English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ Ş ] / Şey için

Şey için traducir inglés

60,026 traducción paralela
İyi de sana kendi yapabileceğimiz bir şey için 6500 dolar vermeyeceğiz.
Okay, we are not gonna pay you $ 6,500 for something that we can do ourselves.
Havaalanında ufak bir pürüz oldu ama buradayız ve her şey için sabırsızlanıyorum.
A bit of a snafu at the airport, but we're here, and I am raring to go.
Her şey için.
To everything.
Her şey için.
For everything.
Benim için yaptığın her şey için teşekkür ederim hediyesi.
It's a thank-you gift for everything you've done for me.
Ama kaptan olursam sana vermek zorunda kalacağım o enerjimi onu başka bir şey için saklamalıyım.
But that part of me that I would have to give to you if I were captain, I gotta save that for something else.
Tatlım, gördüğün şey için çok üzgünüm.
Honey, I am so sorry that you did.
Şey için çok çalıştık... Tasarım projemiz için. Ve şimdi herkes bırakmak istiyor.
We worked really hard on our whole... design project thing, and now everyone just wants to drop out.
- Evet, bir şey için geldiğini anlamıştım.
Yeah, I figured you were here for something. Chick.
- Şey için...
- It's just...
Maya inandığı şey için savaştı.
Maya fought for what she believed in.
Sınırlı bir süre için şey sadece, biz size...
Uh, uh... uh, for a limited, uh, time, o-only you... we could, um...
Benim için bir şey yapabilirsin ama.
There is one thing you could do for me?
BİNGO için her şey hazır!
I sold my soul for B-I-N-G-and-O!
Gözüme takılan bir şey olursa kendi kutuma koyup iyi şans için saklıyordum.
You know, something catches my eye, I stick it in the box, put it up there for good luck.
Senin için bir şey koydum.
There's something for you.
Rolümü çalmak için bir şey yapacağını biliyordum.
I knew she would do something to steal it.
Evet, şey, senin için bazı şeylerim var.
Yes, uh... I have something for you.
Olgun yaştaki aktrisler için pek bir şey yok.
There's just not a lot out there for a mature actress.
Saçını kaybetmek bir kadın için zor bir şey.
It's hard for a woman. Losing her hair.
Belki artık Los Angeles'a döndüğümüz için her şey daha pürüzsüz gider.
Maybe now that we are back in Los Angeles things will go more smooth.
Onlar için kan döktüm, ve onlar çok şey bildiğime karar kıldılar, bu yüzden de Copeland'i beni öldürmek için gönderdiler.
I shed blood for them, and they decided I knew too much, so they sent Copeland to kill me.
Hiçbir şey ya da hiç kimse için karakteriniz bozmayın.
Do not break character for anything or anyone.
O uçağa korkunç bir şey olmuşsa eğer, bunun için seni suçlamıyorum.
If something terrible did happen to that plane, I don't blame you for that.
Böldüğüm için üzgünüm ancak görmeniz gereken bir şey var.
Sorry to interrupt, but there's something you need to see.
Ortaya çıkardığım bu şey, yanlış ellerde, kritik altyapımız için ciddi bir tehlike oluşturuyor.
What I've unearthed, in the wrong hands, poses catastrophic danger to our critical infrastructure.
Benim için hiçbir şey yapma.
Don't do anything on my account.
Sana önemli bir şey söylemek için geldim.
I came here to tell you something... something important.
Benim için bir şey yapmanı istiyorum.
I need you to do something for me.
Polly için her şey demekti bu ve Jason için bir hiç, ve...
It meant everything to her and nothing to him, and...
Betty okula dönüş partisi ile alakalı sana bir şey sormak için burada.
Betty here has something she wants to ask you about the Back-to-School dance.
Mükemmel olmak için her şey.
Everything to be perfect.
Oğlum öldü ve ikiniz de katilini yakalamak için hiçbir şey yapmadınız, kızıma yüklenmek dışında tabii.
My son is dead, and neither of you have done anything to catch his killer, except, of course, harass my daughter.
Ancak Dilton Doiley, Pandora'nın kutusunu açmıştı ve şimdi benim, ya da kimsenin onu kurtarmak için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
But Dilton Doiley had just opened Pandora's box, and now, there was nothing I, or anyone, could do to save him.
Bizim için eğlenceli olmaktan başka bir şey.
Except it's more than just about being fun for us.
d d Veya bir şey duyman için herkes çok mu gürültülü?
♪ ♪ Or is everyone else too loud for you to hear anything?
Ama onların, istediklerini almak için yapmayacakları şey yok.
But they want what they want, and they're willing to do whatever it takes.
Umursadığı tek şey kandırılmamak. Bize güvenmesi için ona bir sebep vermedik.
He cares about being double-crossed, and we haven't given him a reason to trust us.
Benim için yapabileceğin son bir şey var.
There's one last thing you could do for me.
Ve akşam yemeğe gelip her şey normalmiş gibi davrandıkları için bunun sorun olmadığını düşünüyorlar.
And they think it's fine, because they come home for dinner and act like everything is totally normal.
Dijital envanteri yanıltmak, güvenlik yayınlarını döngüye düşürmek ve tasarımı üretmek için gereken her şey Alice'te var.
Alice has what she needs to manipulate the digital inventory, loop the security feeds and put the design into production.
Dennington Koleji için istediğimiz son şey yine sahtekarlık yüzünden manşet olmak.
The last thing we want for Dennington Prep is to be in the headlines again for fraudulent activity.
Ve sanırım senden çok kısa sürede çok şey bekledim ve bunun için üzgünüm.
And I think I pushed you too far too fast, and... I'm sorry about that.
Onun için her şeyi yapar. Şey olduğu gerçeğini bile göz ardı eder...
She'd... she'd do anything for him, even ignore the fact that he's...
Bilmediğim için bir şey demedim.
Okay? I-I-I didn't say anything because I didn't... I didn't know, all right?
- Anne? - Benim için bir şey yapmanı istiyorum.
Mother?
- Bilmediğim çok şey var Şerif. Anlamak için çok uğraştığım ama bir türlü anlamadığım çok şey var.
- There's a... just a lot that I don't know, Sheriff, a lot that I try really... very, very hard to understand, and I just never can.
Bu dünyada hâlâ iyilik için savaşan insanlar olduğunu düşündüğünü biliyorum ama iyilik diye bir şey yok canım.
I know you still believe that... there... are people who are fighting in this world for good. But, honey, there is no good.
Kocanızın başına bir şey geldiğine inanmamız için sebeplerimiz var.
We have reason to believe that... something might have happened to him.
Öyle, senin için önemli olan tek şey oymuş, üzerinde çalışıyorum.
Yeah, I'm gathering that's important to you, and I'm working on it.
Öldürmek benim için affedilemez bir şey.
And I find the murdered to be especially unforgiving.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]