluğu var.
My wife's hard of hearing.
Ola ki bu zorluğu ölüm bitirsin.
Should it be you bore with you... this hardship through death.
Bakırın şekillenme zorluğu ile karşı karşıya kalır.
He was faced with a robust problem, which is that copper will not take an edge.
Almanlar ve karneyle yiyecek almanın zorluğu dışında
Except for the germans and the difficult rationing
Öte yandan o günkü saldırıya katılanların maneviyatı oldukça yüksekti. Dolayısıyla onları göndermenin bir zorluğu yoktu.
On the other hand, those that they were chosen for the attack they were very enthusiastic, therefore it was not difficult to send them.
Falaise çemberini hızlıca kapatabilmek pratikte birçok zorluğu beraberinde getiriyordu.
There were very great practical difticulties in this closing of the Falaise Gap quickly.
Eğer bir adamın yeraltı teşkilâtına sızmaya çalıştığını biliyorsanız onu vurabilir ve birçok kişinin hayatını kurtarabilirsiniz. Bu büyük bir sorumluluk ve zorluğu da beraberinde getirir.
If we know that a man is penetrating in the clandestine force, e that we can kill it and save many lives, it is very difficult and she is one terrible responsibility.
Burada, hayatta kalmanın hiçbir zorluğu yok, ve buradakilerin çoğu züppe veya tembel hale gelmiş.
Here, life offers no challenge, and many of them have become slobs and easy riders.
Zorluğu, yine de seni durdurmadı, değil mi?
It didn't stop you though, did it? .
Louie üç yaşına gelene kadar onun duyma zorluğu, çektiğinin farkına varamadık.
We didn't know it at the time... until Louie was about three years old, we found out that he was hard of hearing.
Senelerdir... her zorluğu birlikte göğüs geldik
You stuck by me many years. We got through many harsh situations together.
Büyük bir sermaye olmadan bu şehirde yaşamanın zorluğu bilinir.
It's difficult to live here without a big income.
Bazı engeller olduğunu söylemek abes kaçmaz, mesela,... genetik kodun kökeninin zorluğu diyelim.
It's conceivable there might be some impediment, like some difficulty in the origin of the genetic code, say.
Hiç zorluğu yok.
No hassle.
Ahlaklı olmanın zorluğu budur.
Now, that's the trouble with taking a moral stand.
ama yaşamanın da zorluğu var.
Living is tough, by the way.
Park etme zorluğu mu Teğmen?
Trouble parking, Lieutenant?
- Hastanın idrar zorluğu geçmişi yok. - Hemşire!
The patient has no history of tenesmus.
Oh, Nan, doğada zorluğu sevmiyorsun, değil mi?
Oh, Nan, don't you love roughing it in the wild?
"Doğanın zorluğu mu," George?
"Roughing it," George?
Aynı zorluğu tüm hayatım boyunca ben de çektim.
I've had the same difficulty most of my life.
Bir çok zorluğu aştım...
I've defecated on so many crosses...
Benimkilerin böyle bir zorluğu yok.
My words have not that problem.
Binaya giriş zorluğu olmayan bir tetikçi ve bir gözcüden oluşan B ekibi...
I'm coming to Washington!
Cesur ve yeni bir dünya kurulacaksa bu uğurda en büyük zorluğu bizim neslimiz çekecek.
If there is to be a brave new world, our generation is going to have the hardest time living in it.
Zorluğu, bilmez misiniz?
Violently wouldn't you know?
Yarışın biraz zorluğu çıkaracaktır tabii...
It is certain that the race it is a complication.
Solunum zorluğu var ama bu konuda fazla endişelenmiyoruz.
He's aspirated, but we're not too concerned about that.
- Solunum zorluğu mu?
Aspirated? What is that?
Faydalı insanlar zorluğu hissetmeye başlıyorlar.
Useful people are starting to feel the pinch.