Ödül traducir inglés
8,280 traducción paralela
Seçimlerin hemen sonrasında Başkan Obama reklam sektöründen bir ödül kazandı en iyi pazarlama kampanyası ödülü.
Right after the election, president Obama won an award from the advertising industry for the best marketing campaign.
Kellesini getirene ödül var.
There's a bounty on his head.
Ödül miktarı 1000 dolar ve başlıyoruz...
... phrase is worth $ 1,000. And here we go.
Biriniz öğrenmek istediklerimi anlatacak. Ödül olarak bu altını alacak. Kaçabilsin diye sahile kadar kendisine eşlik edilecek.
One of you will tell me what I want to know, receive this gold as reward, be escorted to the beach for your escape.
Daha sonra olur mu? Ben de ödül için birkaç şey pişiririm.
How about later, so I can cook up some treats?
- Hayır, bu ödül.
- No, it's a reward.
Hak etmediğin bir şey yapmadığında ödül almazsın.
You can't get a reward if you didn't do anything to deserve it.
Artık ödül falan yok. Sadece şişeler var.
No more awards, only bottles.
- Sanat projem ödül kazandı.
- My art project won a contest.
Tatlım, güvenlik görevlileri ticari birliğine davet edildik ve ödül töreni Las Vegas, Nevada'da!
Honey, we've been invited to the Security Officers Trade Association Expo and award ceremony in Las Vegas, Nevada!
- Evet, ölmesini beklediğin adam tüm adamlarını tek tek alıyor, ve ödül olarak değerli resimlerinden birini aldım.
- Yeah, if by dead, you mean taking out your crew one by one, and being in possession of one of your prize paintings.
Benim başıma konmuş bir ödül yok, pusucu.
There ain't no bounty on my head, bushwacker.
Konfederasyon'un, Binbaşı Marquis'in başı için otuz bin dolar ödül koyduğunu biliyor muyum?
Do I know about the thirty thousand dollar reward the confederacy put on the head of major marquis?
Niye başına ödül kondu?
Why did they have a reward on you?
Bu yüzden Dava başıma ödül koydu.
So the cause put a reward on my head.
Sorunun cevabına gelince John Ruth Binbaşı Marquis kırk yedi adamı canlı canlı yakınca bir zencinin ormana kaçmasını gerektirecek bundan daha iyi bir neden olamaz işte o zaman Güney, Binbaşı Marquis'in başına ödül koydu.
To answer your question, John Ruth, when major marquis burned forty seven men alive, for no more a reason then to give a nigger a run for the trees, that's when the south put a reward on the head of major marquis.
Ona anlatmak ister misin ödül avcısı?
You wanna tell'em bounty man?
"İngiliz Pete Cox" ismiyle üzerime konmuş on beş bin dolarlık bir ödül var.
Under the name "English Pete hicox" I've gotta'federal bounty of fifteen thousand dollars on my head.
Fakat o ödül parasının bir sentini bile harcayamazsın ve bu dağdan canlı bir şekilde çıkamazsın.
But you'll never spend a cent of that bounty money and you'll never leave this mountain alive.
Şimdi, diyelim ki hepimizi öldürdün eğer gerçekten Domergue Çetesi'ne konan bütün ödül parasını istiyorsan hepimizin cesedini Red Rock'a götürmek zorunda kalacaksın.
Now let, let's say you shoot us all... If you really want all that domergue gang bounty money, you still got to get all our corpses into red rock.
Bunun için de ne bir ödül, ne de şöhret kazanacaksın.
And you won't get a medal for this nor will your picture appear on the front page.
Amerikan hükümeti başına 10 milyon dolar ödül koydu.
The American Government has announced a reward of 10 million dollars on his head.
Delhi'de oturanlar da benim başıma ödül koyduklarını söylüyorlar.
And today those people sitting in Delhi are saying that they've put a price on my head.
Yalnızca risk ödül ihtimalini getiriyor değil mi?
Well, only risk brings the possibility of reward, hmm?
- Evet. Ödül çok yüksek.
Bounties are high.
Koreli terörist Kim Koo'nun başına 50.000 yen ve terörist Kim Won-bong'un başına da 80.000 yen ödül konması önerildi.
A 50,000 yen reward for the head of Korean terrorists Kim Koo, and 80,000 yen for terrorist Kim Won-bong is offered.
Başına ödül koymuşlar.
They've got a price on your head!
Ödül için gangster peşine mi düşen şu kiralık katil Hawai Piştovu mu?
Is that the hit man Hawaii Pistol? He's after the reward for the gang?
Neredeydi bu müthiş parti, bu büyük ödül?
Where was this great party, this whitest of whales?
Zerkavi artık Usame bin Ladin gibi arananlar listesinde... ve Amerikalılar başına 25 milyon dolar ödül koydu.
Zarqawi was now as wanted a man as Osama bin Laden, the Americans putting a $ 25 million bounty on his head.
Ödül bu.
Here is the prize.
- Bak, Deewan Saheb, her şey iyi gidiyor. - Bir gün bize ödül bile verirsin.
Look Deewan Saheb everything's going well someday you'll give us an award.
- Ödül mü istiyorsunuz?
You want an award?
Alın size ödül, sizi palyaçolar!
Here's your award! Bloody clowns!
Çok uslu olduğundan ödül olacaktı.
A reward for being so good.
Bilindik rotayı belleyip ödül peşinde koşmamamı tembihledi.
Avoid the common passage it would take us through and the temptation to hunt a prize.
Büyük ödül şu.
And the big prize is really simple.
Ama geçen bir kaç günde, anladım ki ikimizinde istediği ödül ödülden çok sorun olmaya başladı.
But over the past few days, it's become clear to me that the prize we both wanted is becoming less a prize to him and more an obstacle.
Pekala, 5 : 00'te dönerim,... 6 : 00'da kokteyl, 7 : 00'de ödül töreni var.
All right, I'm back at 5 : 00, cocktails at 6 : 00, and the awards at 7 : 00.
Ödül dolabına koyması için Lois'e ver.
Give it to Lois for the trophy cabinet.
Bu sene İsveç Edebi Cemiyetinin büyük ödülüyle beraber epey ödül kazandı.
He's won countless awards, including this year's Swedish Literary Society's Grand Prize.
Masandaki Londra Edebiyat Fuarından aldığın saygın ödül tarafından aklım başımdan alındı.
I was distracted by this prestigious award from the London lit fair on your desk.
Kadın ödül gecesinde ortaya çıkmadan öğrenmeme sevinmedin mi?
Yeah, aren't you glad I found out now, before she just showed up at the awards?
Karşılığında aldığım ödül ihanet mi?
This treachery is my reward?
Lordum, bir ödül mü?
My Lord, some reward?
Elbette bir ödül.
Of course, some reward.
Ödül, benim düşündüğüm şey mi?
Is the reward what I think it is?
Ancak sonrasında fark ettik ki.. ... büyük ödül, Demetrius Flemmings.
But the guy they're really after, the big prize, Demetrius Flemmings.
Kaçtı ve... ben de başına ödül koydum.
She ran I put a bounty on her head. yes the bounty is too high
Ödül avcıları nerede?
Where are the bounty hunters?
- Başına ödül koyun.
- Raise the bounty.