Avın traducir español
2,463 traducción paralela
Boyd çetesinin Don hapishanesinden ikinci ve eşi görülmemiş firarı ulusun tarihindeki en büyük insan avını başlattı.
La dramática y sin precedentes segunda fuga de la pandilla Boyd de la cárcel Don Jail ha propiciado la cacería humana más grande de la historia del país.
â ™ ª Başkaldırmak, rakibimizin meydan okumasına â ™ ª â ™ ª ve bilinen, hayattaki son insan, avının peşinde, sinsice gecede â ™ ª â ™ ª ve izliyor hepimizi, gözüyle â ™ ª â ™ ª bir kaplanın gözüyle â ™ ª
Eye of the tiger it's the thrill of the fight rising up to the challenge of our rival and the last known survivor stalks his prey in the night and he's watching us all with the eye of the tiger
Yarın timsah avını yöneteceğim.
No lo tienes en ti. Ya veremos.
Avınızı kampa götürüyorsunuz. Böylece işinizi tam olarak yapıyorsunuz.
Hacen que sus presas caminen al campamento para poder procesarlos apropiadamente.
Senin avın mı?
¿ Tu presa?
Avına atlama ayarını yapmalısın. Zayıflıklarını bulup, onu avlamalısın.
Tienes que poner la mira sobre tu presa, conocer sus debilidades, luego... cáeles encima.
Avına atlama ayarını yapmalısın. Zayıflıklarını bulup, onu avlamalısın.
Tienes que vigilar a tu presa, conocer sus debilidades, luego...
Ama burada hiç yiyecek yok. Bu yüzden anne avın geleceği bu tek açık buz deliğinde bekler. Ve oda avını zeminde aramalı.
No hay comida aquí, entonces su madre mantiene el agujero en el hielo abierto... la única ruta a los lugares de cacería... que también tendrá que ser su área de cacería.
Avınızı izlemek. Ve zehirin etkisini göstermesini beklemek.
Disipar el hambre, mirar, y esperar que el veneno haga efecto.
Avın da nasıl sona erdiğini biliyorsun.
Y ya sabes como acaba la Cacería.
Hafifliği ve sıkı kavrayan pençeleri ile bu yüksek ağaçların dalları boyunca avının peşine düşebilir.
Ligero de peso y con potentes pinzas de agarre, puede desplazarse a lo largo de las ramas de los árboles más altos en busca de su presa.
Sünger Bob gibi giyinerek çocuklarınla şeker avına çıkmışsın.
Te has disfrazado como Bob Esponja para ir a hacer "truco o trato" con tus hijos.
Hayatında kaç tane avın içini açıp da temizledin?
¿ A cuántos le sacaste la piel y los intestinos en tu vida?
Bak, zaten bizden bir kişinin, insan avının tam ortasında olduğunu biliyorum. Ama ne yapmamı istiyorsun?
Mira, sé que ya estamos con una persona menos en el medio de una cacería, pero, ¿ qué quieres que haga?
Selam Jake iş avın nasıl gidiyor?
Oye Jake, ¿ Cómo va la búsqueda de trabajo?
Deniz gergedanı avını filme alan ekip için buzun yeterince güvenli olması diğer haftaya sarkmıştı.
Fue otra semana antes de que el hielo fuera lo suficientemente seguro para la tripulación filmar la secuencia completa de caza de narvales.
suya dalışımız, yüzüşümüz, yiyecek arayışımız ve nihayet, onun başarılı geçen bir balık avını, birleştirmeliyim..
Nuestro dinamismo, nuestro nado, la búsqueda de alimentos, y, por último, la captura exitosa de un pez, todo tenía que evolucionar conjuntamente.
Az önce aslanlara rastladık, erkek ve diğer yavrular ölü avın etrafında, ve biz yaklaşık... beş metre uzaktayız.
Acabamos de ver cruzar a las leonas, a un macho y a todos sus cachorros dirigiéndose a la presa que han cazado las leonas, y estamos... a unos cinco metros de distancia.
Benin aç durumda ve bugün ki avın daha verimli geçeceğinden emin.
Benin tiene hambre y está decidido a que hoy tendrá éxito, cazará algo.
Okları pirana dişleriyle keskinleştirerek oklardaki zehrin, avın vücuduna iyice etki edeceğinden emin oluyorlar.
Afilando bien los dardos en dentaduras de pirañas, junto con la punta envenenada garantizan que el tiro se introduzca en el cuerpo de la víctima.
Ekolokasyon ile avın yerini belirlediklerinden bulanık suda avlanmak onlar için sorun olmuyor. Ama sürüden balık yakalamak oldukça zor.
Puesto que detectan a sus presas mediante la ecolocación, no tienen dificultades para pescar en aguas turbias, pero atrapar individuos dentro de un banco es más difícil.
Küçük beyin avın nasıl gitti?
¿ Cómo ha ido tu pequeña búsqueda del tesoro?
Anne, yarın kilisede Paskalya yumurtası avı var.
Oye mamá, hay una cacería de huevos de pascua en la iglesia mañana.
Av başlasın.
Que la cacería comience.
Wookie Avı Mükemmel bir öğrenci, öğretmenin öyle olmasını umduğu kişidir.
UN GRAN ESTUDIANTE ES LO QUE EL MAESTRO ESPERA QUE SEA
Tamam, ama süper derecede av tutkunuyum Dünyada'da başka hiç biri kalmamış insan ırkının geleceği, sana ve bana kalmış.
Vale, pero ahora estoy super cachas de cazar y recolectar, y no hay otros tíos en la tierra, y depende de ti y de mí continuar la raza humana. - No.
Pekala, o av bıçağını kullanmayı bırakman gerek.
Bueno, deberías dejar de usar esa cuchilla tan afilada.
Evet komiser, iyi av yakaladınız.
¿ Y, Capitán, buena captura esta mañana?
.. AV'deki açılma kapakçığın boyularını bozar...
Dehiscencia de válvula aórtica levantando el corazón, válvula sobredimensionada...
Siz ne sandınız.. resmen onlar katil ve biz de avız
- Están siendo asesinados alla afuera. - Esto hará que el golfo de Méjico parezca un hueco. Es un desastre global.
- Tess kendini bir hayvanın avı olarak çizmiş.
Tess se hizo a sí misma literalmente como - la presa de un animal.
- Neal "av köpeği" olayını yapmamızı istedi.
Neal quiere un perro de caza.
Av başlasın. Yardım etmeye geldim.
Qué la cacería empiece.
Babamın av bıçağı orada.
El cuchillo de caza de mi padre está ahí.
- Av hayvanları bölgesine yakın mı?
¿ Cerca de la reserva de gamos?
Av! Bir kaç gün sonra, Zoey'nin kutusunu almak için 'The Captain'ın dairesine gidiyordum.
Unos días más tarde, me dirigí al edificio del capitán... a buscar la caja de Zoey.
Söğüt Bulvarı 23 numarada yaşamadığını tespit ettik.
Y hemos determinado que no vive en el 23 de la Av. Sauce.
Köpek balığını karaya çıkarmanın normal yolu bu değil. Ama av avdır.
No es la forma normal de izar un tiburón, pero una captura es una captura.
Muhteşem avı yakalamak için, kendi dalış yeteneklerimle Sulbin'in aletsiz dalışını birleştirmem gerekiyor..
Para grabar el momento perfecto, tuve que poner a prueba todas mis habilidades de buceo, así como las de buceo libre de Sulbin.
Sürüsü, gebe dişiler de dahil, doymak bilmez çöl avcılarının topraklarında av oluyorlar, ve onlar için yeni doğmuş devenin taze eti gibisi yok.
Su manada, incluyendo hembras preñadas, se encuentra ahora en los cotos de caza de un depredador voraz del desierto, y no hay nada que más le guste que la carne de camello recién nacido.
Ve av çıraların tutuşmasıyla başlıyor.
La caza empieza encendiendo un fuego.
Ama onların avı da çok kurnaz, bu yüzden otlardan gizlenecek bir yer yapıyorlar.
Sin embargo, sus presas son más astutas, por lo que construyen un escondite entre la hierba.
Vaana'nın av yeteneği kolay yemek ile ölümcül av arasındaki farkı fark edecek konumda.
Las habilidades cazadoras de Vaana le permiten reconocer la diferencia entre una comida fácil y una trampa mortal.
Vaana'nın avı dünyanın en büyük yılan marketine gönderildi.
Las capturas de Vaana van directas al mercado de serpientes más grande del Mundo.
Ama bunun dezavantajı Dorobo bir ava rastgeldiğinde, av eğer bu bölgedeyse, burdaki aslanların daha agresif ve saldırgan olacağıdır.
Pero el lado negativo de todo esto es que cuando los Dorobo localicen la presa de los leones y roben su alimento, pondrán en alerta a los leones de la zona, y estos se volverán más agresivos y más protectores.
Saat sabahın sekizi, gece vardiyamı henüz bitirdim, ve ayrıca ölü bir av etrafında aslanlar bulduk, Warren ortaya çıktığında gün ışığı film için yeterliydi, gövde bir hayli parçalanmıştı.
Son las ocho de la mañana, acabo de terminar mi turno de noche, y aunque hemos encontrado una de las presas que han cazado los leones, pero cuando llegó Warren y disponía de la luz suficiente para filmarlo todo,
Mati'lerin gözlerine damlattıkları zararlı bir bitki özü hem avcıların duyularını keskinleştiriyor hem de av için konsantre olmayı sağlıyor.
Los Matis también dejan caer en sus ojos el jugo de una planta tóxica para agudizar sus sentidos y enfocar sus mentes durante la caza.
Mati'ler avın yerini tespit etmek için duyu yeteneklerine güveniyor ve onları tuzağa düşürmek için taklit yapıyorlar.
y utilizan el mimetismo para pasar desapercibidos y acercarse hasta ellos.
Ama Joning'in gözleri üzerimdeydi, diğer balıkçıların da öyle ama bunu tüm av sezonu boyunca yapmak istemezdim. Bundan eminim.
Joning me estaba vigilando y el resto de los chicos también, pero no me gustaría tener que hacerlo para pescar, eso seguro.
Şehirleri ve krallıkları silip süpürdüler. Ölü atlarının üzerinde av köpeği boylarındaki solgun örümcekleriyle avlandılar.
Arrasaron ciudades y reinos cabalgando sus caballos muertos cazando con sus manadas de arañas blancas, grandes como sabuesos...
Wise sokağının köşesindeyim, Chaffer's Dock'ın yakınında.
Estoy en la esquina de la Av. Wise, cerca del muelle de Chaffer. - El auto de Cameron sigue aquí.