English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ Ç ] / Çıkalım

Çıkalım traducir inglés

9,262 traducción paralela
- Çıkalım haydi.
- Honey, let's just get out of here.
Haydi yürüyüşe çıkalım. - Hayır!
- Let's go for a walk.
Seninle biraz gezintiye çıkalım.
Let's go for a drive.
Biz de tam aynı eve çıkalım diyorduk, değil mi bebeğim?
We were just talking about moving in together. Weren't we, baby?
Çıkalım da biraz sakinleş.
Why don't we leave so you can cool off?
- Harriet, yukarı çıkalım işte.
Harriet, just let us up.
Çıkalım mı?
Go out?
Hadi yukarı çıkalım.
Let's go back upstairs.
Hadi çıkalım buradan.
Let's get out of here.
90 dakika sonra çıkalım.
So just- - Let's leave in 90 minutes, okay?
- Hadi yukarı çıkalım. - Olur tabii.
- Come on, let's get you upstairs.
Hadi çıkalım şu çöplükten.
Come on. Get the hell out of this dump.
- Olur, hadi çıkalım buradan.
- Yeah, let's get out of here.
- Öğle yemeği randevusuna çıkalım.
Let's make a date for lunch.
Çıkalım buradan o zaman.
Then let's get out of here.
Yukarı çıkalım hadi.
Let's go upstairs.
Dışarı! Buradan çıkalım!
Move!
Size dışarı çıkalım dedim.
I said, let's step outside.
- Çıkalım mı?
Shall we?
- Yürüyüşe çıkalım mı?
You up for a walk?
Ben yetişkin bir kadınım ve senden çok hoşlanıyorum yani çıkalım bitsin işte.
I'M A GROWN ASS WOMAN AND I FUCKING LIKE YOU SO LET'S DO THIS.
- Siz hazır olunca çıkalım.
- so whenever you're ready.
Bir kez olsun hadi balığa çıkalım demediniz.
You never once asked me to go fishing.
Evet, balığa çıkalım mı diye sorduğumuzda bunu kastetmiştik.
Uh, yeah, that's what we meant when we asked you to go fishing.
- Sen hemencecik girip çıkalım dediğinde sorun yok ben deyince -
- Oh, it's "get in, get out" when you want it to be to get in, get out. When I want- -
Bir çamaşır kamyonu ve bir kaç üniforma çalalım. Kızları çamaşır kutularına saklayıp, kamyonla ön kapıdan çıkalım.
Let's steal a laundry truck, a couple of uniforms, hide the girls in the laundry bins and then just drive out the front gate.
- Evet. - Hadi sürüşe çıkalım.
Yeah.
Biz çıkalım.
Let's go outside.
O zaman... yola çıkalım mı?
So... shall we hit the road?
- Sonra da manşetlere mi çıkalım?
Make some headlines?
Şimdi yola çıkalım.
Now let's go.
Evden çıkalım mı?
Shall we get out of here?
- Hadi çıkalım buradan.
Let's get the fuck out of here.
Mindere mi çıkalım?
You wanna squab?
Pekâlâ, hadi üst kata çıkalım ve- -
All right, let's go upstairs and...
Eğer bir kızışma içinde kalırsanırsanız ve çıkamazsanız, ben orada olacağım.
If you get stuck in a rut and you can't get out, I'll be here.
Ve bu elit memurlarımıza kalıcı statüsü verildi.
We now have fresh recruits, and we're more than ready.
Böylesine kalın bir karda, istesek dâhi ordumuzu karşılarına çıkaramayacağımızı söylemiyorum bile.
Not to mention that the snow is so deep, we couldn't get an army through to engage them even if we wanted to.
- Hadi çıkalım.
Yeah. Yeah, yeah, let's... ( laughs ) let's-let's go. Let's go.
Ama Ürdün Vadisi'ndeki tarafsız bir BM barış gücü sürdürülebilir ve kalıcı barışı sağlamak için önemli bir adım olacaktır.
But a neutral UN peacekeeping force in the Jordan Valley is an essential first step to sustainable, long-term peace.
Yolculuğun unutulan bir mekandan dolambaçlı merdivenlere ve şekil değiştiren kalelere yüzen taşların üzerinde cesurca kızgın bir denizi geçen, M.C. Escher'in bile sadece rüya halinde tutunabileceği kalıntılarla sarılmış loş mağaralara doğru olacak "
Your journey is one through a forgotten landscape of twisting staircases and morphing castles, atop floating stones defiantly crossing an angry sea, within dimly-lit caverns cobwebbed with ruins
Ben sadece bilimsel ve mantıklı bir tartışma başlattım saygıdeğer ve bilgili insanlar fikirlerime katıldılar çünkü ister beğen ister beğenme ama bu çalışma alanı yasal ve kalıcı.
I just made a logical and scientific argument... and respected, learned men agreed with me because whether you like it or not, this field of study is legitimate and it's not going away.
Daha kalıcı bir yaklaşıma ihtiyacımız olduğunu biliyoruz.. .. belki de kapılardan içeri çoktan girenler için.. .. tıbbi bir çözüm.
We know we need a more permanent approach, a medical solution to stop the growth of what has already passed through our doors.
Riley, bu dünyada gerçekten olan bitenleri ve ne kadar boktan olduğunu gören herkes için geçici veya kalıcı olarak nalları dikmek mantıklı olan tek seçenektir, canımın içi.
Riley, anyone watching what really goes on in this world, how fucked up it all is... like... checking out, temporarily, permanently... my darling, it is the only choice that makes any sense.
Sen gittikten sonra da glee kulübünün bu okulda kalıcı olduğuna emin olmak için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsin.
I'll tell you right now that I'm going to do everything in my power to make sure that the glee club is a permanent fixture at this school, long after you're gone.
Bu gece dolunay doruğa ulaştığında canını alacağım ikimiz bağlandığımız zaman kızınla aramızdaki bağ kalıcı olacak.
So tonight... At the moon's apex, I'll end her life, and once our link is severed, the bond that I share with your daughter will become permanent.
Bence daha kalıcı bir çözüm bulalım.
I say we choose a more permanent option...
Çoktan öldün ve kalıcı olarak susacağın kısmı bekliyorum.
You're already dead, and I'm looking forward to the part where you shut the fuck up permanently.
Bu patlayıcı kalıntısının dağılımıyla tutarlı olurdu.
Well, that would fit the distribution of the explosive residue.
Sadece anahtarları fırlat, ve ben bizi buradan çıkarırım. Becky, benimle kal.
Just throw me the keys, and I'll get us out of here.
Plakaları sorgulattım, bir sonuç çıkmadı. Yani elimde bir kanıt yok ama bu işte o kadar tecrübe kazandım ki bu ikisinin Federaller'den olduğuna kalıbımı basarım.
Well, I ran the plates, nothing came up, so I got no proof, but I do got a lot of experience in this sort of thing, and I would bet my bottom dollar that those two are Feds.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]