Zorluyorlar traducir inglés
263 traducción paralela
Binicilerini bayagi zorluyorlar.
They are giving the boys quite a bit of trouble.
İnsanları taraf tutmaya zorluyorlar. Kes, kes şunu!
They force people to take sides.
İlla döğüşe zorluyorlar.
They're making me fight.
Akrabalarım ve teyzem uzak seyehatlere çıkmam için zorluyorlar.
My relations with my aunt forces me to be on far too many trips.
Capua civarındaki çiftlikleri yakıp yıkıyorlar... başka köleleri de kendilerine katılmaya zorluyorlar.
Around Capua, they ravaged the countryside... forcing other slaves to join them.
Beni babama bakmaya zorluyorlar.
They are forcing me to look at him.
Beni zorluyorlar.
They force me.
Bizi, onlar için gemi inşa etmeye zorluyorlar.
They're forcing us to build ships for them.
- Çarpışmaya zorluyorlar.
- They're trying to force a fight.
Erich Stahler ve Michael Delaney, arabalarını limitlerini zorluyorlar, Le Mans tarhindeki en çekişmeli mücadelede.
Erich Stahler and Michael Delaney, pushing their cars to the limit in this, the most closely contested finish in the history of Le Mans.
Onu evi satmaya zorluyorlar.
They're trying to make him sell the house.
Belgrad'a iniş yapmam için zorluyorlar.
They're forcing me to circle Belgrade.
Bir yerlere gitmek için zorluyorlar beni.
But they're sure pushing on me to go somewhere.
Urquhart'ı nehirden çıkmaya zorluyorlar.
They're trying to force Urquhart away from the river.
- Starbuck, beni inmeye zorluyorlar.
- Starbuck, they're forcing me down.
Starbuck, beni inmeye zorluyorlar.
Starbuck, they're forcing me down.
Ellerindeki araçları ve silahları satın almamız için bizi zorluyorlar. Hem de on katı fiyatına.
They want to force us to buy tools and armament from them, for which we pay ten times more.
Sadece seni dövüşmeye zorluyorlar, hepsi bu.
I think they just wanted you to fight.
Geri çekilmem için beni zorluyorlar.
They've forced me to resign.
Hep sınırları zorluyorlar.
They're always trying to pull something.
Beni korkunc bir silah yapmaya zorluyorlar.
They are forcing me to create a horrible weapon.
Baba, beni kan içmeye zorluyorlar.
Dad! They're making me drink blood!
Beni zor bir karar vermeye zorluyorlar.
They're forcing a difficult decision on me.
- Bunu yapmam için zorluyorlar.
- They're making me do this.
Bizi Hong Kong'u terk etmeye zorluyorlar.
They're forcing us to leave Hong Kong.
Beni, seni rehine gibi kullanmaya zorluyorlar.
They're forcing me to use you as a hostage.
Seni buna zorluyorlar mı?
Are they forcing you into this?
Seni zorluyorlar mı Fergus?
They giving'you trouble, Fergus?
Piskoposlar seni zorluyorlar.
The bishops give you a hard time.
Bir gün konukları Kundalini Yogası denilen şeyi yapmaya zorluyorlar.
- Someday... she's been coercing the guests into trying something called Kundalini yoga.
Ateş yılanını omurgama tırmanması için zihinsel olarak zorluyorlar.
It's trying to mentally force a serpent of fire to crawl up your spinal column.
Beni sürekli ayakkabı giymeye zorluyorlar.
They make me wear shoes all the time.
Bizi sürekli fazla mesaiye zorluyorlar.
They always force us to work overtime.
Her neyse, hepimizi ortak araba kullanımına zorluyorlar.
Anyway, they're making us all car pool.
Evet efendim ama benim söylediğim bu kadınlar, yasanın sınırlarını zorluyorlar.
Yes, sir, but now these women want that law enforced.
Sizi olmayacak bir şeye zorluyorlar.
They're forcing you to do something drastic.
Ama bunu Ronald Martin'den daha çok zorluyorlar.
But they're pushing harder on this than they did on Ronald Martin.
Beni zorluyorlar, zorluyorlar.
They keep pushing me and pushing me.
Seni, bakım ekipmanları olan ekibi kullanmaya zorluyorlar.
No. They try to push you into using their cleaning crew with all their so-called maintenance equipment.
Korsanlar krallıkta kaos yarattılar, insanlar Penelope'yi bir koca seçmeye zorluyorlar.
The pirates have created such chaos in the kingdom that the people are clammering for Penelope to take a husband.
- Bizi teslim olmaya zorluyorlar.
- They're tryin'to starve us out.
Terapistin seni ikna edemeden... işini bitirebilmen için sınırlarını zorluyorlar.
They push you into it so you can do it before your shrink commits you.
Sana sürekli emirler veriyorlar ve organize "eğlenme" ye zorluyorlar, özellikle iğneleyici tırnak işareti kullanıyorum.
They order you around and make you have organised "fun", and I use sarcastic quote marks.
Onu iddia edenler mantık sınırını zorluyorlar.
People who claim it is are beyond reasoning with.
Onu öldürmek için yüksek miktarda mayalanmış tahıl tüketmeye zorluyorlar.
They force him to consume large amounts of fermented grain... in an attempt to kill him.
Erkekler eşlerini kendilerinden memnun kalmaya zorluyorlar.
A man is obliged to satisfy his wife.
Afro-Amerikan, Sami-Amerikan Kadın-Amerikan'la yaşamaya zorluyorlar beni gene! Ve çok mutluyum!
They got me livin with an African-American... a Semite-American and a woman-American there!
İkmal hatlarını daraltıyorlar ve bizimkini genişletmeye zorluyorlar.
They shorten their supply lines and lengthen ours.
Kaynaklarını zorluyorlar.
They're putting up the purse.
Seni zorluyorlar, sen de karşı koyuyorsun.
You know, you get pushed, and you push back.
Beni zorluyorlar. Basit bir memurum.
I'm just a lowly civil servant.