Çamaşır traducir inglés
8,636 traducción paralela
Az önce tuvaletten çıkıp iç çamaşırı giymeden yatağa mı geldin?
Did you just poop and then get into bed without underwear on?
İç çamaşırını niye kıyafetlerinle yıkıyorsun?
So annoying! Why do you wash your clothes with your underwear?
- Ama çamaşır sepetinde vodka şişesi vardı ya.
But there's that bottle of vodka in the laundry hamper.
Yoğun bir çamaşır günü olmadığına şükretmek lazım, değil mi?
Good thing it wasn't a busy laundry day, right?
Çamaşır işinden nefret ediyorum.
I hate laundry.
Çamaşır arabasında saklanıyordu.
He was hiding in the laundry cart.
Memur Woo, bugün çamaşır odasının başındaki memur siz miydiniz?
So, Officer Woo, you were the guard in charge of the laundry room today?
Mesainiz sırasında çamaşırhaneye arabayla geldiğini biliyor muydunuz? Hayır.
Well, did you know that he was transported in a cart to the laundry room during your shift?
Çamaşır emanetçisi... sağlam yere kapak atmışsın ha Wilbur?
Laundry trustee- - that's a pretty good gig, huh, Wilbur?
Yani biz çamaşır arabasına öylece son yolculuğuna, gönüllü olarak mı gittiğini düşünmeliyiz?
So, we're supposed to expect he, uh, voluntarily got into your cart, knowing it could be his last ride?
Çamaşır emanetçisi olmaya devam edebileceksin.
Well, you get to keep being laundry trustee.
Her politikacının kirli çamaşırı vardır.
Every politician has skeletons.
Pazar yemekleri olsun, çamaşır yıkama olsun kardeşimin el boyaması İç Savaş minyatürlerimi ellememesi olsun.
Sunday dinners, laundry, make sure my brother doesn't mess with my hand-painted civil war miniatures...
Kaybolan bir şey yoktu. Bir kaç gün önce iç çamaşırı çekmecemin karıştırılmış olduğunu fark ettim.
Well, nothing was missing, but a few days ago, I did notice my underwear drawer was all messed up.
İç çamaşırı giymemiş gibi hissediyorum.
I feel underdressed.
- Renkliler için çamaşır suyuyla, koç.
Color-safe bleach, coach.
Çamaşır suyu kamuflajıyla okulumdaki diğer serserilere kaçak likör sattım.
I sold bootleg liquor under the bleachers To the other juvenile delinquents in my school.
Kuzenim Bobo ev tipi yazıcı ve çamaşır suyuyla beşlikleri ellilik yapardı.
My cousin Bobo used a home printer and bleach to turn fives into 50.
Birisi benim iç çamaşırı çekmecelerime pençesini atmışsa, ilk adımla seslenmeli. Adaylarla, "İsa'ya gel" durumlarının 18 ini sonuna kadar yaşadım,... içlerinde en iyi idare eden sen oldun. Alicia.
Anyone who's pawed through my underwear drawer should really call me by my first name.
Seni kaç zamandır tanıyorum ve hiç çamaşır yıkadığını görmedim.
I've known you for a lot of years and I've never seen you do laundry.
Çamaşır yıkamak...
Doing the laundry...
Çamaşır yıkamayı bilmiyorum!
I don't know how to do laundry!
Çamaşır yıkayamayan bir adam.
A man who can't do laundry.
Çamaşır yıkamayı bilmeyerek?
Born not knowing how to do laundry?
Ninem çamaşır odasına girmeme izin vermezdi.
Nana wouldn't let me in the laundry room.
Ben de üniversiteye çamaşır yıkamayı bilmeden gittim.
And so I went to college unable to do laundry.
- Çamaşır yıkıyorum!
- I'm doing laundry!
Çamaşır yıkama ve cetvelden söz ediyoruz!
We're talking about laundry and a ruler!
- Çamaşır suyundan ne haber?
- What about bleach?
Winston, Schmidt çamaşır suyunu soruyor!
Hey, Winston, he's asking about bleach!
Dostum, şuna bakın, çamaşır yıkamayı biliyorum!
Man, look at this, I know how to do laundry!
İç çamaşırımızda boşluk vardır çünkü çıkarmak için fazla tembeliz.
There's a flap in our underwear because we are too lazy to pull our underpants down.
Tatlım, neden çamaşır bakmak gitmedin?
Honey, why don't you go look in the laundry?
Kendimi bu soruyu Ben çamaşır yıkamak her zaman isteyin.
I ask myself that question every time I do laundry. Mom, these are my game socks, my lucky socks, and you washed the mojo out of them.
Bu sabah sizin evde çamaşır yıkadım ama kurutma mendiliniz yoktu.
I didn't laundry at your house this morning and you have no dryer sheets.
Pilgremler hikâyesinin, ekin karşılığında iç çamaşırı verdikleri tuhaf kısmını mı canlandırıyorsunuz?
Ah. Re-creating the quaint part of the pilgrim story where they trade underwear for corn?
Ben de bavuldakileri çamaşır makinesine atayım çünkü Meksika çok kirli.
And I'm gonna take the luggage to the laundry because Mexico is very dirty.
Yapabileceğim en iyi şey iç çamaşırım.
Best I can do is my underwear.
Her şeyden önce, bu sabah hiç temiz iç çamaşırım yoktu ben de mayomu giymek zorunda kaldım.
First of all, I didn't have any clean underwear this morning, so I had to wear a bathing suit.
Ve iç çamaşırı soslu geyik eti.
And venison with lingonberry sauce.
Bilgin olsun. Hiç iç çamaşırı giymedim.
Just so you know, I'm not wearing any clothes underneath here.
Ufak bir iç çamaşırıyla süpürge sahnesi var da.
There is some light vacuuming in underpants.
Toprak yoldan geçip tabelayı gösterdiklerini görüyoruz. Bazen Dave iç çamaşırıyla dışarı çıkıyor. İtalyan gençler böyle :
We see them walking up the dirt road and spotting the sign and some mornings Dave's coming out in his underpants and there's three Italian kids going, "Dave Catching."
Bu gerçekten çok nazikçe, ama biraları ben alayım,... sen de kendine sağlık sigortası,... iç çamaşırı ve yemek gibi gerekli şeyler al.
Well, that's very nice of you, but I'll buy the beer and you buy yourself things you need like health insurance and underwear and food.
Sağlık sigortası ve iç çamaşırı mı?
Health insurance and underwear?
İç çamaşırı gibi bir şey kastettim ama farklı bir şekilde.
I meant like a brassiere, which is totally different.
Çekerim iç çamaşırını.
I'll pull down your underwear.
Bu arada, benim kayıp iç çamaşırı davasını çözmeyi deneyebilirsin.
In the meantime, you can work on solving the case of my missing panties.
Üstündekini, pantolonlarını ve iç çamaşırını kaybetmeye hazır ol.
Prepare to lose your shirt, your trousers and your under garments.
Gördüğün gibi artık bir yetişkinim. - Evet. Ve artık iç çamaşırı çekmecemde, tenceremin yanında saklıyorum.
I am a grownup now obviously, and I keep it in my underwear drawer next to my pot.
Daha önce çamaşır yıkamış olsa daha inandırıcı olurdu.
Would've been more convincing if he ever did the laundry.