Zorundayim traducir inglés
142 traducción paralela
Bay Morgan, imzalarsam sanatoryumu bugün devretmek zorundayim.
Mr. Morgan, if I sign this, it means I turn the sanitarium over to you today.
- Sueruemle ilgilenmek zorundayim.
- I got to take care of my cattle.
- Yapmak zorundayim.
- I've got to, that's all.
Kelly, bu oyunu bölmek zorundayim.
Kelly, I'm gonna have to break up that game.
O zaman seni hapse atmak zorundayim.
I'm going to have to lock you up anyway.
Dinle, gitmek zorundayim.
Listen, I gotta move.
Bunun uzun süred ¡ r duydugum en ¡ Ig ¡ nç ve ¡ y ¡ mser görüs oldugunu... söylemek zorundayim.
I must admit, that is one of the most refreshing and optimistic statements I've heard in a very long time.
Bay Frankl ¡ n, s ¡ zden ve Bayan Hayes'den... Bay Gard ¡ ner'la ¡ Ig ¡ l ¡ bu olayi g ¡ zl ¡ tutmanizi r ¡ ca etmek zorundayim.
Mr. Franklin, I must ask you and Ms. Hayes to keep this incident with Mr. Gardiner strictly to yourselves.
Bürokratlarin pesime düsmelerini istemiyorsam yardim bulmak zorundayim.
So, if I don't want to be hounded by bureaucrats... I must have help. I can't work alone.
Gitmek zorundayim.
I've got to go.
Prag a donmek zorundayim.
I have to be back in Prague.
Ve Mr. Goethe'yle calismak zorundayim.
And I have to work with Mr. Goethe.
- Uzak durmak zorundayim.
- I have to be off.
Sizi pek inandiriçi Bulmadigimi sÖylemek zorundayim,
I'm bound to say I don't find you very convincing.
Parayi götürmek zorundayim.
I'II have to fetch the cash.
Yunanistan'a gidecek bir uçaga yetismek zorundayim.
I have no time for this. I have a plane to catch back to Greece.
- Hayir, gitmek zorundayim.
- No, I got to go.
- Izninizle. Gitmek zorundayim.
- Excuse me. I got to go.
Neden bu kadar erken uyumak zorundayim?
How come I have to go to bed so early?
Neden onlari düşünmek zorundayim?
Why do I have to care about them?
Ama bir sekilde onu dovusmeye ikna etmek zorundayim, ve eger kaybedersem kaybetmeyi dusunmek bile istemiyorum.
Somehow I've got to get him to fight, but if I lose... Well, I don't even want to think about losing.
Oraya ama simdi gitmek zorundayim.
I have to go there now, though.
onada gitmek zorundayim.
Only if you have to go.
Efendim, söylemek zorundayim, bir suç isledim.
Sir, I have to say, I'm offended.
Simdi bunu düzeltmek için çiçek alamaya gitmek zorundayim.
Now I have to go buy flowers to make it right.
Bak onlari bulmak zorundayim.
Look, I have to find them.
Yapay diz kapaginiza el koymak zorundayim.
Get out of here, freshman!
Ben canli kalmak zorundayim...
So I must still be alive...
Tekrar, Yargiç, itiraz etmek zorundayim.
Again, Judge, I have to object.
Angie, seni durdurmak zorundayim.
Angie, I'm gonna have to stop you.
Ve sanirim benden nefret ediyorlar ve onlari kandirmak zorundayim.
And I think they hate me.And now I'm a fraud.
- Evet, evet, ben... Babami bulmak zorundayim.
yeah, yeah, i, um... i have to find my father.
Ama onlar tibbi profesyoneller, ve her nasilsa hayatimi kurtaracaklarini düsünmek zorundayim.
But they're medical professionals, And I got to think, somehow, they're saving my life.
Tabii ki, bunu yapmak için... hayallerimi beklemeye almak zorundayim ama... buna mutluyum da.
Of course, I have had to put my dreams on hold In order to do it, but... I'm happy to.
Kapatmak zorundayim, isim var.
I'II have to hang up, I'm busy.
ben soylemek zorundayim ki, gercekten gunes banyosu inanilmazdi..
And I have to say this, I found this story a delight power is of topless sunbathing..
simdi camiye gitmek zorundayim, sana onemli haberlerim olacak.
Gotta go now to the mosque, I have news too important to give.
ben gitmek zorundayim simdi tamam mi?
Well, gotta go. You okay?
bugun odev icin calismak zorundayim siz soyleseniz bir kelime.
I have a good word for exercise, but if not it.
fakat ben geri donmek zorundayim.. ama sen degildin pisman degilim
But I have to go back... well, you did not.
bak abimle bulusmak zorundayim brooklyn universitesine. gelmek istermisin?
I have to meet with my brother the University of Brooklyn.
ben calismama donmek zorundayim, bir sunumum varda.
I have to go back, I have a presentation.
ben gitmek zorundayim fakat icine telefon numarami yazdim eger benimle baglantiya gecmek isterseniz diye.
I gotta go, but put the number of my cell if you want to talk.
hersey icinde yazili ve ailem bekliyor gitmek zorundayim.
Everything is there, but I have to see my family.
Gitmem zorundayim.
I have to go.
SIMDI SIZI OLDURMEK ZORUNDAYIM, BU DA BENI HOP DIYE YUKSEK KADEME YONETICILIGE TERFI ETTIREBILIR, AMA BU TARZ BIR SORUMLULUK ALMAYA HENUZ HAZIR DEGILIM.
I'm gonna have to kill you, which could... skyrocket me to upper-management, and I'm not ready for that kind of responsibility.
Trene binmek zorundayim.
I have to take the train.
Ama bilmek zorundayim.
But I need to know.
- Kapamak zorundayim.
I have to go.
- Zorundayim.
- I do.
Bunu ögrenmek zorundayim.
i have to find that out.