Zıbar traducir inglés
4,957 traducción paralela
Eve git ve zıbar.
Go home and sleep it off.
Yat da zıbar biraz.
Get you some sleep.
Git de zıbar o zaman.
- Then go back to sleep.
... Mexico'da en sevdiği bardayız.
... at his favorite bar in Mexico, right?
Barın başındaki kız seni kesip duruyor.
That girl's staring at you at the end of the bar.
İki güzel kız futbolun prensi ve kralını bir tango barda bekliyor olacak.
In a tango bar, two beautiful girls will be waiting for the prince and the king of soccer.
Yani, eğer bu bir bar ise, bu demek olur ki sarhoş oluyor olmamız gerekirdi.
Hey, I mean, if it's a bar, that means we supposed to be getting drunk.
Bernie'nin küçük ucuz bir bar'a gidip kendine özgüveni olmayan bir kaç kız kapması gerek.
Bernie's gonna go to a shitty dive bar now and pick up some chick with low self-esteem.
Kurum ile yaptığımız toplantıdan beri, Casey'nin barına teslimat gitmiş.
Two weeks after our meeting with corporate, a delivery went out to Casey's.
Barışı yeniden sağlayacağız.
We will restore the peace.
Bu dünyada barışa karşı kim varsa onunla savaşacağız, insan veya değil.
We will fight those who oppose peace in this world, human or otherwise.
Gerçek bir davetiye alıyorsun ve ardından ne yapacağız, akşam bir bara gidip bira mı içececeğiz?
You were really going to get an invitation, and then just, what are we going to do, go drink tonight at a bar?
Peabody Okul bölgesinde barınamayacağımızı Faith ve senin Lincoln'a gitmeniz gerektiğini söyledi.
He said that we don't live in the Peabody School district and that you and Faith have to go to Lincoln.
Sizin zavallı barış antlaşmanız şu anda sizi kurtaramayacak.
Your wretched peace treaty will not save you now.
Bugün tartışırız, yarın barışırız.
You know, we argue today, we make up tomorrow.
Böyle giderse, bir aydan kısa sürede barınakta olacağız.
The way that were going... we're gonna be in a shelter in less than a month.
- Kahrolası barış yanlılarından mısınız?
Are you a bleeding pacifist?
Buradaki gibi hippi tarzı bir plaj barı açarız.
We could put a hippy beach bar like this there.
Barışacak mıyız, yoksa yumruk yumruğa dövüşecek miyiz?
Can we call a truce, or do we have to actually fistfight?
Burada barış sorunu var ve barış bizim umurumuzda değil, bu yüzden savaşacağız.
for all that we foute peace here. And we do not care for peace so we make war.
Sadece park etme biletleri ve birkaç ıvır zıvır, taa ki, Cabos adında Valley bulunan bir barda kontrol sonrasında tutuklanıncaya kadar.
Some parking tickets and shit, until about a month ago, when she got arrested at a dui checkpoint at a bar in the Valley called Cabos.
Kız kardeşinle barışmak zorundasın.
You have to reconcile with your sister.
Hayatla barışmamızın zamanı geldi.
It's about time we get on with our lives.
Kız kardeşim Margo ve ben The Bar'ın sahibiyiz.
My sister Margo and I own the bar downtown.
Arkadaşım hayvan barınağı işletiyor ben de bu kızı kocaman üzgün gözlerle bana bakarken gördüm ve eve getirdim.
My friend runs an animal shelter, and I saw this girl staring up at me with big, sad eyes, so I took her home.
Barınak bulacağız.
We find shelter.
Christina Welch, 28, kızıl, çok çekici, barın yanında oturuyor. Gözüne mutlaka çarpar. Christina.
Christina Welch, 28, red hair, hot as hell, sitting at a deuce by the bar.
Küçük kız babaları bar kavgalarına karışmamalı..
Teenage daddies with baby girls shouldn't get into barroom brawls.
Biraz nakite ihtiyacımız var. ... ve hepimiz Londra'nın en güzide barında çalışmaya başladık. Bear Pit.
Soto put a bit of extra cash our way we all started working the door at one of London's roughest clubs, the Bear Pit.
Yemek ve barınma ihtiyacınızı anlıyorum Bay Briggs.
I understand you are in need of a meal... and accommodations, Mr.Briggs
Artık trampetinizi çalarken, hangi akortla çaldığınızın hangi ölçüyle çaldığınızın, ne halt yediğinizin önemi yok!
Now when you're playing a drum it don't matter what key you in, what bar you in, what planet you on!
Ona bir şeker veya gazoz bulmalıyız.
We need to get him a candy bar or a soda.
Derdin ne? Öyle bir kızı niye bırakıyorsun, dostum?
Leaving a girl like that at the bar, mate?
Canım, evlilik bir kere gerçekleşince ikimizde barda yıkanacağız.
My dear, once the marriage happens.. ... we both will bathe in a bar.
Didi, artık barışçıl bir şekilde çalışmamız gerek.
Didi, we have to work peacefully now.
Bunun için barışı korumamız gerek.
For that we've to maintain peace.
Bana karşı çok büyük bir nefret barındırıyor gibisin ve birbirimizi neredeyse tanımadığımız için kaçırdığım bir şey mi var acaba diye düşünüyorum.
Well, you seem to harbor quite a bit of anger towards me, and considering we hardly even know each other, I'm wondering if there's something I'm missing.
Kızımı kaçırıp benim barıma gelirsin ha?
You stole my step-daughter, and you come to my bar.
Umarım hükümdarlığınız uzun ve barış içinde geçer.
I hope your reign is long and peaceful.
- Barınağa gidip başka bir köpek alırız.
- We'll go to the shelter and get another dog.
Bir devletin işlerine böyle ahlâksızca atlayan bir ulusla barışır mıydınız?
Would you make peace with a nation that so outrageously meddles in the affairs of an independent state?
Sana iyilik yapıp kızınla barışma şansı veriyorum ve sen çekip gidiyor musun?
I do you the favor, let you make up with your daughter and you're just gonna walk?
Hiç kimse 40 yaşında bara yalnız giden biri olmak istemez sen de olmak zorunda değilsin Danny.
Hey, look : no one wants to be the 40-year-old guy who goes to the bar alone, and you don't have to be that, Danny.
- Kızı bir daha görecek misin?
He owns a bar. Hey, are you gonna see her again?
Bardayız.
We're at a bar.
Ve barışma olasıIığımız da gitti.
And so has the prospect of our reconciliation.
Bara gidip birbirimize diğer anılarımızı anlatalım.
Let's go and tell each other stories at the bar.
Britanya'da bir otelin barında oturup kızın biriyle içki içmek istesem yapamam çünkü "Bu adam ne yapıyor?" diye dedikodu başlar hemen.
If I were in a bar in a hotel in Britain, right, and I wanted to have a drink with a girl, I couldn't do it,'cause there would be an assumption Oh, what's he doing?
Barış ortamını korumak uğruna ruhlarımızı yitirdik.
We've lost our souls to attain this peace.
Barda, arabada bu kızın binlerce vukuatı var.
♫ ln the bar, in the car. ♪ ♫ She's got thousands of problems. ♪
Eğer yaşamın bir tapınağı varsa burada, genetik kodlarımızın antik yazıtları olan DNA'yı barındıran çekirdekte yatmaktadır.
If life has a sanctuary, it's here in the nucleus which contains our DNA... the ancient scripture of our genetic code.