Çikolata traducir inglés
5,884 traducción paralela
Yumurtalar kırılır çikolata erir, cam çatlar ve Doc da bunun eski kız arkadaşlarına uyarlandığında ne anlama geldiğini merak ediyordu.
Eggs break... chocolate melts... glass shatters... and Doc wondered what that meant when it applied to ex-old ladies.
Alttan alta çikolata kokusu geliyor sanki.
It has, like, a chocolate undertone.
Hey Mac, çikolata.
Hey Mac, chocolate.
Kremalı çikolata.
Chocolate with whipped cream.
- Çikolata ve hindistan cevizi severim.
- I like chocolate and coconut.
Çikolata kaplamalı cevizli şekerleme.
They're chocolate covered pralines.
Tavşanlar yumuşacıktır, uzun ve küçük, ama ben çikolata severim hepsin de büyük.
Bunnies are cuddly, the large and the small, but I like the chocolate ones best of them all.
Bir paket çikolata da kendileri yemiş gibi duruyor. Öyle değil mi?
They look like they've smoked a whole bundle themselves.
Çikolata seviyor şimdi
She loves chocolate.
Yüzünün her yanına çikolata bulaştıracaksın.
- You're gonna have chocolate on your face.
Parmakların çikolata olmuş hep. Ceketime bulaştırdın şimdi de.
Now it's on my jacket.
- Oh, üzerine çikolata bulaştırdım.
- I got some chocolate on you there.
Ama sen de kendine çikolata alıyorsun!
But you're buying some chocolate yourself!
Sahilde sıcak çikolata içtiğimiz yeri hatırlıyor musun?
You remember when we'd drink hot chocolate at the beach house?
İnanabiliyor musun? Zoey ile beraber dönme dolaba bindik, sonra sıcak çikolata içtik ve bu onun fikriydi.
Can you believe Zooey and I hung out on flying chairs and we had hot chocolate and it was her idea?
Babam bize sıcak çikolata yapar.
Dad's gonna make us hot cocoa.
... Ve çikolata.
... And chocolate.
"Ama benim durumumda sıcak çikolata olmalı." "Çünkü kahveyi fazla sevmiyorum."
"or in my case, a hot chocolate because i don't like coffee very much."
Sıcak çikolata yapan yere gideriz.
We'll go to that hot chocolate place in the morning.
- Sıcak çikolata. - Teşekkür ederim.
Hot chocolate.
Çikolata renkli pürüzsüz kafandaki tacın üstünde de küçük bir şapkan.
You got a little beanie on the crown of your smooth chocolate thunderdome.
Şeytan süngerimsi beyni ile çikolata yapıyordur.
The devil is making s'mores with his spongy brain.
Çikolata lokantasında.
At a chocolate restaurant.
Çikolata karışımı, ahududu reçeli, ayrıca kalbinde bir çubuk var.
Chocolate Frosting, Raspberry Jam Filling, And A Pretzel Stake In Its Heart.
Çikolata görüyorum ve yemek istiyorum.
I see... chocolate, and I just want to eat it.
Gidip bir köşeye saklanıp belki yorganın altına gömülüp çikolata yiyip Bridget Jones 2'yi mi izleyeceksin?
Are you going to hide away, or maybe crawl under your duvet and watch "Bridget Jones Part Two" with some white Maltesers?
- Çikolata almaya gittim.
Just getting a chocolate bar.
- Sıcak çikolata alabilir miyim?
- Can I get a hot chocolate?
Yarım eritilmiş bir çikolata bar Ve bir, iki, üç küçük paralar, yani...
I have, uh... a half-melted chocolate bar and one, two, three small coins, so...
Daha önce bir keresinde kremayla resim yapmayı seçmişti. Veya çikolata, yumurta sarısı ya da kuş üzümü reçeliyle.
He has on former occasion chosen to paint with cream or chocolate, yolk of egg or currant jelly.
Çikolata parçalı kurabiyemi denemek ister misiniz?
Would you like to try one of my chocolate chip cookies?
Bu hayatımda yediğim en lezzetli çikolata parçalı kurabiye.
That's the best chocolate chip cookie I've ever had.
- Çikolata da severim.
- I like chocolate, too.
Cebimde çikolata var.
I have a chocolate bar in my pocket, okay?
Fazladan çikolata da aldık.
Extra chocolate.
Çikolata.
Chocolate!
Yerde çikolata yok ki lan, neye bakıyorsun?
There's no fucking Mars bar down there. What are you looking at?
Hadi gel, sıcak çikolata veya başka bir şey ister misin?
- Come on, you want to go get, like, some hot chocolate or something?
Bak, burada çikolata denizci var.
Look, there's the chocolate sailor.
"Ilımlı bir çikolata denizci."
"A chocolate sailor with a soft center."
Sana sıcak çikolata yaparım.
I'll make you a hot chocolate...
Evet, yani eğer ona biraz çikolata götürürsem konuşacaktır.
Yes, I mean, if I bring him some Maltesers, he will talk.
Live Alchemy ile birlikte çikolata likörlü sıvı püremi tatması için seyirciden bir gönüllü istiyorum.
I'd like to get a volunteer from the audience to come taste my chocolate amaretto smoothie with Live Alchemy.
Hayır bayım, onlar çikolata damlası.
No Sir! It's the same recipe but we call it Chocolate Meringue now.
- Çikolata filan yok, evlat.
- I have not.
Brezilya'dan kahve çekirdeği ve çikolata ithal ediyorum.
I import coffee beans and cocoa from Brazil.
Her Cumartesi sabahı Berlin bit pazarında epey vakit geçiriyordum. Muazzam bir pornografi, dini sanat ve ikona koleksiyonum olmuştu. Bu çikolata kutusuna rastladım, açtım ve içinde ince kağıda sarılı çok uzun üç tutam saç vardı.
I spent quite a lot of time at the Berlin flea market, which happened every Saturday morning, and I got an incredible kind of collection of, um... pornography and religious art and icons in general, and I came across this chocolate box and opened it up, and inside the chocolate box, wrapped in tissue paper,
Sanırım bir çikolata meme alacağım.
I'm gonna have to have a chocolate boob, I think.
Aşk romanı, çikolata, şeker.
Romantic novels, chocolates, candies.
- Şunlar çikolata damlası mı?
Tête de nègre!
Çilekli yoğurt var, muz var ve çikolata var.
I got your favorite dessert here. We got strawberry yogurt, we got bananas, we got some chocolate.