Üzerindeki traducir inglés
6,612 traducción paralela
Sistemlerini, en önemlisi de uçak üzerindeki kontrollerini devre dışı bırakın.
Disable their systems, most importantly, their control of our plane.
Çubuğun üzerindeki şeker gibi görüneceksin.
You're like candy on a stick.
Onlar üzerindeki mutlak sahiplik hakkımızı sürdürmemiz gerek.
We need to maintain a certain ownership interest.
Bu pantolonun üzerindeki izleri incelettirdin mi?
So, did you, uh, did you already make a note on the trace on these pants?
Anladığım kadarıyla Stephen üzerindeki etkisi bir hayli fazla.
I understand she has quite a sway over the boy.
Şu anda dünya üzerindeki en değerli kişi Daniel Casey.
Right now there's only one man on the planet of any value, and that's Daniel Casey.
Kuşun üzerindeki örümceği fark ettiniz mi?
Anybody notice the spider on the bird?
Kuşbeyinlilerden oluşan bu şehir ki bunlar dünya üzerindeki en kuşbeyinliler oluyor,... bir teröristi içlerinde barındırdılar.
It's a town of pinheads, and the biggest pinheads of all are the family that harbored the terrorist.
"Kötülük Çağı'nı başlatarak dünyayı ve üzerindeki tüm canlıları mahvedecek."
"will usher in the Age of Despair and lay waste to the Earth and its creatures."
Hayati yardım ve borçlanma komitesinden alınan eşyaların üzerindeki haklarınızı kaybettiginizi GCC tarafınca bildirmek zorundayım.
You acknowledge by order of the GCC that these items are subject to forfeiture under the Life Debt Relief and Rectification Statues.
Sen benim ne yaptıgını biliyormuş gibi yapıp benim üzerindeki etkisini görmeye çalışıyordun.
We were playing a game where you seem to think you know what's going on, and that's supposed to have some kind of effect on me.
Derin uzayın vücut üzerindeki etkilerini test etmek için.
To test the effects of deep space on the body.
Fotoğrafların üzerindeki dijital zaman mührü günlükteki ayrıntılarla uyuşmuyor, o yüzden her şeyi iyice gözden geçirdik.
The digital time stamp data on the photos didn't match with the details in the journal, so we took a closer look at everything.
Onu yapan kapının üzerindeki isim değil.
It's not about whose name is on the company that makes it.
Ölen askerimin üzerindeki gulanit tozunu nasıl açıklayacaksın?
Mm-hmm? How do you explain the Gulanite dust on my dead soldier?
'Bomba'diyip durma. Partiyi harekete geçirmeyeceğim. Partinin ahlakını, tekerleklerin üzerindeki beyinsizce şeyin misafirleri yem haline getirmesiyle riske atamam.
Stop saying "hype." I'm not moving the party, and I'm not compromising the integrity of the party by making it a mind-suck on wheels just to lure guests.
- Görev üzerindeki bir anlaşmazlık, başlamak için asla uygun bir yol değildir.
- Disagreement about a mission is never a good way to begin.
Kutunun üzerindeki bant biraz yırtılmıştı, bunu görünce deliye döndü.
He noticed some tape had come loose on the box and he freaked out.
- Elinin üzerindeki ne, dostum?
Yeah, what's-what's that on your hand, man?
On numara üzerindeki.
Neat sweater. Ugh.
Bu kilise üzerindeki şehir planlarına bakabilir misin?
I need your help. Can you pull up the city plans on this church?
FBI onların üzerindeki baskıyı azaltır, onlar da bize vurmayı emredeni söyler.
FBI takes the heat off'em, they tell us who ordered the hit.
Silah üzerindeki barut boya gibidir. Etrafa saçılır.
GSR on guns is like paint- - it sticks around.
İnsanlığın üzerindeki kıyımdan sorumlu olan kişi Gabriel.
Gabriel's responsible for pushing the human race to the brink of extinction.
Alex, bugün seni buraya kalp üzerindeki çalışmalarına güvendiğim için getirdim.
Alex, I brought you here today because I trusted your skills to properly procure this heart.
Sana Watson üzerindeki tüm izlemelerin derhal durdurulacağını söyledim.
I told you that any and all surveillance of Watson was to cease immediately.
Conrad Grayson üzerindeki kozunu.
The leverage that you have on Conrad Grayson.
Ve Ordu bu konuda 50'li yıllarda araştırmalar yaptı. Uyku eksikliğinin insan beyni üzerindeki etkileri.
Then you start to see... and the army did studies on this in the'50s... the effects of sleep deprivation on the human brain.
Bilgisayar, Batmobile üzerindeki teşhisi onayla.
Computer, confirm diagnostics on the Batmobile.
Yolumun üzerindeki yemek tepsisinden aşırdım.
I swiped it off a food tray on my way down.
Salem üzerindeki karanlığın, birimizin tek başına sağlayacağından daha fazla ışığa ihtiyacı olduğu için.
'Cause the shadow over Salem requires more light than either of us can provide alone.
Kış geldiğinde de üzerindeki mont hiçbir işe yaramayacak.
And when winter hits, this coat of yours isn't gonna do anything.
Ven sen çok iyi olduğun için onun üzerindeki tüm ilgiyi kendine çekebilirsin.
And you are so good that you would just be pulling focus from her.
Senin nerede olduğunu bilen... dünya üzerindeki son insanım.
I'm about to become the last person on Earth who knows where you are.
20 yıl içinde, dünya üzerindeki yaşam antik Yunanlıların yaşamına benzeyecek.
in 20 years time, life on Earth will come to resemble the myths of the Ancient Greeks.
Araştırdığımız konulardan biri de coğrafik yapının cinsel alışkanlıklar üzerindeki etkisi.
One of the things we examine is the effects of geography on sexual mores.
Aynı düzlem üzerindeki çatlak, darbenin kıvrık bir objeden gelmiş olmasına uyuyor.
The depressed collinear fracture's consistent with an impact from a curved blunt object. Hmm.
Sokaktaki ızgaranın üzerindeki kalıntı.
Residue on the sewer grate in the alley.
Geriye kalan tek şey tuvalette bulduğum kullanılmış tuvalet kağıdının üzerindeki kısmi parmak izi.
Yeah, the only thing left behind was a partial print on the base of the toilet and this used tissue.
Laboratuar iki numaralı bombanın üzerindeki koli bandının negatifini çıkarmış.
The lab got a print off the duct tape of bomb number two.
Her neyse, ben fark ettim de biz az önce çok özel bir şey paylaştık ve ikimiz için de sadece doğal bir şey olan duygularımızın başka insanların üzerindeki etkisini tecrübe etmek ve belki de şöyle bir arzuyu geliştirir, bir yemeği veya içkiyi paylaşmayı veya birlikte geçen bir kaç yılı ama mümkün olabilir mi acaba, bunun en iyisi öylesine bir ilişki olarak kalması?
Anyway, I... I recognize that what we just shared is something very intimate, and it would only be natural for both of us to be experiencing feelings of affection for one another, and perhaps develop a desire to share a meal or a drink or a couple of years together, but is it possible that what might be best is... for this to remain a casual encounter?
Anlayacağınız Craigh Na Dun'daki çember dünya üzerindeki doğa güçlerinin toplandığı bir yerdir.
You see... the circle at Craigh Na Dun marks a... a place on the earth where the powers of nature come together.
* Şu ana kadar, dünya üzerindeki *
♪ In all of the world so far ♪
O kızların üzerindeki yaraları da o yapmış olabilir.
I mean, he could've made the wounds on the girls.
Bu yüzden özellikle Lucas Wagner'ın üzerindeki yaraları sordu.
That's why he specifically asked me about the wounds on Lucas Wagner.
Işiniz üzerindeki etkileri en aza indirgemek.
To minimize the effects on your business.
Pekala, ben yol üzerindeki ve sinema salonundaki... çöp kutularını ve konteynırları kontrol edeceğim.
All right, I'll check the trash cans and dumpsters on his route and at the movie theater.
Kalıp bize bıçak üzerindeki çentikleri gösterdi. Eğik ve düzensizler.
The mold gave us kerf marks on the blade- - they're bent and irregular.
Onlar ile hizmetçiler, korumalar, askerler ve menzilde yaşayanlar üzerindeki kontrolü sağlamak adına bu haftaki teslimatın yapılmasına ihtiyacınız var.
Mm. And in order to maintain control Over them, the servants, the guards
Rae, üzerindeki Morton'dan mı?
Rae, is that a Morton top?
Yoksa üzerindeki baskıyı sürdüremezdiniz.
Or you wouldn't have been reasserting your dominance over her.