Anlayacağın traducir español
2,780 traducción paralela
Beni anlayacağını hissediyorum.
Siento que me entiendes.
Alex, anlayacağın üzere bebek evreninde ana kontrol kadınlarda. Neden olmasın?
Ellas controlan el universo de los bebés. ¿ Por qué no?
Açıkcası, senin anlayacağın "köpeğiyle birlikte yaşayan iki adam" olayı benim olayım değil, kardeşim.
Fráncamente, "dos tipos que viven con un perro" no es para mí.
Anlayacağın, bizde korkudan eser yok.
El miedo nos es esquivo.
Anlayacağın iş mevzusu.
Es decir, esto son negocios.
Biricik dostun Anson'ın firari olduğunu anlayacağını sanmıştım.
Me imaginé que eras suficientemente lista como para darte cuenta que tu amigo Anson está huyendo.
Sana dinleyeceğini ve anlayacağını söylediği için ve yapabilecek olduğun halde o partide o kişiyle yatmayı denemediğin için yazıyorum.
Te escribo porque ella dijo que escucharías y entenderías. No me acosté con esa persona aunque podría haberlo hecho.
Anlayacağın, bütün yaz ailem dışında hiç kimseyle konuşmadım.
No he hablado con nadie que no sea de mi familia en todo el verano.
Anlayacağınız üzere, batı gelenekleri insanlığın yaptığı en büyük kötülüklerin bencillikten doğduğunu varsayarak hataya düşerler.
Verán, la tradición occidental sufre del preconcepto que los peores males de la humanidad provienen del egoísmo.
Anlayacağın, modellik ajansından bir sürü tanıdığım var.
Así que ahora, al azar Tengo todo estos contactos, con estos agentes de modelado.
Biz evliyiz ve çocuklarımız var, bir sistem var anlayacağın.
Estamos casados y tenemos niños, hay un sistema.
O zaman bunu senin anlayacağın şekilde söyleyeyim Teğmen.
Pues, déjeme ponerlo de esta manera, Teniente.
Şimdi anlayacağın gittiler.
Ahora se han ido a donde hayan ido.
Bu, anlayacağın üzere benekli olup olmamanla alakalı bir şey değil.
No es acerca de las manchas, como se puede llegar a entender.
Bunu anlayacağını bilmem gerekirdi.
Quería asegurarme de que ella lo viera.
Anlayacağınızı sanmam.
- Creo que no lo entendería.
Anlayacağın, senin hamam tasarımların demode.
Que los diseños de tus termas están obsoletos.
Anlayacağın meşguller işte.
Están ocupados.
Anlayacağın Dylan senin hep yanındaydı sen bunu bilmediğin zamanlarda bile.
Lo ves, Dylan siempre ha estado ahí para ti, incluso cuando no lo sabías.
Anlayacağın üzere, bu tür bir sadakati takdir edebilirim.
Verás, puedo apreciar ese tipo de lealtad.
Anlayacağın üzere babacığım artık kardinal cüppesini taşımak omuzlarıma ağır geliyor.
Así que verás, padre los mantos de cardenal ya no sentarán bien sobre mis hombros.
Anlayacağınız gibi savaş köpeklerinin bir kez daha havlamaya başladığı yere, kuzeye gitmemiz istendi.
Lo habréis oído, hemos sido llamados al norte donde los perros de la guerra están ladrando de nuevo.
Norveçliyim, anlayacağın...
Como soy de Noruega...
Haftanın sonuna doğru gerçek hislerini çok daha iyi anlayacağını düşünüyorum.
Y creo que al final de la semana, tendrán una mejor idea de sus sentimientos.
En çok senin anlayacağını sanmıştım.
Pensé que tú, ante todos, lo entenderías.
Senin anlayacağın, duyarlı bireyler olarak verdiğimiz her karar değerlidir.
Te aseguro que, como seres trascendentes que somos, cada decisión que tomamos es valiosa.
Anlayacağın size iyi yolculuklar.
Que tengáis buen viaje.
Senin anlayacağın, ikimiz de boşalırmıyız bilmiyorum.
Traducción : No apuesto a que tu amigo se vendrá.
Anlayacağın üzere Frank, baya uzun ve yorucu bir süreç.
Verás, Frank, es un proceso que lleva mucho tiempo, y es muy tedioso.
İyi akşamlar, ben Tom Tucker ve bu maskeyi takmamın sebebi stüdyomuzda birazdan anlayacağınız üzere sürekli öksüren bir "Bir Dilek Tut" çocuğunun olması.
Buenas noches, soy Tom Tucker, y llevo esta máscara porque tenemos a un niño de la fundación "Haz un deseo" quien, como verán durante el programa, tose bastante.
Dewi bu sabah kamyoneti götürmüş. Boku yedim anlayacağın.
Dewi intentó hacer rally con la furgoneta esta mañana y la ha jodido.
Anlayacağın pek de mühim bir şey değil.
Así que, no hay problema.
Onun yerinde annemin olmasını istediğimi anlayacağından.
Que la quería a ella en su lugar.
Ailemin anlayacağını, en azından anlamaya çalışacağını düşünmüştüm.
Pensé que mis padres lo entenderían, o al menos lo intentarían.
Anlayacağın, ben küçük silahları severim iğne mesela ya da bir kalem veya anlaşmadaki güzel bir ayrıntı.
Me gustan las armas pequeñas, verás... la aguja, el bolígrafo, el punto más fino de un trato.
Çabucak anlayacağın bir şey varsa kimsenin fantezisi olmadığımdır.
Pero una cosa que vas a descubrir muy rápido, es que no soy la fantasía de nadie.
Eğer arkadaş olacaksak, çabucak anlayacağın bir şey varsa arada bir yardıma ihtiyacım olabilir ama insanlar bana cevapları verdiğinde sinir olduğumdur.
Si vamos a ser amigos, una cosa que descubrirás bastante rápido es que voy a necesitar ayuda de vez en cuando, pero yo realmente odio cuando la gente me da las respuestas.
Açıklamak isterim, ama siz ikinizin anlayacağını sanmam.
Se la contaría, pero no creo que la entendieran.
Evet, anlayacağın o satışta ben de üretimde.
Sí, resulta que... él está en ventas... y yo estoy en manufactura.
Bunu en çok sizin anlayacağınızı sanırdım.
Habría pensado que tú de entre toda la gente entendería eso.
Bunu sizin anlayacağınız şekilde söyleyeyim.
Bueno, déjame ver si puedo dejártelo un poco más claro.
Bir süreliğine kendi kendine oynaması gerekecek anlayacağın.
Tiene que pasar un tiempo a solas.
Ne durumda olacağını eve dönünce anlayacağız.
Cuando todo pase, ella volverá aquí.
- Annen senin anlayacağını söyledi
¿ Qué es esto?
Sonra atlı polisler, büyük, beyaz atlarıyla gelip bizi kurtaracaklar ve tüm bunların bir grup yaramaz çocuğun işi olduğunu anlayacağız.
Luego la policía montada vendrá a buscarnos con sus corceles y descubriremos que todo fue una broma de algunos chicos.
Anlayacağın oyun sona erdi.
Asi que el tiempo de jugar ha terminado.
* Anlayacağın gibi yürüyüş şeklimden *
# Bueno, puedes decir por la manera en que camino #
O parayı çaldığını anladım. Ve yardımınla veya yardımın olmadan nereye sakladığını anlayacağım.
Me di cuenta de que tú robaste ese dinero... y puedo determinar dónde lo escondiste con o sin tu ayuda.
Kapanıp kapanmadığını nasıl anlayacağız?
¿ Cómo sabremos si suenan?
Kasılmadan sonra, seni muayene edeceğim ve doğumun ne kadar yakın olduğunu anlayacağız.
Ahora, después de la contracción, te examinaré, y veremos lo cerca que estás del parto.
Senin aynasız olmadığını ben nasıl anlayacağım?
¿ Cómo sé que no eres un poli?