English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ A ] / Alına

Alına traducir español

66,310 traducción paralela
Fillory'nin müstakbel kralına yardım ediyor olacaksın.
Estarás ayudando al próximo Alto Rey de Fillory.
Bilmiyorum kardeşim, ama şöyle yapalım sakin ol, Hudson'ı yanına al ve bizimle Yonk'da buluş tamam mı?
No lo sé, hermana, pero... qué tal si... te quedas tranquila, vas por Hudson y nos vemos en el Yonk, ¿ sí?
Onu C Koğuşu'na götürün.
Llévenla al dormitorio C.
Hayır, uçuş başına para alıyorum.
Sí, me pagan por metro.
Komiteye, Pilgrim'in Plymouth kayasına iniş yaptığını söyleyin.
Informen al comité que Pilgrim llegó a la Tierra Prometida.
Uzay boşluğuna doğru değil tam zıttına ilerliyoruz.
No avanzamos hacia el espacio sino al revés.
Ve bu anayasal hak, bütün vatandaşlara hizmet vermemi teminat altına alıyor.
Y en ese documento, se garantizan expresamente mis servicios... todos los ciudadanos. Incluso los criminales.
Doğum günüm için şarap barına gelmek ister misin?
¿ Quieres venir al bar de vinos para mi cumpleaños?
- Laboratuarda baskına uğradık.
- Entramos al laboratorio...
Artık ormana mı götürmüştür Norma'nın mezarına mı bilemem.
¿ Vale? No sé si será al bosque o a la tumba de Norma, no lo sé.
Aklını başına getirmem gereken bir hayvan gibisin!
¡ Eres como un animal al que hay que apalizar para que aprenda!
Çevre güvenlik altına alındı.
- Copiado a eso. El perímetro está asegurado.
Diğer ikisi doğu kanadına ve acil merdivenlere doğru gidiyor.
Otros dos se dirigen al Ala Este y las escaleras de emergencia.
8. Cadde ve Catalina'daki Kore lokantasına gidiyorum.
camino al asador coreano de la 8th y Catalina.
Sevgili yarışmacılarımız, toplam süreye ve yaya zayiatına göre puan alıyorlar.
Nuestros corredores ganan puntos por tiempo total y peatones muertos.
Bu geceki ilk kontrol noktasına yaklaşırken her sürücü kendi tercih ettiği yola ayrıldı.
Cada corredor se ha desviado por su ruta favorita, en su camino al primer punto de control.
Beyazların ağzına sıçayım!
¡ Al diablo con esta gente blanca!
Evine gidip arabanı alırız ve işimizin başına birer kahraman gibi döneriz.
Iremos allí, tomarás tu auto y regresarás al trabajo como un ganador.
En azından kimse altına yapmadı. Değil mi, Avcı?
Al menos ninguno de ustedes se orinó del miedo, ¿ no, Hunter?
Diyeceğim şu ki izlediğim eski bir filmde senin de bir rolün olsaydı, arka plandaki kalabalığın arasına karışmış olsan bile gözüme takılırdın ve şöyle bir tepki verirdim...
Solo digo que... Si viera una película vieja, y tu rostro estuviera en ella, aunque estuvieras en una multitud, aunque estuvieras bien al fondo, te vería y diría :
Dolayısıyla suçlayacak birini arıyorsun çünkü öylesi, senin gibi güzel insanların başına bile çok, ama çok kötü şeyler geleceği fikrinden daha cazip duruyor.
Así que estás buscando quién culpar... porque que es menos aterrador que enfrentarse al hecho... que cosas horribles pueden suceder, incluso a alguien tan encantadora como tú, cosas realmente horribles.
Havaalanına gitmeliyim.
Tengo que irme al aeropuerto.
Polise verilen bilgide, kadının adamı beklerken neyin bu kadar uzun sürdüğünü bilmediği, adamın giysininin değiştiği, fakat ayakkabısını değiştirmediği bu sebeple kanın ayakkabıyla kadının arabasına bulaştığı belirtilmiştir.
A la policía le dijo que no había pensado en que algo... podría estar mal cuando el Sr. Costley tardó tanto en volver, habiendo cambiado... algo de su ropa pero habiendo olvidado cambiar sus zapatos, los zapatos que transfirieron sangre al felpudo de su coche.
Mark Costley'yi değerlendirirken, kendisinin MI5 ajanı olmasına yetecek fiziksel yeterliliğini gördünüz mü?
Y al evaluar a Mark Costley, ¿ lo encontró adecuado para los... requerimientos físicos de un oficial del MI5?
- Sonra da havaalanına.
- luego al aeropuerto.
Çok iyi ağzına alırdı.
Era la campeona de las mamadas.
Çiftçi pazarına gittik ve bütün yiyecek kamyonları sıraya dizilmişti.
Fuimos al mercado de productores.
Ona söylemem gereken şey aklını kaçırmasına sebep olabilir.
Lo que necesito decirle puede que le lleve al límite.
Beyinleri tek başına elde etmenin bir yolunu buldu ve kendisini zorlayan adama artık hizmetine ihtiyacı olmadığını söyledi.
Encontró una manera de conseguir cerebros por su cuenta y le dijo al tío que le extorsionaba que ya no necesitaba sus servicios.
Peyton'ı Hüküm Dağı'na atmayı planlamıyorsun, değil mi?
No pensarás tirarla al Monte del Destino, ¿ verdad?
Kralın yanına muhafız verin.
Custodiad al rey.
Amacımız, Abby'nin kralı kurtarmasına yetecek kadar zaman kazandırmak. Yardım etmek istiyorsan bir silah kapıp nöbet tut.
Nuestro objetivo es ganar tiempo para que Abby salve al rey, y si quieres ayudar, coge un arma, haz guardia.
Nehrin bu tarafına da etkisi oluyor tabii.
Eso se extiende al otro lado del río y causa problemas.
Yarın öğleden sonra aileni grup seansına alıyorum.
Tu familia vendrá mañana por la tarde para una sesión grupal.
Seninle Quinn'in yeraltı sığınağına gelmeliyim.
Debería ir contigo, al búnker de Quinn.
24 saat önce silahlı bir grup Nijerya'daki Benin City'nin 128 km kuzeybatısına saldırmış.
Hace 24 horas, unos hombres armados han asaltado una escuela para chicas a 130 km. al noroeste de Benin City, Nigeria.
Sizi gözaltına alıyorum bayım.
Queda arrestado, señor.
O reklam bir kez daha gösterilirse, askeri savcının yanına gideceğim ve seni bitireceğiz. Haneye tecavüz, gerçeği saptırma, yalancı askerlik, ne var ne yoksa.
Y como ese anuncio se vuelva a emitir una sola vez más, voy a ir al fiscal militar y vamos a acabar con usted... allanamiento, identidad falsa, suplantación de héroe, el paquete completo.
Baba, yurt dışına gideceğimiz ve bir sürgün hükümetle yeniden birleşeceğimiz bir zaman gelecek.
Papá, llegará el momento. Vamos al extranjero, reagrupémonos con un gobierno exiliado.
İnsanlarla tanışıp, onları hayatına alırsın ve ilişkiyi, kendi yararına olacak şekilde manipüle edene dek onları süzersin.
Conoces personas, las metes en tu vida y los mantienes cerca hasta el momento que necesites manipular la relación para tu ventaja.
İnsanlarla tanışıp onları hayatına alırsın ve ilişkiyi, kendi yararına olacak şekilde manipüle edene dek onları süzersin.
Conoces gente, la atraes a tu vida hasta el momento en que necesitas manipular la relación a tu favor.
- Poseidon'un oyunlarına alışacaksın.
Te acostumbrarás al juego de Poseidon
Randevu noktasına gelin, tamirhaneye.
Ve al punto de encuentro, el taller.
- Siz randevu noktasına gidin.
- Tú ve al punto de encuentro.
Laurel'i buradan kaçırır, Oli'yi de alıp, havaalanına Uber ile gideriz.
Podemos sacar a Laurel de aquí, recoger a Oli y un coger un taxi directo al aeropuerto.
Veya göz altına alındığında Wes'i öldürmenin ispatı olarak arabanda bulmuşuzdur.
O lo encontramos en tu coche cuando te detuvimos demostrando que mataste a Wes.
O aileyi en hızlı şekilde havaalanına ulaştır.
Lleva a la familia al aeropuerto lo más rápido posible.
Sen ve C-Note, diğerlerini hemen havaalanına götürün. Bir uçak daha olabilir.
Lleve con C-Note a los demás al aeropuerto tan rápido como puedan...
Tamam söyle, her zaman kendi çıkarlarına göre hareket eden birine nasıl güvenebilirsin?
Bien, ¿ cómo confías en alguien que cambia como una veleta al viento?
Bikini ağdası yaptırmam lazım. Şehir dışına çıkalım mı?
Necesito depilarme. ¿ Quieres ir al centro?
Ama mesafe tanıyarak sınırlarına saygı duyduğunu gösterebilirsin.
Pero al darle su espacio, le demostrarías que respetas sus límites.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]