Ağacı traducir español
14,828 traducción paralela
Evlat, bu turnuvada ki tek satranç ustası, aile ağacında hemen yanında asılı.
El único as del ajedrez en este torneo está junto a ti en el árbol genealógico.
Bu Ku'ala, ruh ağacı.
Este es Ku'ala, el árbol espíritu.
Bu Ku'ala, ruh ağacı.
Este es Ku'ala, el árbol espiritual.
Söyleyin, üç güverteli bir 18. yüzyıl kraliyet donanma gemisi için kaç tane meşe ağacı gerekir?
Díganme, ¿ cuántos robles se necesitan para construir un barco naval de tres niveles del siglo XVIII?
Sakın o ağacı yeme.
No comer de ese árbol.
Çünkü hiç beklemediğiniz şey, yandaki ağacın arkasında pusuda bekliyor olabilir.
Debido a que lo inesperado podría estar al acecho detrás del árbol más próximo.
Amerikan ceviz ağacını geçer geçmez demişti.
Bueno, él dijo que era un poco más allá de Shagbark Kickory.
En son ikiniz bana böyle baktığınızda benim külüstürü alıp Fairmont Drive'da gezerken büyük bir meşe ağacına çarpmıştınız.
De acuerdo, la última vez que ustedes dos me estaban viendo de esa manera, fue cuando ambos tomaron mi convertible para dar una vuelta y lo estrellaron en ese viejo roble en Fairmont Drive.
Bir köprünün ya da bir ağacın altında ya da romantik bir park bankında.
Y luego se supone que se tenían que volver a ver después, cierto, debajo de un puente o un árbol o un banco romántico de un parque.
Kabuğu düşme ile orada üzerinde o ağacı görüyor musun?
¿ Ves ese árbol ahí con la corteza cayéndose?
Son bin yılını bir ağacın içinde geçirmiş biri olarak hiç fena değil.
Nada mal para alguien que estuvo mil años atrapado en un árbol.
Camelot'tayken, Merlin kehanetleri bana bir ağacın içinden iletti.
En Camelot, Merlín me dijo sus profecías desde dentro del árbol.
- Ağacı nereden kestin?
- ¿ Dónde fue talado este árbol?
- Ağacı parçalara ayırdığı için ücret alıyor.
- Obtiene su pago con trozos de madera.
- Keresteye ihtiyacımız varsa ağacı niye kendimiz parçalamıyoruz?
- Si necesitamos madera, - ¿ por qué no la cortamos nosotros?
Böyle bir ağacın değeri nedir?
¿ Cuánto cuesta un árbol como ese?
Durmadan çalışıp her dijital ağacı sallıyorum. Henüz bir şey yok.
Señor, estoy buscando en todos mis canales a tiempo completo, agitando cada árbol digital y aún nada.
Ama kuru öksürükse sandal ağacı.
Pero si la tos es seca, sándalo.
Bence doğum günü çocuğu dev bir ağacı kurtarmak yerine oyuncağı tercih eder.
Simplemente creo que un niño preferiría Tener un juguete sobre el ahorro de un árbol gigante.
7 numaralı otoyolda, büyük ağacın yanında.
Justo sobre la Autopista 7, al lado del árbol grande.
Artık büyük ağacın yanında değiliz.
Ya no estamos al lado del árbol grande.
Ağaç budama sanatım!
¡ Mi topiaria!
Bir tane de ağaç gövdesinin altında saklanan var!
Y hay uno escondido bajo ese tronco de árbol.
Orada ağaç insanlarla birlikte kendime yeni bir hayat kuracağım.
Me voy a la jungla y voy a buscarme la vida entre la gente de los árboles.
Gün batmadan dönmeye bak sadece, yoksa ağaç insanlar seni yer.
Vale, Morty. Pero vuelve antes del anochecer o la gente de los árboles te comerá.
Ağaç insanlara liderlik mi ediyorsun?
¿ Lideras a la gente de los árboles?
Orada ağaç insanlarla birlikte kendime yeni bir hayat kuracağım.
Voy a ir a la naturaleza, y voy a hacerme una nueva vida entre la gente árbol.
Gün batmadan dönmeye bak sadece, yoksa ağaç insanlar seni yer.
Sólo vuelve antes que se ponga el sol o que la gente árbol te coma.
Ağaç insanlara liderlik mi ediyorsun?
¿ Estás liderando la gente árbol?
Ağaç dalı?
¿ Una rama?
Ağaç evini hatırladım ama şarabı unuttum.
Conseguí recordar lo de la casa árbol, y se me olvida el vino.
Ağaç evime tırmandığı günden beri ona âşığım.
He estado enamorado de ella desde la primera vez que subió a mi casa árbol.
Fındık, meyve, yenilebilir ağaç kabuğu.
Frutos secos, fruta, corteza de árbol comestible.
Yenilebilir ağaç kabuğu mu?
Corteza de árbol comestible, ¿ eh?
Ben ona ağaç kadın diyordum.
He estado llamando a su mujer de la planta.
- Ağaç aydınlatma töreni.
La ceremonia del encendido del árbol.
Reddetmiştin, baban bahçeden ağaç kesmeni istediğinde seni ortalık kan içinde kalana dövdüğünde bile yine de şiddetle reddettin.
Lo negaste, incluso cuando tu padre te hizo cortar un cable en el patio, incluso cuando te dio una paliza hasta que sangraste. Aun así, lo negaste vehementemente.
Beklemekten ağaç olduk.
Hemos esperado por horas.
- Ağaç güzelmiş.
- Es un buen árbol.
- Sadece ağaç parçalar, Lordum.
- Lo cortará, señor.
Öyleyse Wigulf'a gidersem bana kaç ağaç parçaladığını söyleyecek ve sen de keresteyi göstereceksin, öyle mi?
Así que, ¿ si voy con Wigulf, me dirá cuántos árboles como ese ha cortado y tú me mostrarás la madera?
- Lordum bu sadece bir ağaç.
- Señor, es un árbol.
- Ağaç kesmeye gittiğinde.
Cuando estaban afuera cortando madera.
Ağaç kesildi!
Cortó el árbol...
İlahi Ağaç'ı al...
Toma el Árbol Divino...
Ağaç yok oldu!
¡ El árbol desapareció!
İlahi Ağaç'ın ta kendisi...
El mismísimo Árbol Divino...
- Hayır, ben çocukken biz hiç Christmas ağacı falan yapmadık.
- ¿ No? - Mi padre decía... No.
O adamın kolunda ağaç dövmesi vardı ama Weller'da yok.
El tipo tenía un tatuaje de un árbol en el brazo, y Weller no lo tiene.
Yolda büyük bir ağaç var efendim.
Hay un gran árbol en la carretera, señor.
O ağaç tura dahil değil.
Ese árbol no es parte de la excursión.