Üzüyorsun traducir inglés
236 traducción paralela
Carlo'yu üzüyorsun!
You're upsetting Carlo!
Carlo'yu üzmüştün, şimdi de Irene'i üzüyorsun.
You upset Carlo, and now you're upsetting Irene.
Beni üzüyorsun.
You distress me.
Beni üzüyorsun.
You depress me.
Bazen bu şekilde dırdır ederek beni gerçekten üzüyorsun.
Sometimes you really get me sore with this kind of nagging.
Zavallı kaptanı üzüyorsun.
Upsettin'the poor captain.
Beni üzüyorsun.
You're hurting me!
- Sen benim ölmemi istiyorsun! - Komutan, Sen anneyi üzüyorsun.
- Marshal, you're making Carmella cry.
Neden bunun için kendini üzüyorsun?
Why are you concerning yourself with this?
Beni üzüyorsun.
You're upsetting me.
Beni gerçekten üzüyorsun.
Making me feel real sad.
Onu üzüyorsun.
You're making him very unhappy.
Modi, beni çok üzüyorsun.
Modi, you give me a lot of grief.
Beni üzüyorsun!
You're hurting me!
- Beni niçin böyle üzüyorsun?
- Why distress me so much?
Ama yine de üzüyorsun.
But you do, Alfie. You do.
Beni üzüyorsun.
You worry me.
Beni hep üzüyorsun Thomas.
You're a constant regret to me, Thomas.
Her gün çalışıyorum, Cumartesi akşamları içmeye çıkacağım, beni üzüyorsun.
I work every day, and every Saturday night I go for a drink and you upset me.
- Çocuğu hep böyle üzüyorsun.
- Upsettin't'kid like that!
Yok yere hep kendini üzüyorsun.
You're getting yourself all upset over nothing.
Boş yere kendini üzüyorsun.
Getting yourself all upset over nothing.
Neyse, bence insanları üzüyorsun.
Nevertheless, I think you're upsetting people.
Niye üzüyorsun babanı!
Why did you hurt your father?
- Onu üzüyorsun, Manny.
- You're upsetting her, Manny.
Bu durumda bana laf düşmez ama kendini çok üzüyorsun.
It's none of my business... but you worry too much.
Tamam. Bu şekilde babanı üzüyorsun.
Ok, that will make the father angry.
Beni üzüyorsun, Sidney.
- Sticks and stones, Sidney.
- Bizi üzüyorsun.
- You're boring us.
Anneni çok üzüyorsun, biliyor musun?
Your mother is very disappointed at you, you know?
- Böyle yapmamalısın, üzüyorsun beni.
You shouldn't do that. I feel bad.
- Dikkatli ol, Jim, David'i üzüyorsun.
- Careful, Jim, you're upsetting David.
Beni üzüyorsun, Cameron.
That hurts, Cameron
Beni üzüyorsun.
You are making me sad.
Neden beni üzüyorsun Ciro?
why do you make Me suffer, Ciro?
Bak işte onu üzüyorsun!
Look, you're getting her all upset.
- Beni üzüyorsun ama, Ray.
- You make me sad, Ray. - Yeah.
- Beni üzüyorsun.
- You're disappointing me.
- Onu ve bebeğini üzüyorsun.
- You see, you're upsetting'her and the baby.
- Beni üzüyorsun!
- You're bringing me down!
Beni üzüyorsun Peg.
Well, Peg, that hurts.
Kendi kendini üzüyorsun.
You're beating yourself up there.
Kaptanı üzüyorsun.
You're depressing the captain.
Onu hâla üzüyorsun!
You always torment her!
Neden benden habersiz evden ayrılıp beni üzüyorsun?
How about a cup of tea? I don't think you have any idea of the pain and anxiety you cause me.
- Onu daha da üzüyorsun.
- You're making her more upset.
Onu üzüyorsun!
You make her feel bad!
Beni üzüyorsun.
You're making me sad.
Jack, bak anneni üzüyorsun. İzci toplantısına gidelim de, o da dinlensin.
I think you've upset your mother, so let's go to the Scouts and let her rest.
Onu da üzüyorsun.
Got her upset too.
Neden kendini bu kadar üzüyorsun?
Why are you so upset?