Azıcık traducir español
4,682 traducción paralela
Azıcık bir diplomasi uzun yollar kat etmeni sağlar. Özellikle de insan tarafıyla.
Un poco de diplomacia ayuda, especialmente con los humanos.
Azıcık hasta olduğunu söyledim, tifodan öldüğünü değil!
Has dicho que te sentías mal, no que te morías de tifus.
Azıcık ses ağrıya neden oluyor.
El menor ruido le hace daño.
"Azıcık onlara, çoğu kimseye."
"una para ellos, cinco para nadie".
- Mantıklı. Azıcık daha. Tamam!
Tiene sentido.
Azıcık rüşvet çok kapı açar.
Hay algo de soborno.
Azıcık da olsa nedenini merak etmiyor musun?
¿ Al menos no estás interesado en por qué?
Fazla karıştırılmış az vanilyalı latte var, ve azıcık da karamel.
Solo uno con leche avainillada con batido extra y un toque de caramelo.
Azıcık da olsa etkilenmiş olman gerek.
Debes estar un poco impresionada.
Azıcık çevreyi düşün.
Considere el medio ambiente
İyi tamam azıcık alıyordum oldu mu?
Vale, vale, robaba un poco, ¿ vale?
Tabii, bekle azıcık.
Cierto, espera un segundo.
Azıcık bekle dedin ama.
Dijiste "pronto"
Azıcık bekle. Bizimle ilgili olduğuna emin misin?
Espera. ¿ Estás seguro de esto?
- Azıcık? - Kıskandım mı?
- ¿ Un poquitín?
- Azıcık.
- Un poquitín.
Eğer azıcık duygun varsa, ona güvenmeyi bırak.
Bueno, si tuvieras una pizca de sentido común, dejarías de confiar en ella.
Ama eğer suratsız... kabus canavarları hakkında bir ansiklopedin yoksa, neden azıcık düzenli bir dedektif çalışması yapmaya başlamıyorsun?
Pero a no ser que tengas una enciclopedia de monstruos de pesadillas sin cara, ¿ por qué no empezamos con un pequeño y típico trabajo de detectives?
Azıcık paslanmışsın ama daha fazlasını görmek istiyorum.
Estás un poco oxidada, pero eso es lo que quiero ver.
Hey, kanki, azıcık ayakta durmayı denesen?
Oye, colega, ¿ quieres intentar ponerte de pie?
Neden içeri buyurmuyorsun, laflarız azıcık.
¿ Por qué no pasas y lo charlamos? Sí, por supuesto.
Sadece düşündüğümden azıcık daha geç.
Sólo un poquito más tarde de lo que pensé.
Bu yüzden biraz farklı bir şey yapmak istedim, azıcık yavaş, biraz daha olgun bir şey.
Así que quería algo diferente, que fuera más lento. Algo un poco más maduro.
Kafiye şimdi geliyor Token, azıcık sabret.
Va a rimar Token, solo espera.
Ama dilim damağım kurudu. Önce ağzımı ıslatayım azıcık.
Pero esta un poco seco aquí arriba, entonces primero, déjenme mojar mi bigote.
Azıcık güven bana.
Hazme caso.
Azıcık bile olsa sevmedim bu fikri.
No me gusta ni un pelo esta idea.
Doğu minderimi pizzayı altıdan bırakasın diye azıcık açık bırakıyorum. "
PD : Bajaré mis defensas lo suficiente " para que puedas acercar un trozo de pizza bajo el almohadón oriental."
Onu azıcık bir balgamdan yetiştirdim!
¡ La crié de un pequeño escupitajo!
Büyükbabanla azıcık ya şeker ya şaka oynayalım.
Tengo una fiesta increíble a la cual ir.
Hatta belki sandalyesinde hafif geri yaslanıp başını azıcık sallar bile.
Hasta podría inclinarse hacia atrás un poco en su sillón y asentir ligeramente.
Hem bu grupta fizikten azıcık olsun anlayan başka kimseyi göremiyorum.
Además, no veo a nadie más en este grupo que sepa lo más mínimo sobre física.
Şu sunuculuk işini ona daha söylemedim çünkü iki saati nasıl "ı" ları birazcık yuttuğumu söyleyerek... Azıcık işte. Azıcık.
Ni siquiera he hablado con ella sobre el trabajo temporal de presentador, porque no quiero pasar dos horas escuchando como pronuncio mis C's un poo débil... podo... poco.
Ama senden azıcık anneni düşünmeni istiyorum.
Pero quiero que pienses en tu madre durante un momento.
Azıcık bekle. Bizimle ilgili olduğuna emin misin?
Espera. ¿ Estás seguro de que esto es por nosotros?
Burada azıcık da olsa affedilmek için ne yapmak gerek?
¿ Por cuánto tiene que pasar alguien para conseguir algo de perdón por aquí?
Biraz uzun boylu, sarışın, çekici ama azıcık da korkutucu?
Es un poco alta, rubia, bastante atractiva, pero da un poco de miedo.
Azıcık sola.
Un poco más a la izquierda.
Onu birazcık kesip, azıcık doku örneği, belki biraz da vücut sıvısı alabilsek bunu anlayabilirdik.
Si pudiéramos abrirlo un poquito tomar muestras de tejido, algún fluido corporal... -... descubriríamos algo.
Ayakları yerden azıcık yüksekteydi.
Y sus pies estaban justo justo tocando el suelo.
Elimizdeki azıcık parayı da bir böceğin üstüne bahse girmemize ikna ettiğine inanamıyorum.
No puedo creer que nos convencieras de apostar por un escarabajo.
Herkesin az önce, çok hızlı bir şekilde buradan çıkıp gitmiş olabilme ihtimali var mı?
¿ Existe la posibilidad de que todos se fueran rápidamente?
En azından biz yapmıyorduk. Ta ki Dominic'le Jesse altı ay kadar önce çıkıp gelene dek.
Al menos, no lo hacíamos... hasta que Dominic y Jesse aparecieron hace seis meses.
Azıcık bekle, olur mu?
Sólo espera un poco más.
Azıcık bile değil.
- Para nada.
En azından tüm gün kıçının üstünde oturuyorsun.
Al menos te pasas el día sentado.
Bu kimyasal katkı, güneş ışığı ile birlikte ortaya çıkıyor. Kirli toksinleri daha az zararlı bileşenlere dönüştürüyor.
El aditivo químico se activa mediante la luz solar y convierte las toxinas de la niebla en
Demek ki onlar tesisi yıkmadan önce çok az vaktimiz var. Yukarı çıkıp o şeyle mümkün olduğunca çok silahlarını devre dışı bırak.
Sube allí y quítales todas las armas que puedas con eso.
- Will, kendine gelip evli bir adam olduğunun ve az önce bir devlet okulunun koridorunda zorlayıcı cinsel tavsiyeler veren bir şarkıyı dokuz tane reşit olmamış çocuk etrafında kıvırırken söylediğin gerçeğinin farkına varmalısın.
- No lo es. - Will... Tienes que echar el culo atrás, tú, un hombre casado de 37 años, que acaba de actuar con bailes sexuales provocativos con nueve menores perreando a su alrededor por los pasillos de un instituto público.
Anne muhteşem, en azından sıkıcı değil.
Anne es hermosa, y por lo menos no es aburrida.
Fakat bu en azından B.N.C. sahip olduğun erişim ile B.N.C'deki şerefsizlere gününü göstermek için bir şans böylece seni sıkıştırdıklarına pişman olacaklar.
Pero al menos es una oportunidad para demostrar a esos bastardos de BNC el tipo de acceso que tienes para que se arrepientan de haberte echado.