Atom traducir español
1,914 traducción paralela
Bu yüzden, Michigan'daki Traverse şehrinin 12.5 mil güneydoğusunda yer alan hükümetin çok gizli bir atom deneyi gerçekleştirdiği tarla görünümü verilmiş gizli askeri bölgede çalışmayı reddettim.
Por eso se me negó la participación en un prestigioso grupo de investigaciones del gobierno, en un colisionador militar secreto ubicado debajo de una falsa estación agrícola a 20 kilómetros al sureste de ciudad Traverse en Michigan.
Parçacık fizikçileri atom altı parçaların hareketlerini tanımlamak için havuz toplarını kullanmayı severler.
a físicos de particulas les gusta usar bolas de billar para describir las acciones de las partículas sub atómicas.
O silahları bulduğunuz yerlerin, Bobby atom bombası atılmış gibi olmasını istiyorum.
Lo que sea por encontrar esas armas, Bobby. Que el gordo y el pequeñito rastreen cada rincón de ese maldito lugar.
Atom bombasının bile sadece yüzde 1 oranında etkili olduğunu unutmayın.
Nótese que incluso una bomba atómica... es eficiente sólo un 1 %.
Yani bir atom bombasının kütlesinin sadece % 1'i enerjiye dönüşüyor.
Sólo un 1 % de la masa de una bomba atómica... se convierte en energía.
1940'larda Manhattan Projesi, kitle imha silahlarının ilkini ( atom bombasını ) üretti.
En los cuarentas, el Proyecto Manhattan produjo la primera arma verdaderamente de destrucción masiva.
Atom altı partikülleri bile hesaplar.
O jugar 300 versiones de Halo al mismo tiempo.
Fazla enerji yüklenmesi sebebiyle, atom-altı parçacıkların gemiye çarpıp, atlayacağımız koordinatlarda, rastgele ve çok ufak bir sapmaya yol açmış olabilir.
Si una partícula subatómica altamente cargada nos golpeó, pudo cambiar al azar un bit de los datos de nuestras coordenadas de salto.
Gerçekten dikkat çekici olansa bu bilgilerin, maddenin en küçük yapı taşı - atom- hakkındaki çalışmalardan çıkmasıdır.
Lo que es realmente notable, es que este entendimiento ha llegado a través del estudio de los más pequeños constituyentes de la materia - los átomos.
Atom, varoluşun en büyük esrarını çözmemizde bize yardım etti.
El átomo nos ha ayudado a resolver los más grandes misterios de la existencia.
Dünyada gördüğümüz her şey atom denen küçücük şeylerden oluşmuştur. Hal böyleyken atomun varlığı anca 20. yüzyılın başlarında kanıtlanmıştır.
Todo lo que vemos en el mundo está hecho de pequeños objetos llamados átomos y así todo, solo podremos probar su existencia desde principios del siglo XX.
İlk olarak şaşırtan atomların ne kadar küçük olduklarıdır, milimetrenin milyonda birinden daha küçük... Tek bir kum tanesinde trilyonlarca atom vardır.
El primer choque fue el descubrir cuan pequeños son, menos de una millonésima de milímetro de diámetro, existen trillones en un solo grano de arena.
Şaşırtıcı bir şekilde evrendeki atom sayısı hakkında bir fikrimiz var.
Sorprendentemente, ahora tenemos una buena idea del número de átomos en el universo conocido.
Evrenin uçsuz bucaksız büyüklüğü ve atomun aşırı derecede küçüklüğü göz önünde tutulursa doğal olarak bu çok uçuk bir sayı, 1'in ardında 70 tane sıfır, trilyon kere trilyon kere trilyon kere trilyon kere trilyon kere trilyon atom eder.
Ahora, dada la vastedad del universo, y la pequeñez del átomo, no es sorprendente de que este sea un número difícil de imaginar, uno seguido de 70 ceros, esto es un trillón, de trillón de trillón, de trillón de trillón de trillones de átomos.
Sadece evrendeki atom sayısını kabaca bilmekle kalmıyor bunların 92 farklı "tat" ta olduklarını da biliyoruz.
No solo sabemos el número crudo de átomos en el cosmos sino que también que vienen en 92 sabores diferentes.
Şimdi bildiğimiz şey hayret verici bir başarıdır, yalnızca evrende kaç tane ve kaç çeşit atom olduğunu değil nasıl oluştuklarını bilyoruz.
Es un alcance humano increíble el hecho de que ahora sabemos, no solo cuantos átomos hay actualmente en el universo y cuantos tipos diferentes existen, sino de porque existen después de todo.
1919'da, atom dünyasının temelini anlamak için öncülük yapan bir keşif gerçekleşti.
En 1919, produjo su más grande revelación, una revelación que finalmente llevaría a una comprensión fundamental del mundo atómico.
Aslında simyanın ona gösterdiği sadece atom değil merkezindeki garip şey, atan küçücük bir kalp, çekirdekti.
Lo que la alquimia le demostró era el interior, no todo el átomo, sino que el extraño objeto del centro, ese pequeño corazón palpitante, el núcleo.
Başka bir deyişle, bir bardak sudaki atom sayısı, okyanuslardaki bir bardak su sayısından daha fazladır.
Déjenme decirlo de otra manera, existen más átomos en un solo vaso de agua que los vasos de agua que cabrían en todo los océanos del mundo.
Rutherford, atomun kendi yapısı, yani atomun içinde atom altı dünya olduğunu da biliyordu.
Y Rutherford sabía también que el átomo tenía una estructura, que dentro del átomo existía todo un mundo subatómico.
Konu atom çekirdeğine gelince işe yarayan en basit fikri aradı. işe yarayan fikir, çekirdeğin, bilardo topu benzeri, küçücük katı kürelerden oluştuğunu düşünmekti.
Cuando llegó al núcleo atómico, Rutherford ocupó la idea más sencilla en la que trabajaba y esto era imaginario como que el núcleo estaba formado de pequeñas esferas rígidas, como bolas de billar.
Tüm atom projesini sona erdirmekle tehdit eden bir sorun Rutherford'un himayesindeki biri tarafından ilk defa tespit edildi.
Un problema que haría zozobrar todo el proyecto atómico y sería uno de los propios protegidos de Rutherford el primero en identificarlo.
Tam atomların ağırlıklarını kesin olarak ölçebilecekken Rutherford'un atom çekirdeği modelinde bir problem buldular.
Ahora, al lograr pesar los átomos con exactitud, descubrieron que existía un problema fundamental con el modelo nuclear de Rutherford.
Rutherford bunun tek bir anlamı olacağını farketti : atom çekirdeğinde protondan başka bir şey daha olmalıydı.
Rutherford se dio cuenta de que esto podía significar solo una cosa - existe otra cosa aparte del protón al interior del núcleo atómico.
Bugün inşa adilen, atom çekirdeğini inceleme deneylerine rehberlik eden devasa hızlandırıcıları düşününce bu gerçekten etkileyici basitlikte, gerçekten.
Cuando pienso en los enormes aceleradores construidos hoy en día para conducir experimentos que examinen el núcleo del átomo, realmente es inspiradora su simplicidad.
Rutherford'un kayıp parçacıklarından atan bir atom silahı gibi.
Es como una pequeña arma atómica, disparado las partículas perdidas de Rutherford.
Teknik olarak, elektriksel olarak nötr olduğundan adının nötron olduğunu söyleyebiliriz. Nötron, atom ağırlığı problemini hemen çözdü.
Técnicamente podemos ver que es eléctricamente neutro, de ahí su nombre, el neutrón, inmediatamente resolvió el problema del peso de los átomos.
Böylece 1932'de atom ailesi tamamlandı.
Así, en 1832, la familia atómica estaba completa.
Bu durum kötüydü çünkü daha önceki fizik kuralları atom çekirdeğinin kendisini bir an içinde yok edeceğini öngörüyordu.
EN efecto era peor que eso, las leyes existentes de la física predecían que cada núcleo atómico debía autodestruirse instantáneamente.
Tıpkı bu mıknatıslar gibi iki proton birbirlerine yaklaşırsa birbirlerini itmeye başlarlar. Ama gariptir ki atom çekirdeğinde böyle olmaz.
Así que, como estos magnetos, si dos protones se acercaban mucho uno al otro debían en algún momento salir hacia otro lado pero extrañamente, dentro del núcleo atómico no es lo que pasaba.
Atom çekirdeği içinde saklı olan şey tamamen yeni bir şeydi, adına güçlü çekirdek kuvveti dendi. Bunu hayal etmenin en kolay yolu cırt cırttır.
Pero ahora, escondido dentro del núcleo atómico existía algo completamente nuevo, fue llamada la interacción nuclear fuerte y la manera más fácil de imaginarla es con el Velcro.
Güçlü çekirdek kuvveti ile birlikte insanlık, atom çekirdeğinin içinde aslında neler olduğu hakkında ipuçları edinmeye başladı.
Con la interacción nuclear fuerte, los humanos finalmente comienzan a tener un esbozo de lo que realmente sucede al interior del núcleo atómico.
Fizikçiler, atom çekirdeğini farklı temel kuvvetlerin savaşı olarak tasvir etmelerinin tüm zamanların en eski gizemlerinden birini çözdüğünü farkettiler.
Los físicos se dieron cuenta que haciendo la composición del núcleo como un campo de batalla entre diferentes fuerzas elementales se resolvía uno de los misterios más antiguos de todos los tiempos.
Güneşin büyük bir kısmını oluşturan atom içindeki kuvvetlerle alakalıdır, hidrojenle...
Todo está en el poder dentro de los átomos que constituyen la mayor parte del sol - el hidrógeno.
Keşfini takip eden yıllarda nötron Avrupa çapındaki atom araştırmalarının odağındaydı. Heyecanın sebebi de şuydu.
En los años inmediatamente siguientes a su descubrimiento, el neutrón se transformó en el foco de la investigación atómica en los laboratorios de toda Europa, y la razón del interés fue esta.
Nötron, atom dünyasının gizli bombacısıdır. Çünkü atomu oluşturan diğer parçacıklardan farklı olarak nötron adı üstünde elektriksel nötrdür.
Veamos, el neutrón es el bombardero espía del mundo atómico, ya que a diferencia de las otras partículas que conforman el átomo, el protón y el electrón, el neutrón es, como su nombre lo indica, eléctricamente neutro
Fizikçiler bu çarpışmaların olağanüstü olduğunu biliyorlardı, çünkü atom standartlarına göre nötron ağır olduğundan çekirdekle çarpışınca şiddetli bir patlama ortaya çıkarır.
Los físicos sabían que estas colisiones podían ser espectaculares debido a los estándares atómicos el neutrón es pesado, por lo que si colisiona con el núcleo generará un choque muy poderoso.
Bu müthiş bir enerjidir çünkü kum tanesi trilyonlarca ve trilyonlarca atom içermektedir.
Esto es una cantidad increíble de energía considerando que un grano de arena contiene trillones y trillones de átomos.
Bana göre bu olay atom çağının doğuşunu haber verir.
Para mí, esto marcó el nacimiento de la era atómica.
Atom bombası her şeyi değiştirdi.
La bomba atómica lo cambió todo.
Atom bombasının korkunç ironisi bilimadamlarının günahı yüzünden, unutamayacakları bilgi yüzünden çok önemli şeylerin ortaya çıkmasıdır.
La terrible ironía de la bomba atómica es que debido al pecado de los científicos, debido a ese conocimiento que no puede perderse, emergió algo de mucha importancia.
Şimdi atom ve çekirdeği hakkında şaşılacak kadar çok şey biliniyor.
La genta ahora sabía mucho acerca del átomo y su núcleo
özellikle, bilimadamları farklı atom çekirdeklerinin ne kadar kararlı olduklarının ölçümlerini ayrıntılarıyla yaptılar.
Específicamente, los científicos habían detallado las mediciones de cuan estables o inestables eran diversos núcleos atómicos.
Çünkü diğer grafikteki bu veriler küçük atom çekirdeklerinden değil hayal edebileceğiniz başka bir alandan geliyordu. Uzayın uçsuz bucaksız büyüklüğünden...
Esto es porque los datos de este otro grafico no provienen del pequeño núcleo sino desde algo mas diferente de lo que podrías imaginar... las vastas inmensidades del espacio.
Bu diğer grafik yıldızlardan gelen ışıklar hakkında çalışan astronomlardan geliyor ve atom çeşitlerinin evrendeki miktarlarını gösteriyor.
Este otro gráfico proviene de los astrónomos quienes estudian la luz arrojada por las estrellas y que demuestra la abundancia de los diferentes tipos de átomos en el universo.
Hidrojen büyük farkla en yaygın atom ve helyum hemen arkasında. Diğerleri pek çok değil.
Lejos, el átomo más común es el hidrógeno seguido por el helio y luego disminuyendo en forma importante en el resto.
Atom çekirdeğini anlamanın anahtarı olan atom, demir, aynı zamanda evrende en çok bulunan atomdur.
El hierro, el átomo que era la clave para entender el núcleo atómico, también resultaba ser uno de los átomos más abundantes en el universo.
Diğer bilimadamlarından fazlası, atom bilimi ile evren bilimi arasındaki örtüşmeyi keşfetmiş olmasıdır.
Mucho más que cualquier otro científico, exploró la extraña intersección entre la ciencia del átomo y la ciencia del cosmos.
Takip eden 10 dakikada çok yüksek ısı altında yalnızca iki çeşit atom çekirdeği oluştu, hidrojen ve helyum.
En los siguientes diez minutos del infierno de calor, emergieron los núcleos de solo dos tipos de átomos, el hidrógeno y el helio.
Hidrojenler birleşerek yıldız ışıklarını ve evrende bulunan bütün atom çeşitlerini ürettiler.
En su interior comenzaron a fusionarse, produciendo luz estelar y eventualmente todos los otros tipos de átomos que existen en el universo actual.
# Nötron, nötron... # 1932 yılbaşında atom fiziğinin diğer büyük merkezi
"Neutrón, neutrón..."