Acımıyor traducir español
3,230 traducción paralela
Böyle iyiyim, hiç acımıyor.
No duele, estoy bien.
Acımıyor dedim.
De verdad que no me duele.
Hiç acımıyor.
Ni siquiera me duele.
Acımıyor mu?
¿ No duele eso?
- Acımıyor.
No duele.
Burası acımıyor?
¿ Duele?
Aslında Dr. Rosen onlara hiç acımıyor şu anda.
En realidad el Dr. Rosen no está siendo compasivo con él.
Kızım, bu yaz o adaya kendini adamış durumda ve okullar da üç hafta içinde açılıyor.
Ella ha tenido su corazón en vela en la isla este verano... y que empiezan las clases en tres semanas.
Kapı açılıyor. Çırılçıplak yatağın altındayım.
Entonces la puerta se abre... oh dios, estoy desnudo...
Bu çizik... Canımı çok acıtıyor.
Este arañazo, me está doliendo demasiado.
Büyük çoğunlukta baktığımız araştırmalar beyinleri normal olan hastaları kapsıyor. ... ve acı çektiklerinden şüphe yok.
Esa vasta mayoría de casos de estudio que hemos estado revisando involucra pacientes cuyos cerebros son todo excepto normales, y no hay duda de que sufren.
Arkadaşım bu gece bir bar açıyor.
Mi amigo está abriendo un bar esta noche.
Böylece senet yerin dibine batıyor ve benim adi senet'e yatırdığım 3,5 milyon dolar bir gecede 30 bin dolar oluyor ve sonra öğreniyorum ki patronlarımın yarısı... FDA sonucu açıklamadan iki ay önce hisselerini satmışlar.
Así que las acciones cayeron en picado, y tengo... 3 millones y medios en comisiones prorrogables que se convierten 30.000 de repente y luego descubro que la mitad de mis jefes vendieron... sus acciones hace dos meses antes que la FDA se anunciara.
Hayır, o bulduğu Althea Sanderson adına açılmış bir dava için onu aldığımızı sanıyor.
No, cree que queremos un poco del caso agravios que encontró, una clienta llamada Althea Sanderson.
Şehirdeki büyük bir beyin takımı için çalışıyor günlerini iş alanları açmak için düşünerek ve ticaret açıklarını gidermenin yollarını arayarak geçiriyor.
Trabaja para un gran comité de expertos aquí en la ciudad ; se pasa los días pensando en como crear trabajo y los déficits comerciales.
Karnım ağrıyor, kolum ağrıyor, dizim acıyor, gibi.
Me duele el estómago. Me duele el brazo. Mi rodilla está doliendo.
Süper star kelimesi gerçekten canımı sıkıyor, nedenini açıklayayım.
La superestrella de la palabra realmente me apagado y yo te diré por qué.
Açık cesetler metan gazı salıyor ayrıca araçlardan parmak izi çıkarmak için kullandığımız kimyasallar var.
Los cuerpos abiertos liberan gas metano, y luego están las sustancias químicas que usamos para obtener huellas de los autos.
Kafam biraz acıyor, ama bedenime döndüğüm için oldukça rahatladım.
Me duele un poco la cabeza, pero me alivia mucho estar de vuelta en mi cuerpo.
- Fermuarlı kısım açılıyor mu?
- ¿ Esta parte del cierre se abre?
En azından sanırım bu durum kimin "Dedikoducu Kız" a o görüntüleri gönderip Blair'in evliliğini mahvettiğini açıklıyor.
Bueno, por lo menos, supongo que se resuelve quién mandó ese video a Gossip Girl y arruinó el matrimonio de Blair.
Açıkça görünüyor ki karım artık bana hiçbir şeyi anlatmıyor.
Aparentemente mi mujer ya no me dice algunas cosas.
Sanırım bu, birkaç aydır onu her arayışımda ya da mesaj attığımda neden garip davrandığını açıklıyor.
Apuesto que eso explica porqué actuaba tan rara los últimos meses cuando la llamaba o la mandaba mensajes.
Bu her şeyi açıklıyor, değil mi? Addy. Tatlım, sen hiç- - Selam.
Eso lo dice todo, ¿ verdad? Addy... querida, ¿ alguna vez te has levantado y te has dado cuenta de lo bella que es la vida?
Sanırım bu neden sarhoşken görebildiğini açıklıyor.
Supongo que eso explicaría por qué tienes que estar borracho para verlo.
Sayılır, biraz canımı acıtıyor.
Algo así. Duele un poco.
Bilincini yüklemek için tek şansımız var, ki bu da neden deneme yaptığımızı açıklıyor.
Descargar tu consciencia es un proceso de una sola oportunidad, por lo cual estamos probando el blanco.
* Tatlım, anlayamıyorum bir türlü * * Acı çekmekten hoşlanıyor musun?
# Cariño, no lo entiendo, ¿ disfrutas siendo herida?
Ona yardım etmeye çalışıyor olabilir. Ne açıdan?
Podría haber estado tratando de ayudarlo.
Tırnağım kırılmış ve umrunda bile değil, canım acıyor!
¡ Ni te importa que me rompi la uña, y duele!
Çünkü canım acıyor ve tırnağım da kırıldı.
Por que duele, y mi uña se rompio.
İç organlarım acıyor.
Me duele mi interior.
- Tanrım, acıyor.
Dios, duele.
Tanrım. Bu ayakkabılar, Bahreyn'deki kırbaçlanmamdan daha kötü acıtıyor.
Estos zapatos hacen que me duelan más los pies que cuando les dieron de latigazos en Bahrein.
Canım acıyor!
¡ Duele!
Çok canım acıyor.
¡ Duele mucho!
Kızımın müziği de kendisi gibi çiçek açıyor, öyle değil mi?
Su jardín florece así como ella, no lo crees?
Acımıyor bile.
Ni duele.
Genel olarak evlilik kavramı kafanızı karıştırıyor gibi. İzin verin açıklayayım.
La completa noción de matrimonio parece confundirlo, así que permítame explicarle.
- Flört her şeyi açıklıyor sanırım.
Bueno, creo que eso explica todo ese coqueteo. ¿ Coqueteo?
Lindayı görmek, canımı acıtıyor. O zamanlarda ne kadar inanç, umut dolu ve masum olduğumuzu hatırlıyorum.
Me rompe el corazón ver este auto por dentro, y cuan inocente y llena de esperanza era nuestra vida.
Canım yanıyor fakat acı çekmek sır tutmak gibidir.
Hay dolor, pero el dolor es una especie un secreto muy guardado.
Ve iki mesajla bizim ilgimizi çekmeye çalışıyor bunların biri herkese açık : "Benim kalanım nerede?" biriyse bizim için özel : yanlış dizilmiş omurlar.
Y demanda que nos comprometamos resolviendo dos misterios uno para el público "¿ dónde está el resto de mí?" y un misterio más privado para nosotros...
Ve ben hazırım acı çekmeye, hazırım umutlanmaya. O yüzden bitiyor tek dikişte, kayıyor boğazımdan aşağıya. Çünkü cenneti arıyorum, içimdeki şeytan için.
* Y estoy preparada para sufrir, y estoy preparada para tener esperanza * * así que hay un chupito en la oscuridad bajando por mi garganta * * buscando el cielo para el demonio que hay en mí * * buscando el cielo para el demonio que hay en mí *
Ciddi bir hata mı yapıyoruz? Elemeler sırasında başımdan çok saçma olaylar da geçti. Glee, misyonu gereği kapılarını yeteneği olan herkese açıyor.
¿ Estamos cometiendo un gran error? Mientras tengas talento.
İşte bu her şeyi açıklıyor. Ben uykuda olan bir ajandım...
Eso lo explica yo era un agente durmiente
Midem kazınıyor. Acıktın mı?
Muero de hambre. ¿ Tienes hambre?
Karnım çok acıyor.
Mi estómago realmente duele.
Bu birçok şeyi açıklıyor - biliyorsun, neden hayaletleri gördüğümü, niye o gece caddenin ortasında kaçarken bir şey hatırlamadığımı.
O sea, explica mucho... Tú sabes, el por qué pensé que veía fantasmas. Por qué no recuerdo correr hasta la mitad de la calle, aquella noche.
- Ayakkabılar ayağımı acıtıyor anne.
Estos zapatos duelen, mamá.
Canım çok acıyor.
¡ Mierda!