Arroyo traducir español
1,324 traducción paralela
Bir alabalık çayı veya bir balık tutma çukuru bulmalıyız veya... onu hernereye yolladıysam.
Tenemos que encontrar un arroyo de truchas, o un coto de pesca, o dondequiera que la haya mandado.
Suyun aktığı yönü izleyeceğiz.
Continuaremos siguiendo el arroyo.
Akıntı kayaların altında kayboluyor.
El arroyo desaparece bajo las rocas.
- Diğerleriyle birlikte.
- En el arroyo con los demás.
Devlet babamın suyunu çaldı, toprağımızdan geçen kaynağı.
El gobierno se robó el agua de mi padre. Un arroyo que corría por nuestra tierra.
Sırf bir bürokrat haritada Kansas'ın ortasında bir dereye raptiye batırdı ve suyumuzu kullanmayacağımızı söyledi diye.
Todo porque algún burócrata que puso un alfiler en un mapa... en un arroyo en Kansas, dijo que no podíamos usar nuestra propia agua.
Gel gör ki, yazın ortasından beri ne bir tepede, ne bir ormanda ne de bir çeşme kenarında, karşılaşmadık seninle. Nedensiz öfken ile kaçırdın huzurumuzu.
¡ Y nunca, desde el principio del solsticio de verano nos hemos encontrado en colina, valle, bosque ni pradera junto a esculpida fuente ni raudo arroyo sin que vinieras a perturbar con tus disputas nuestros juegos!
Çayın oradaki ağaçta yaklaşık 100 metre ileride.
-... arroyo arriba... ya le dije. - Sí, lo sé.
Vadiyi takip ediyoruz ve Mike da bundan memnun görünüyor.
Seguimos el arroyo y Mike parece satisfecho con eso.
Kahrolası haritayı dün vadiye doğru tekmeledim.
Pero ayer pateé el puto mapa al arroyo.
Siktiğimin şeyini vadiye tekmeledim.
Lo pateé al puto arroyo.
Hayatımın geri kalanında bir akıntıyı daha kütük üzerinde geçmek zorunda kalmazsam mutlu bir kız olarak öleceğim.
Si nunca más cruzo un arroyo por un tronco moriré feliz.
Orada, hemen diğer tarafta hiçbir hayvanın aç kalmadığı krallıkta uzanıyor.
Justo en el otro lado del arroyo Se encuentra el Reino de los Cielos Donde ningún animal se queda con hambre.
Dağın yukarılarına doğru, 129 km. Lik bir yol tepip, Tianche tepesine var, sonra onu aşıp, Wangfeng çayına ulaş.
80 millas subiendo la montaña, desde el pico Tianche hasta el arroyo Wangfeng.
- Hatırlıyorum da kazadan altı ay sonra bir gün, onu koyda buldum.
Recuerdo que un día, seis meses después del accidente la encontré cerca del arroyo.
Koyun karşısındaki çocuğun, en iyi dostumun beni güzel görmesini.
Que el chico del otro lado del arroyo mi mejor amigo, me viera hermosa.
Koyun yanlış tarafında oturan kız.
La niña que vive del otro lado del arroyo.
Sakin ve küçük kasabamızda ikinci güne başlarken Dawson Leery'nin Joey Potter'i görmezlikten gelme konusundaki çabasında başarılı olduğu bir kez daha kanıtlandı.
Y al amanecer del segundo día en la aldea al lado del arroyo Dawson Leery tuvo éxito en su intento por esquivar a Joey.
Bu dereyi genişletir ve derinleştirirsek olur.
Ensanchemos este arroyo y hagámoslo más profundo.
lslık çalan kaya! Akıntı!
La roca que silba. ¡ El arroyo!
Şu akan derenin şırıltılarını duyuyormusun John?
Escucha nada más este arroyo, Chon.
Daha önce derelerin böyle harika bir ses çıkardığının farkında değildim.
No había notado la hermosa melodía de un arroyo.
O fiber tuvalete öyle bir indirdim ki eminim o kimseyi sahada öyle indirmemiştir. Ve tuvalet tepeden aşağı yuvarlandı ve dereye düştü.
Le hice un placaje a esa cabina mejor que cualquiera de las que hacia Scott en la cancha y la cosa se va rodando por una barranca, hasta un arroyo.
Bazıları balık tutarken suyu ufak ölçekli düşünüyor. O zaman da ufak iğne kullanmak gereklidir.
Algunos piensan que si estás en un pequeño arroyo, con poca agua deberías usar una carnada pequeña.
Heyecandan ayakları yerden kesilmiş, soluk soluğa kalmış bir halde, işte orada dururken, birden yakınımdan geçen bir kurşunun sesiyle irkilip kendime geliyorum
" Y aquì estoy, los pantalones arremangados, metido en el arroyo, pensando, y cuando escucho el tiroteo
Bir gün, annem ve ben nehrin kıyısında yürüyorduk. ... birden kıvırçık saçlı, başında şapkası olan, çok yakışıklı bir adam belirdi.
Mi madre y yo estabamos en las margenes de un arroyo y apareció un hombre lindo, con un sombrero.
Çeviren : Avelon
Traducido y subtitulado por Rubén Arroyo ( Col. )
- Çünkü son ödünç aldığın teknenin parçaları hâlâ koyda yüzüyor.
Porque en el arroyo aún hay trozos del bote que manejaste.
Koya gidebilirsiniz.
Siempre queda el arroyo.
Bir su kütlesinin üstünde kürek çekiyorsun.
Estamos en medio del arroyo.
Koyun öbür tarafında yaşamış olabilirim ama sadece bu tarafa doğru kürek çekerken gerçekten eve doğru geldiğimi hissettim.
Puede que viviera del otro lado del arroyo pero cuando remaba hacia acá, sentía que remaba a casa.
Çok iyi hatırlıyorum, donmuş koya kar yağarken yarı açık pencereden bakabilmek için parmak uçlarımda kalkardım.
Recuerdo que me ponía de puntillas y a través de la ventana entreabierta veía caer la nieve sobre el arroyo congelado.
Korkutan şeylerin üstüne gideceksin
"Adelante hacia un arroyo horripilante aunque se te cansen los brazos".
Tamamen dağılmış durumda, pis kokuyor, aç ve kirli ve şimdi de derede saklanıyor.
Está todo lastimado, oloroso, hambriento y sucio. Se está escondiendo en el arroyo.
Beebee sadece, onunla 7 : 30 da derede buluş, tamam mı?
Sólo ve a verlo al arroyo a las 7 : 30, ¿ sí? ¿ Ves?
Çikolata deresinin yanında mantardan tahtlarda.
En tronos de hongos junto a un arroyo de chocolate
Yağmur ve çağıldayan dereden daha iyisi bir maşrapa bira, bu Took'un midesindeki.
# Mejor que la lluvia o un arroyo # # Es un vaso de cerveza Dentro de este Tuk #
Arkada küçük bir akarsu.
con un arroyo pequeño detrás.
Şehrin dışında göle dalan bir çocuk, arabasını bulmuş.
Un chico buceando en un arroyo cerca del pueblo había encontrado su auto.
Akan nehirler, köpüren şelaleler.. ... şırıldayan dereler.
Ríos caudalosos espumosas cataratas un arroyo murmurante.
"'alabalık sürüsünde balık olurum...
"'Me transformaré en un pez en un arroyo...
"'Alabalık sürüsünde balık olursan,'demiş annesi...
"'Si te transformas en un pez en un arroyo,'dijo su madre...
Nehre inin ve nehri takip edin.
Baja al arroyo y síguelo.
Kolombiya'dan Roberto Arroyo.
Soy Roberto Arroyo de Colombia.
Bana henüz akıntıdaki çiçek gibi olduğumu, fakat dalların yolumu kapattığını söylemiştin.
Soy una flor en un arroyo, pero una rama me detiene. ¿ No es cierto?
Akrebin dereden karşıya geçmesi gerekiyormuş. Kurbağadan onu geçirmesini istemiş.
El escorpión tenía que cruzar un arroyo, y le pidió a una rana que lo llevara.
Oradan da Duwamish ırmağına girmiş olmalı.
Hay un arroyo cerca de Manticore Desemboca en el río Duwamish
Dere kenarında büyümüş hoş bir kasaba kızı olduğunu biliyorum ama neden bahsettiğimi anlamadın mı?
Sé que sólo eres esa chica campesina que creció en un arroyo pero, ¿ no sabes de qué estoy hablando?
Kapa çeneni de geç şu nehri.
- Cállate y cruza el arroyo.
Eski bir değirmenin olması gerektiği yerde.
- Junto a un arroyo, que es donde van.
Bu tepkiden bıkmış oluyorlar ama bu duyguların sebebini bilmiyorlar. Bunların hepsi karşılıklı gidip gelen bir bilgi akışından kaynaklanıyor. Ve tüm bu bilgi işleniyor.
Pero hay realmente un arroyo de la comunicación emocional que va hacia adelante y hacia atrás y toda esa información se está procesando y se comprendidas por el cerebro y los próximos y que afectan a cada persona comportamiento y la fisiología