Arılar traducir español
2,575 traducción paralela
Hatshepsut, objeyi bal arılarının feromonlarını kullanarak yapmış.
Así que Hatshepsut creó el artefacto usando las feromonas de las abejas.
Ve sonra birine dokunduğunda anında onun bütün ihtiyaçlarına ve korunmasına köle gibi adanmış işçi arıları yaratıyor.
Y luego, siempre que ella toque a alguien, ella inmediatamente crea estas abejas obreras que se vuelven servilmente devotas a cada necesidad suya y protección.
Evet duvara çarpılıp, arılar tarafından sokulurken.
Un poco, cuando no me estaban golpeando contra una pared o picado por abejas.
Aynı küçük çalışkan arılar gibi arı kovanında ödevlerinizi yapıyor olacaksınız ve ben de dikkatimi ofisimdeki yığına veriyor olacağım yığınla işe.
Como ocupadas abejitas obreras estaréis trabajando en vuestro tarro de miel, y yo estaré en mi oficina encargándome de mis montones y montones de trabajo.
arılar gibi geberin!
¡ Floto como una mariposa, mueran como una abeja!
Bu arıları buraya kim soktu?
¿ Quién ha dejado entrar a todas estas abejas?
Bu arılar nereden geldi?
¿ De dónde salieron esas abejas?
Evet, arıların saklandıklarını sanmıyorum.
Sí, no creo que las abejas se escondan.
Arılar genelde kışkırtılınca veya korkunca saldırır.
Las abejas en general pican cuando son amenazadas o provocadas.
Arıların iletişimi çok güçlüdür.
Las abejas son comunicadoras altamente efectivas.
Orada arıları saldırmaya eğitmekten bahsediyorlar mıydı?
¿ Dicen que cualquiera puede entrenar abejas para atacar a las personas?
Arılar ısırır değil mi?
Bueno, las abejas pican, ¿ no?
Arılar!
¡ Los Espectros!
O arılar hakkında bir şey yapmayacaksa, ben yapacağım.
Si él no va a hacer nada sobre los espectros, entonces yo lo haré.
Fillerin bu arılar hakkında bir şey yapmamalarına şaşmamak gerek.
No es de extrañar que los elefantes no hagan nada sobre esta peste.
Arıların icabına baktım.
Me ocupé de sus Espectros.
Görüyorsun, Lion-O arılar yiyeceğimizin bir kısmını alıyorlardı ama onların çıkardıkları yüksek ses çok daha kötü bir şeyi köyümüzden uzak tutuyordu.
Ves, Lion-O, los Espectros pueden haber tomado algunos de nuestros cultivos, pero su fuerte ruido era lo que mantenía algo mucho peor fuera de nuestro pueblo.
- Arılar yediklerinden fazla bal üretirler.
Las abejas producen mucho mas de lo que comen.
Anladın mı? Arılar bal yapar. Sen benim Bal Kovanı'msın.
A las abejas les gusta la miel.
Biliyorum. Yaban arıları da yeşil değil.
Los avispones no son verdes.
Güzellik ve Arılar...
La belleza y las abejas...
Bal ufak kolların ulaşabilmesi için çok derinde ve arılar hiç de mutlu değil.
Sus brazos cortos no alcanzan y las abejas están enojadas.
Bu arılar beni çıldırtıyor.
Estas moscas me están volviendo loco.
Pembe arıların sırrı.
El secreto de las abejas rosas.
Yasaklanmış bölge pembe arıların bulunduğu tek yerdi.
Era el único lugar, y estaba prohibido, donde las abejas rosas podían ser encontradas.
İki dünyadan da polen toplayabilen arılar. Onlar olmadan, bu hikaye de yazılamazdı.
Abejas que polinizaban flores de ambos mundos.
Arıları penisinin üstüne koyuyorlarmış, ve onlar da penisini sokuyormuş.
Pones abejas dentro, luego, pones tu pene y las abejas lo pican.
Claudius, sanırım ekrandakiler iz sürücü arılar.
Claudius, creo que son "Rastrevíspulas".
İz sürücü arıları bilmeyenler için açıklama yapalım. Bu arılar genetik olarak değiştirilmiştir. Zehirleri çok acı verir, sarsıcı halüsinasyonlara sebep olur.
Para quienes no saben, las Rastrevíspulas son avispas diseñadas genéticamente cuyo veneno causa un dolor agudo alucinaciones e incluso la muerte.
Ölümcül olmalarının yanı sıra iz sürücü arıların zehri sarsıcı halüsinasyonlar görmeni sağlar.
No sólo son letales, además su veneno arde y causa fuertes alucinaciones.
Arılar yuvaya dönüyor!
¡ Vienen las abejas!
Arılar pek arkadaş canlısı değildi.
Estas abejas no son muy amigables.
# Küçük arılar oyun oynar
# Pequeñas abejitas salen a jugar
Dünyanın acılarından arındırılmak istediniz.
Del dolor que infecta este mundo.
Libyalılar burada hâlâ onu arıyorlar.
Los libios aún le están buscando.
Başka bir şey daha arıyor olmalılar. Çünkü her yer darmadağındı.
Deben haber estado buscando algo más, porque todas las habitaciones estaban registradas.
Memur bey biz de sizi arıyorduk ve sonra beklemeye aldılar.
Oficial, intentamos llamarles, pero nos pusieron en espera.
Ayrıca dün Eugene'deki Howard Johnson'da Oregon Arıcılar Toplantısı'ndaydım.
Además, anoche estaba en el Howard Johnson en Eugene por la convención anual de apicultores de Oregon.
Tramvaydaki dansçılar ve motel odasındaki 12 arıcı mı?
¿ Un tranvía lleno de bailarines y 12 apicultores raros en un cuarto de hotel?
Orada olan tüm arıcıların isimlerini bul.
Y consíguenos el nombre de cada apicultor que estuvo allí.
Bu bizim arıcıları temize çıkarır.
Eso descarta a nuestros apicultores.
Üzgünüm tatlım ama yapımcılar eşcinsel birini arıyor.
Lo siento, cielo, pero los productores buscan alguien gay.
Sıradan Amerikalıların yediği yemeği arıyoruz biz. Evet.
Estamos buscando la comida que come el norteamericano de a pie.
Kapıları çalıyoruz, şahitleri arıyoruz.
Que estamos tocando puertas, buscando testigos.
Herhangi bir topoğrafik benzerlik tarihi yapılar ne olursa arıyoruz.
Estamos buscando algunas similitudes topográficas, puntos de referencia, lo que sea.
Diğer ayılar donmuş okyanusta yiyecek arıyor. Fakat o, gelecek ilkbahara kadar hiçbir şey yemeyecek.
Otros osos afuera sobre el océano congelado buscan comida, pero ella no se alimentará hasta la siguiente primavera.
Baban Altılar'ın köstebeğini arıyor.
Tu padre está buscando a un espía de los Sextos.
Sonra hiç karşılaşmadık, tekrar görüştüğümüzde Ruh Avcıları için finansman arıyordu.
Perdimos el contacto con los años. Volvimos a conectar cuando estuvo buscando financiamiento... para Spirit Trekkers.
Karşılarında arı gibi üreten Noonan adında bir yazar var seni zora sokup aceleye getirdikleri için bunu onlara son kuruşuna kadar ödeteceğim.
Bueno, ponte ya mismo a trabajar en tu próximo éxito de ventas Noonan y yo les arrancaré cada centavo que tengan a estos tipos por romperte las bolas y apurarte para tu próxima novela de este modo.
Bunu arıyorlardı ve bulamadılar.
Estaban buscando esto y no lo han encontrado.
Tanrım. Sekiz ay önce herkesi yeşillerden arındırdılar.
Retiraron las pastillas verdes a todo el mundo hace 8 meses.