Önemsiz traducir inglés
5,534 traducción paralela
Şu önemsiz Fransız generalin yolladığı mektubun kolayca aklımı çelip fikrimi değiştirmeyeceğinin farkındaydınız.
You knew I wouldn't be easily dissuaded, that a minor French general's letter wouldn't change my mind.
Arşidük'ün katili Gavrilo Princip'ti. Önemsiz bir Bosnalı Sırp'tı. Ama çok güçlü bir fikri olan önemsiz biriydi.
The Archduke's assassin was Gavrilo Princip, a Bosnian Serb, and a nonentity, but a nonentity with a very powerful idea.
Böyle önemsiz bir şey mi sonumuzu getirecek? .
Yeah, but we're not gonna let a little thing like this break.
Hepsine önemsiz döngüleri geri akış yapıyorum.
I'll start feeding back empty loops on all of them.
"Dünyanın ne kadar eziyet ettiği önemsiz..."
"No matter how much the world torments me..."
Demek, bunca yıllık arkadaşlarınız, sanki önemsiz birşeymiş gibi... sizin resminizle sizi aldattığını ve ya yıkıcı bir... ihanette bulunduklarını mı söylüyorsunuz?
So, would you characterize your friend of many years cheating you out of your painting as no big deal, or a devastating betrayal?
Önemsiz, farklı, sevilmeyen bir melek...
... a petty, unliked, unloved angel...
Paylaştığınız geçmişin, evliliğimizin ne olduğuna dair size ufak bir fikir verme hatasına ya da karşılaştırmada senin ne kadar önemsiz olduğun düşüncesine kapılma.
Do not mistake any history you have shared for the slightest understanding of what our marriage is, or how insignificant you are in comparison.
Önemsiz şeyler.
Unimportant.
Önemsiz şeylerde bile elinden geleni yap.
'Do your utmost even in trivial things'.
Önemsiz şeylerde bile elinden geleni yap.
Do your utmost even in trivial things.
Korkularınızı, çekincelerinizi ve önemsiz şeylerinizi bir kenara bırakın.
Put aside fears, reservations and petty things.
Sırf bir önemsiz bir gazeteci söylediği için mi?
Because of something a tabloid reporter said?
Kızıl Şahinlerin toplantısını açığa çıkaran önemsiz gazeteci.
A tabloid reporter who just blew the lid off the Red Hawks.
Bazen uyanırdı. Önemsiz şeyler hakkında konuşurduk onunla bir hayvanın yaptığı komik bir şey gibi.
Uh... sometimes she'd wake up... and we'd talk about the small things... something an animal did that was funny.
Çünkü bence önemsiz şeyler, önemlidirler.
Because unimportant things are important.
Zaten sen önemsediğin için önemli olmuyor mu eskiden önemsiz olan şeyler?
Aren't unimportant things important because you treat them as important?
Ama ben sana söylemiştim, önemsiz şeyler önemlidirler diye.
But I told you, unimportant things are important.
Geçmişinde önemsiz hırsızlık var.
History of petty theft.
Önemsiz bir okuma için hapise mi düşeyim yani?
You want me to risk jail for a little light reading?
Hadi önemsiz şeylerden konuşalım, olur mu?
Let's talk about some trivia, okay?
Ama ne zaman birinin üzerine titrediğinde, diğer herşey önemsiz olur.
But when you're into someone, none of that other stuff matters.
Önemsiz ayrıntılara dikkat etmem ben Majella.
I won't be tied by petty conventions, Majella.
Önemsiz Alışverişler'in Bebek Patlaması Sayısı'nda hissen de var mı bari?
Do you own stock in Trivial Pursuit's Baby Boom Edition?
Tabii bu detaylar dostlarımız için önemsiz.
Although these details aren't interesting to our host.
Ve ben, Beyaz Saray'daki bu önemsiz tantanaların içinde olmayacağım. Bu...
And me getting involved in some petty white house squabble, it's...
"Beyaz Saray'daki önemsiz tantanalar"
"Petty white house squabble"...
Kimilerimizin o çeşit bir gücü yok, özellikle de bu tip zamanlarda, her açık saçık detayda sizi tüketmesi çok kolay kendinizi dergide bulmak ya da haberlerde duymak ama burada gördüğüm kadınlar benim şunu fark etmemi sağladı ki bu meseleler o kadar küçük ve önemsiz şeylerki.
Some of us don't have that kind of strength, especially at times like these, when it's so easy to be consumed by every salacious detail found in a magazine or heard on the news, but seeing you women here makes me realize just how small and petty those matters can be.
- Önemsiz bir şey.
- It's nothing.
Bu hırçın bir döngü ve bunu kimin hırçınlaştırdığı önemsiz.
It's a vicious cycle, it doesn't matter who made it vicious.
Şu anda maskeler benim için en önemsiz sorun.
Masks are the least of my problem at the moment.
Ve kadınlar önemsiz şeyler için kavga çıkartırlarsa.
And, when the women quarrel over every trivial thing, then..
Bütün bu protokol zırvaları benim için önemsiz.
All this protocol crap doesn't matter to me.
Önemsiz bir şey işte.
Well, it's nothing, you know...
Ş... ahane Neil kendini çok önemsiz görüyordu.
Fa... bulous Neil felt like a nobody.
Yetişkiniz biz tamamıyla zararsız ve önemsiz bir olaydı.
We're all adults, and it was a totally harmless and unremarkable event.
Bu önemsiz bir kendine düşkünlük Daniel!
That's a trifle self indulgent, Daniel!
Önemsiz bir yerinden vurmaya çalışacağım.
I'll try not to hit anything too important.
Dün gece kaybolan birinin buraya geldiğinden bahsetmek önemsiz mi göründü?
She went missing last night and you didn't think it was important enough to mention?
Büyü kitabı senin için önemsiz.
The grimoire is worthless to you.
Bu emsal teşkil eden bir davaysa, önemsiz birini kullanalım.
If this is a test case, let's use a small fry.
Önemsiz olduğu için kafaya takmaya gerek yok.
Don't be shy, we can think about it occasionally.
Walker önemsiz gibi geldi.
Walker seemed unimportant.
- Genelde bir durumu analiz edip neyin önemli ve önemsiz olduğunu hemen anlayabilirim.
Usually I can assess any situation, immediately determine what is important and what is not.
Hastaneden bir hastayla ilgili mesaj geldi ve ben... büyük ihtimalle önemsiz bir şeydir ama en azından bir arayıp kontrol edeyim.
I-I got a text from the hospital about a patient, and I... It's probably nothing, but I should at least call and check in.
Bu adam önemsiz ayyaşın teki değildi.
This wasn't some pissant trimmer who just got shot.
Önemsiz bir şey işte.
You know, it was nothing. It's nothing.
Önemsiz. Lütfen yapma.
Please, just stop it.
Sen de uyuşturucu bağımlısı önemsiz bir orospunun tekisin.
And you a drug addict, you trifling bitch, through and through.
varsa bile onemsiz bir seydir.
If it's anything I'm sure it's innocuous.
Onlar önemsiz.
It doesn't matter.