Alan traducir español
43,701 traducción paralela
Bu sefer dereyi izlersek kamp alanı tarzı bir şey bulmamız garanti olur.
Esta vez seguiremos el arroyo y seguro que encontraremos un camping o algo así.
- Kamp alanında yaşananlar...
Sobre lo que pasó en la fogata...
- Alanınızda en iyi araştırmacılardan birisiniz ve A9913 projesinde mükemmele yakın bir ilerleme kaydettiniz.
- Usted es uno de los investigadores más brillantes en su campo y el progreso que has hecho en a9913 es nada menos que un milagro.
- Kampüsümüz 20 dönüme kurulmuş ve 1800 çalışana araştırma alanı yaratmıştır.
- El campus se extiende sobre 20 acres y proporciona servicios de investigación de más de 1.800 empleados.
- İlk kafası olan ilaç deneyi ve ben plaseboyu alan taraftayım.
- Primer estudio de drogas trippy he sido una parte de y consigo el placebo.
- İlacı kendisi de alan biri bilebilir.
- Una persona que ha tomado el medicamento lo sabría.
Bu Raunak'ın oyun alanı, değil mi? Içeri girelim mi
Esto es como una plaza de juegos, ¿ entramos?
Savaş alanında bir tane, Ve diğeri kendine has olanı korkuları ile.
Una en el campo de batalla, y la otra con ella misma. Con sus miedos.
Sonunda, bir gün savaş alanında, Gerçek kimliğini ortaya koydu.
Finalmente un día, la identidad de Doña María fue revelada.
Savaş alanında olanı, Kendinle değil!
La del campo de batalla. No con ella misma.
Tebrikler, Marcus, dünyada motorlu taşıtlar dairesinden tatmin edici bilgi alan ilk kişi sensin.
Felicitaciones, Marcus, parece que tuviste el primer viaje satisfactorio del mundo al Departamento de Tráfico.
Sizinle son konuşmamızda bilgisayar ürünü görüntü alanında uzman olduğunuzu söylememiştiniz, Bay Karig.
Olvidó mencionar que era diestro en crear imágenes generadas por computadora la última vez que hablamos, Sr. Karig.
Kamp alanı bu tarafta.
Oye. El campamento es por aquí. Sí.
Bilet alan köpeklerin sayısını yanlış hesapladılar.
Es una aplicación para el teléfono en la que dos desconocidos pueden conectar para tener una aventura. - ¿ Como las putas?
Evet. Yani teoride. Yapmak istediğimiz şey bu ama bu kadar fil dişi için yeterli raf alanımız yok.
Sí, eso sería lo ideal, pero no tenemos espacio suficiente para todo este marfil.
Savaş alanına giriyoruz.
Será un campo de batalla.
Savaş alanındayız.
Estamos en una zona de guerra.
Yani arabada fazladan bagaj alanı var.
Esto significa que el auto tiene espacio para transportar cosas.
Ortak alan normaldi.
El área común estaba normal.
Bu tarihi bir an, on milyonlar tarafından görülen, General Berlin'de Demir Muhafız selamını alan ilk Amerikalı oldu.
En un momento histórico, contemplado por decenas de millones, el Obergruppenführer se convirtió en el primer americano en recibir el saludo de la Guardia de Hierro en Berlín.
Bazen... seni arkaplanda bir yerlerde görürdüm... bir protesto, bir konuşma, bir savaş alanı, belki.
A veces... te veía en segundo plano en algún lugar... una protesta, un discurso, una zona de guerra, quizás.
Kimble, öğleden sonra Parlemento alanına gidip yardıma ilk gelenlere teşekkürlerimi sunacağım.
Kimble, esta misma tarde, iré a donde estaba el Capitolio para dar las gracias a los servicios de emergencias.
Sayın Vali, ayrıca bilmelisiniz ki Polisiniz bilmeden, üç tane uzun dönemli soruşturmada görev alan Ulusal Güvenlik için çalışan gizli ajanı da tutuklamış.
Gobernador, también ha de saber que su policía, sin saberlo, ha cogido a tres operativos encubiertos que trabajaban en una operación de largo alcance para Seguridad Interior.
Tamam, solunuzdaki alanın 50 adım aşağısında bir pencere var.
Vale, hay una ventana a unos 15 metros por el pasillo a tu izquierda.
NOB araştırmaya gidene kadar hükümet tüm alanı karantinaya aldı.
El gobierno puso el lugar en cuarentena hasta que el DOE pueda investigar.
Uyuşturucuyu satan adamı tamamen es geçip, alan adamı hedef aldı.
Se saltó completamente al que vendía las drogas, y solo se dirigió al que las compra.
Sadece uzaylı fizyolojisini hedef alan, biyolojik veya başka türlü hiçbir silah duymamıştım.
Nunca he oído hablar de un arma... biológica o u otra que solo afecte la fisiología extraterrestre.
Tek yapmanız gereken alan adını arama yapan kimse haline getirmek, Ve ihtiyacın olanı almanız gerekir.
Sólo hay que ingresar el dominio en un buscador de identidad... y conseguirán lo que necesitan.
Hayat boyu tutkum olmuştur. Muhtemelen bilmiyorsunuz ama bu bölge tenis alanında uzun zamandır ünlü. Tenis, bence, insan ruhunu talim etmek için mükemmel bir araç sunuyor.
Ha sido una pasión mía de toda la vida y probablemente no lo sepa, pero esta zona ha sido famosa por el tenis durante mucho tiempo y pienso que el tenis ofrece una oportunidad para una educación excelsa del alma de un hombre.
Bu bir çeşit doğayla terapisiyse ormanın ilgi alanıma girmediğini bilmelisin.
Si es una terapia natural, los bosques no son lo mío.
Bunu tek ciddiye alan ben miyim?
¿ Soy el único que se está tomando esto en serio?
- Burası kapalı alan.
- Es un campo de tiro de corto alcance.
Riggs'ten haber alan var mı?
¿ Alguien ha escuchado o visto a Riggs?
Şehrin 90 kilometre ötesinde bir nükleer test alanı var.
Hay un emplazamiento para pruebas nucleares a unos 100 km al otro lado de la ciudad.
Test alanına olabildiğince çabuk gitmeliyiz.
Tenemos que llegar al emplazamiento de las pruebas, rápido.
Tıp alanındaki en zeki beyinleri, teknoloji alanındakilerle bir araya getiriyoruz.
Estamos juntando a las mentes más brillantes en medicina con las mentes más brillantes en tecnología.
W, Cincinnati'de yenilgi alan doktor gibi konuşuyorsun.
W, te oyes como ese doctor vencido de Cincinnati.
Tıp alanına uygulanması üzerinde çalışıyorum.
Estuve trabajando en aplicaciones médicas.
Yeşil alan yok.
No hay verde.
Şu anda tedavi alanına bakıyoruz.
Debería estar viendo el campo a tratar.
Hiç yeşil alan yoktu.
No había nada de verde,
Ve burası da çalışma alanı.
Y esta es la oficina.
Biz sadece işi alan kurbanlar olduk.
Nos resultan ser los tontos útiles que tomaron el trabajo.
Çocuklar, ilişkiler yaşayan, nefes alan şeylerdir.
Los individuos, las relaciones están viviendo, respirando cosas.
Görüş alanı sıfıra indiği için pilot acil iniş yapmak zorunda kalmış.
La visibilidad era nula, obligando al piloto a realizar un aterrizaje de combate.
Bunlar raylarda sorun çıktığı zaman treni rayına rayında tutmak için mühendisler tarafından kullanılan küçük etki alanı olan patlayıcılar.
Estos torpedos son pequeños explosivos de liberación de presión utilizados por los ingenieros para hacer saber a los siguientes trenes que hay problemas en las vías.
İlgi alanını bulabilir misin?
¿ Podrías averiguar su área de especialización?
Sadece çalışma alanına geri dönmeden önce Borden'la görüşmeni istiyorum.
Sólo quiero que hables con Borden antes de volver al campo.
Köstebeğimin gizli buluşma alanına bıraktığı bir telefon.
Es un teléfono que mi fuente logró hacer llegar a nuestra zona de entregas.
Vuracak alanım yok, sahnenin yanında olan var mı?
No lo tengo a tiro, ¿ hay alguien cerca del estrado?
Bu alanın 7.13'teki kaydını bulursak mücrimimizi de bulmuş oluruz.
Si encontramos una filmación de aquí a las 7 : 13, tenemos a nuestro culpable.