English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ Ö ] / Önünde

Önünde traducir inglés

28,635 traducción paralela
Gencin önünde parlak bir gelecek bulunmaktadır.
He is young, a bright future awaits him.
Ama fiziksel avantaj er ya da geç üstün zeka önünde eğilmeye mahkumdur.
But a physical advantage will eventually wane in the face of superior intellect.
Önünde sonunda açıklama yapıyor.
Uh, it's been my experience to-to wait a beat.
- Evet, şu anda gözümün önünde Walt.
Got it!
Ama yok, aklını herkesin önünde kaybedeceksin ya!
But, no, you gotta lose your shit in front of everyone!
Flushing'te bir kütüphanenin önünde kitap teslim kasasına konmuş bir boru bombası.
Pipe bomb in a book deposit box outside a library here in Flushing.
Ve her nasılsa, polis departmanımızın bir adım önünde.
And somehow, he's onto them before our own damn police department.
- Beni Eric'in önünde rezil ediyorsun.
You're embarrassing me in front of Eric.
Tam bir çöplük tek farklı önünde özel şoförler ve güzel arabalar olması.
Total dump with chauffeurs and nice cars out front.
İnsanların önünde soyunmakla ilgili biraz sorunum var da.
I have an issue with changing in public.
Zoom'u alt ettikten sonra kapının önünde demiştin ya hani. Şeyden önce...
Yeah, no, you did... on the porch, right after we beat Zoom, right before you...
Ama babanın önünde değil.
But not in front of him.
Şeyden diyorum, belki bizi bir dahaki görüşünde önünde öpüşebiliriz...
I don't know, just'cause the next time, um, you see us, we may kiss again in front of you.
- Bunu çok istediğini biliyorum. ... ama hiç olmayabileceğini de göz önünde bulundurmalısın.
I know you want this more than anything, but you have to face the fact that it might not happen.
Slade Wilson annemin kalbine kılıcını benim... ve kardeşimin önünde sapladı.
Slade Wilson drove a sword right through my mother's heart, in front of my sister and I.
Onların önünde beni öldürmezsin.
You wouldn't kill me in front of all of them.
- Peki. Benim aklımdaki röportaj kamera önünde olacaktı.
The interview I had in mind was going to be on camera.
Sahibinin geçen hafta şehrin öbür yakasında.. .. öldürüldüğünü göz önünde bulundurursak.. .. epeyce seyahat etmiş bir telefon bu.
This is one well-traveled phone considering its owner was killed on the other side of town last week.
İki tane ceset bıraktığını.. .. göz önünde bulundurursak.. .. çoktan başlamış gibi görünüyor.
It would seem like he has already started, considering he's dropped two bodies.
Yani dene, yoksa adamlarının önünde düellodan mı kaçacaksın?
So try, or are you gonna turn down a challenge in front of your men?
6'da terzi randevun ve önünde trafikle vereceğin bir savaş var.
You got a 6 : 00 appointment at the tailor's, got to fight traffic.
Ben Curtis bu arada. Önünde garip bir şekilde dikilip tanıtılmayı bekleyen kişi ve bu da kocam Paul.
I'm Curtis, by the way, the guy awkwardly standing in front of you waiting to be introduced, and this is my husband Paul.
Yeni Porsche 911'i kapının önünde duruyor Belli ki nakit olarak satın almış, Ve yolun aşağısındaki bankada
Got a brand-new Porsche 911 downstairs that he apparently paid cash for, and he just leased a safe-deposit box at a bank down the street.
Daire kapısının önünde dün gece bağırdığını duymuş.
Lars'ex yelling outside of his apartment last night.
İki kere, gözümün önünde kayboldu.
Twice, she just vanished on me.
Gözümün önünde kayboldu.
Vanished on me.
20'yi tamamlamak için sadece içeride Lincoln'un önünde bir fotoğrafa ihtiyacımız var.
Uh, we-we just need a picture inside in front of Lincoln to complete the 20.
Lincoln Hayranı ve tek istediği önünde bir fotoğraf.
She's a fan of Lincoln and all she wants is her picture in front of him.
- Önünde iki cip var.
Two SUVs in the front.
Şu an evinin önünde adamlarım var ve on dakika içinde benden haber almazlarsa karını öldürecekler.
I have people outside your house, right now, and if they don't hear from me in exactly ten minutes, she's dead.
James geçen hafta federal jüri önünde tanıklık edecekti.
James was supposed to testify against him in a federal grand jury last week.
Dinle Chin, az önceki cip sokağı turladı ve sizin evin önünde durdu.
Hey, Chin, that SUV from earlier just did a loop around the block and stopped outside your location.
Marcus'un önünde açmak istemedim.
I just didn't want to get into it in front of Marcus.
Uyuyorsun, uyanıyorsun, aynı şey... Sonra hiçbir ikaz olmadan sonraki gün birisi kız kardeşini gözünün önünde vuruyor, ve dört arkadaşını.
You go to sleep, wake up, same thing, and then with no warning, the next day someone shoots your sister right in front of you and four of your friends... third period, Mr. Reimers'biology class,
Önünde neyin olduğuna dair bir fikri olmadan.
No idea what was ahead of him.
Eğer onunla hiç tanışmasaydın, muhtemelen önünde Çok çok uzun bir hayat olurdu.
If you never met her, you'd most likely have a very long life ahead of you.
Kapının önünde muhafız var.
I got a guarded door here.
- Çekirge Karınca'nın önünde.
Grasshopper is in front of Ant.
- Gaz maskeli adam Jeong So Eun'un arabasının önünde durdu.
This guy in the gas mask stopped in front of Jeong So Eun's car.
- Kimin önünde 80'lerden kızları tavlamaya çalışıyorsun?
In front of whom are you trying to pick up girls from the 1980s?
Arkadaşlarımın önünde benimle ters düşmemeni de söylüyorum. Gel gör ki aklından çıkıyor.
I also say don't contradict me in front of my friends, but that you don't remember.
Kız arkadaşımı milletin gözü önünde başka bir erkeğin ellemesini görmek zorunda değilim.
I shouldn't have to see my girlfriend get groped in public by another man.
Diyarın en soğuk, en lezzetli birasını veren meyhanenin önünde dikiliyorsun.
You stand in front of a tavern that serves the coldest, most delicious ale in all the realm.
O kızı yolun kenarında tıpkı kasaplık bir inek gibi deşiverdi Nick'inin gözleri önünde.
He drained that girl on the side of the road like a cow to slaughter while your Nick watched.
Biraz daha fazla vaktiğimi alabir,... şeyi göz önünde bulundurursak... Bilirsin ya.
Might take us a little bit longer, given that we're... you know.
Aranan suçlular olduğumuzu mu,... kontrol noktalarını es geçip terk edilmiş arabalardan benzin çaldığımızı mı göz önünde bulunduralım?
Wanted criminals, dodging checkpoints and stealing gas out of abandoned cars?
Fakat seni deponun önünde bırakıp bunu kendi gözlerimizle de görebiliriz.
But we can always drop you back off at the depot, see for ourselves.
Onun hücresinin önünde duruyorlar, zincirleri takıyorlar.
I hear them stop at his cell, put the chains on him.
Gidip, evin önünde saçma sapan konuşan herkesi getireyim.
- Yes. I will go get everyone who is outside yakking in my front yard.
Aşkları gözlerinin önünde duruyor.
They have love right in front of them.
Ben olsam şu sıralar şefin önünde kovboy hareketleri yapmaya çekinirdim.
I wouldn't be pulling any cowboy moves in front of the Chief right now.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]