Açın traducir español
92,322 traducción paralela
Ayağını acıttı ve zıplayıp duruyor.
Se lastimó el pie y está dando saltos.
Aç olanınız varsa lobide meze tabağımız var. Ben açım!
Si alguien tiene hambre, hemos puesto un plato de aperitivos en el recibidor.
"Sizi yaratan kişiyi mahvetmedikçe asla gerçek bir acımasız olamazsınız."
"Nunca serás realmente despiadado hasta que destruyas a quien te hizo".
Bay Burns anlamıştı ki Güce duyduğu acımasız istek... başka bir adamın kalbinde sonsuza dek yaşayacaktı.
El Sr. Burns se dio cuenta de que su despiadada ansia de poder seguiría latiendo para siempre en el corazón de otro hombre.
Kanal 6 Süper Takım Yayını'nın, Acılı Sosisli Günü Öğleden Sonrası'nın * kaçan sosisli hikâyesini izliyorsunuz.
Kent Brockman con ustedes. Están viendo la Súper Cobertura en Equipo del Canal 6 de una Tarde de Perros Calientes con Chili y Salchicas en Fuga.
Kısa bir süre sonra destek gemimiz Scirocco'yla iletişimimiz kesildi. Tahminen iki kilometre ötedeki BMD hattında hareketlilik yaşandığını ve ateş açıldığını gözlemledik.
Poco después que la Scirocco, nuestra nave de apoyo, quedó sin comunicación, observamos movimientos en el límite de la ONU, aproximadamente a dos kilómetros de distancia, y disparos de armas.
Hepsi açılsın.
Abrirlas todas.
Açıklamasını istediğim önemsiz detaylar sadece.
Solo unas cositas que necesito que aclare.
Pekâlâ tatlım, bana Ganymede'deki her geminin kesintisiz izini göster. Kulaklarını dört açıp MKCD'na ait her frekans bandını ve yayını izle. İstasyona giriş ve çıkış trafiğini etkileyecek bir şey olursa bilmek istiyorum.
Muy bien, querida, rastrea continuamente a todas las naves en Ganímedes y mantén los oídos atentos, vigila cada banda y transmisión del ERCM, quiero saber si hay algo que afecte el tránsito entrante y saliente de esa estación.
Açıkçası bir savaş alanının ortasındayız.
Bueno, básicamente estamos en medio de una guerra.
Yalnız yıldız durumunda. Konunun her iki tarafında vokal kamuoyu nedeniyle, Vali olasılığının nihai bir incelemesini açıkladı
Debido a la opinión pública vocal de ambos lados en el asunto, el gobernador ha anunciado una revisión final con la posibilidad de una suspensión de la ejecución en el caso del Sr. Shea bajo la autoridad de la Dra. Amanda Tyler,
- Bazen egzersiz tekerlerini açık tutmalısın, Tek başlarına dönmek isteseler bile.
A veces debes mantener las ruedas de entrenamiento a punto, aunque ellos quieran rodar solos.
Durumunun bu kadar kötüleşmesini nasıl açıklarsınız?
Entonces, ¿ cómo explica su empeoramiento súbito?
Neden Bayan Zacharides'in.. .. hastaneden M Keenan imzalı bir mektup aldığını açıklayabilir misiniz?
¿ Puede explicar por qué la señora Zacharides recibiría una carta del hospital firmada M Keenan?
Yüzbaşı, belediye başkanlığını bırakma konusunda biraz daha açıklama yapar mısınız?
Capitán, ¿ puede decirnos algo más sobre su renuncia a la alcaldía?
Mevkinizi açıklar mısınız, efendim?
¿ Puede aclarar su posición, señor?
Film seyretmek mi istersen, ya da aç mısın?
¿ Quieres ver una película, o tienes hambre?
Olanların hiçbirini açıklayamıyorum.
No puedo explicar nada de lo que está pasando.
Çantası kapının yanında, Muhtemelen bıraktığı yerde, açılmamış.
Su bolso está junto a la puerta, probablemente donde lo dejó caer, sin abrir.
Açıkçası, Dr. Hampton'la birlikte buradasınız.
Obviamente están aquí por la Dra. Hampton.
Belki parmak izlerinin nasıl olduğunu açıklayabilirsin Aynı cinayet mahalline girdi Dün gece meslektaşının öldürüldüğü yerde,
Quizás pueda explicarnos cómo sus huellas dactilares acabaron en la misma escena del crimen donde su colega fue asesinada anoche, ya que murieron hace seis meses.
Ve sürpriz, yasadışı damping yaptığı rekor bir şey. Devletin dört bir yanındaki halka açık topraklarda zehirli atıkların yok edilmesi.
Y, sorpresa, tiene antecedentes de vertidos ilegales de desechos tóxicos en tierras públicas por todo el estado.
Bu ağacın etrafındaki kanı açıklıyor.
Bueno, eso explica la sangre alrededor del árbol.
Bir süredir açılmamışsın, değil mi?
No te han abierto en mucho tiempo, ¿ no?
Aç mısın?
¿ Tienes hambre?
Bu neden saldırdığını açıklıyor Düzenli ve neden ona saldırdı.
Eso explicaría por qué atacó al enfermero, y por qué él la atacó a ella.
Yatmış olmalıydım, ama ön kapının açık olduğunu duydum. Bu yüzden alt katta oturdum ve... Bu garip adamın evimize geldiğini gördüm
Se suponía que estaba durmiendo, pero escuché la puerta del frente y me escabullí a la planta baja... donde vi a este extraño ingresando en nuestra casa y dirigiéndose a la habitación de mi abuelo.
Adalind'ın annesinin kitaplarından biri masada açık.
Uno de los libros de la madre de Adalind está abierto sobre la mesa. El espejo destapado.
Evet, bir açıdan, tabii ki demektir ki... Bu konuşmanın... olması gerekiyordu.
Sí, en cierto modo, lo que por supuesto significa... que esta conversación... se suponía que iba a pasar.
Bu olanların üç açıklaması olabilir.
Hay tres posibles explicaciones para todo esto.
Tanrı'nın açıklama yapması gereken bir şey daha çıktı ama bu kovboy kıçımızdayken O'nu asla bulamayacağız ve onu nasıl durduracağımı bilmiyorum.
Eso es otra cosa que Dios va a tener que explicar, pero nunca vamos a encontrarlo con ese maldito vaquero tras nuestros traseros y no sé cómo detenerlo.
Ne derdin varsa, acını hafifletir.
Cualquiera sea su problema, le aliviará el dolor.
İyi deneme, ama ikiniz çocuğu çıkarmak için bir şeyler yaptınız ve toplumda bir arada görünerek o şeyin açığa çıkmasını istemiyorsunuz.
Buen intento, pero ustedes dos hicieron algo para sacarlo y no queres que eso salga a la luz apareciendo por ejemplo en publico
Hayır, Harvey hepimizin olmadığını açıkça belirtti.
No, Harvey dejó claro que no hay un nosotros.
Çalışanımın baroya kabulünün neden sağlanmadığını açıklamak ister misin?
¿ Podrías decirme por qué estás jugando con la admisión de mi asociada al colegio de abogados?
- İşte bu. Yapacağımız çok basit bir hatanın sahte Eleanor'un sonsuza kadar acı çekmesine neden olabileceğini aklınıza getirmemeye çalışın.
Ni siquiera piensen en el hecho de que nuestro menor paso equivocado podría causar que la falsa Eleanor sufriera por toda la eternidad.
Yoksa bunun ayrımcılık olduğunu düşünmemin nedeni sınırlı erkek bakış açım mı?
¿ O pienso que es proxenetismo debido a mi punto de vista masculino limitado?
Şimdiyse bir kadın olarak bir erkeğe açılıyorum ve ondan aşkını itiraf etmesini istiyorum.
Y ahora mismo, soy sólo una chica dirigiéndose a un chico pidiéndole que admita que me ama.
Dünyanın her yerinden çocuklara yardım edecek bir vakıf planı yapmaya başladım. İnsan haklarını gözetecek tarımı destekleyip geliştirecek ulusları ve toplumları her açıdan yükseltecek bir vakıf.
Así que elaboré planes para esta fundación que ayudaría a los niños de todo el mundo, promovería los derechos humanos, revolucionaría la agricultura, y simplemente mejoraría a cada nación y a cada sociedad en todas las formas posibles.
Ama hayır tekrar bu konunun açılmasını istemiyorum yoksa beynim patlayacak.
Pero no. Por favor no me hagas pensar en esto de nuevo. Mi cerebro se romperá.
Jason'ın durumumuzu açık edeceğini düşündüğümden varlığı bana işkenceydi. Doğal olarak Chidi'ye de işkenceydi çünkü kendini sorumlu hissediyordu. Bu durum onu benim için mükemmel ruh eşi yapıyordu.
Jason me torturó, porque estaba seguro de que iba a arruinar nuestra pantalla, que fue torturado por Chidi, porque él era responsable de mí, que hizo que Chidi pareciera el alma gemela perfecta, y eso torturó a Tahani, porque él no la amaba.
- Aç bakayım ağzını.
- Abre.
Will, bu çok büyük bir risk. Fazla açıldın.
Esto compensará por todas las pérdidas.
Şimdi kulaklarını açıp beni dinlemeni istiyorum, Billy.
Quiero que me escuches con claridad.
Ama ormanda olmalarının başka bir açıklaması yok.
No hay explicación en la orden, pero debería ser la interpretación de la orden.
Jenny Lewin, onu açık tribünün altında Karen Murphy kaltağının ağzına verirken görmüş.
Jenny Lewin lo vio meterse debajo de las gradas con la rara de Karen Murphy.
Eugene, kapıyı hemen aç yoksa başın derde girecek!
Eugene, abre esta puerta ahora mismo o te meterás en un gran problema. Lo digo en serio.
Biri halka açık havuza bok attığında.. ... bulup çıkarması için ağ verip çocuk yollarsınız.
Cuando alguien suelta un mojón en una piscina pública, mandas a un niño con una red para pescarlo.
Çok acınası birisin sen kız gibi saçların var aletin çalışmıyor.
Eres tan jodidamente patético, capullo flácido con flequillo.
Ağdacımın karşısında bir Jamba açıldı.
Han abierto un bar de zumos enfrente de donde me hago la cera.
- Canın acıyor mu?
- ¿ Te hago daño?