Aıt traducir español
39,364 traducción paralela
Bunun için üzgünüm gündelik konuşma kısmını kapatıp onu ilginç ve tırıvırı bilgiler vermesi için yönlendirmiştim.
Sí, lo siento por esto. La aparté de coloquialismos y la metí a "hechos graciosos" y cositas de trivia.
Tıpkı senin gibi olacağım.
Voy a ser igual que tú.
Tıpkı bizden biri gibi.
Igual que nos podría haber pasado a nosotros.
Çok para ödüyor, Ve seni yok etmek istediğini söylüyor. Tıpkı Gennaro'ya yaptığı gibi.
Dice que quiere cargarse a usted como se cargó a su hijo Gennaro.
MacGYVER : Riley bizim, ah, I.T. departmanına bir hafta önce başladı.
Riley acaba de unirse a nuestro... departamento de informática hace una semana.
April MacLean. Bu soruya yanıtım şu :
April Maclean, la respuesta a la pregunta
Hem hedefi hem ateş edeni vurarak bedeni parçalıyor evrenin uzak köşelerine dağıtıp Gölge Soyu'nu yanında götürüyor.
Afecta tanto al blanco como al tirador, destrozando el cuerpo, dispersándolo a los lejanos confines del universo, llevándose al Shadow Kin con él.
Kaptana söyle basıncı azaltıp tırmanmaya başlamamız gerek.
Dígale al capitán que necesitamos despresurizar y empezar a ascender.
İlkine yaklaşık bir saat içerisinde bir tır çarpacak diğeride ondan hemen önce sokak köşesinde ölecek.
A uno lo arrolla un camión aquí en una hora. Y el otro muere en la acera poco antes.
Senin için DEO'ya katılarak tıp kariyerimi feda ettim.
Renuncié a mi carrera médica para unirme al DOE por ti.
Kemer ortaya çıkana dek, polisin kayda değer tek kanıtı, bu fildişi parçaydı ve bir yararı olmamıştı.
Hasta que apareció el cinturón... la única prueba útil que la policía tuvo era esta... esquirla de marfil, y nunca nos ha llevado a ningún lado.
Superman Lex'i hapse tıktığında ailemin şirketini geri alarak onu iyilik için çalışan bir yer haline getireceğime yemin ettim.
Cuando Superman encerró a Lex, juré recuperar la compañía de mi familia. Convertirla en una fuerza para el bien.
- "E.T eve telefon."
"ET llama a casa".
Kendini her zaman bölge yöneticisini öldürmeye kalkarak mı tanıtırsın?
¿ Es que siempre te presentas tratando de asesinar a un jefe de estado?
O kadar uzun süredir uzaylıları kovalıyorum ki belki de hepsinin kafese tıkılması gereken birer düşman olmadığını düşünmek aklımın ucundan bile geçmedi.
He estado cazando alienígenas desde hace tanto tiempo que nunca me detuve a considerar que tal vez no todos ellos eran hostiles que debían ser encerrados.
Gecenin birinde, tıbbi bir tesisin arka kapısından girerken mi?
¿ Entrando por la entrada de servicio de un centro médico a la 1 : 00 a. m.?
Ya yaşıtım ya da daha yaşlı bir erkek bulmam söylendi hep!
O me dicen que encuentre a un hombre de mi edad. O mayor.
Jennifer'da kullanılan bu düğümler, 14 yıl öncekilerin tıpatıp aynısı.
Estos nudos en Jennifer. Son exactamente iguales a los de hace 14 años.
Seni olay yeriyle ilişkilendiren kanıtı yok ettim.
Destruí la prueba que te ata a la escena del crimen.
Jennifer'ı öldürmediğime dair kanıt mı istiyorsunuz?
¿ Quieren pruebas de que no maté a Jennifer?
Üç boyutlu bir yerde katı bir top sınırsız defa bölünebilir ve parçalar üst üste gelmez sonra da yeniden birleştirilip aynı türden tıpatıp bir kopya daha yapılabilir.
Una bola sólida en un espacio tridimensional puede partirse en una cantidad finita de piezas que no se sobrepongan, las cuales pueden volverse a juntar para producir dos copias idénticas de la misma esfera.
Tıpkı haberlerde gördüğüm gibiydiler.
Se parecían a las que había visto en las noticias.
Tıbbi kayıtlar istediği kadar iyi olsun.
¿ De qué van a servir los historiales médicos?
1 saat uzakta tarihi bir anıt var.
Hay un monumento histórico a poco más de una hora.
B E R B A T "Berbat."
"Vaya... mierda".
Sen Cumhuriyetçi karşıtısın.
Te opones a los republicanos.
Fakat şiddet karşıtısınız?
¿ Pero se considera a sí mismo contrario a la violencia?
Şu anda olan şey 9. Temyiz Mahkemesine atanmadan önceki gece seks için ödeme yaptığına dair kanıtım var.
Lo que sucede es que tengo pruebas de que pagaste por sexo la noche anterior a tu nombramiento para la Corte de Apelaciones del noveno circuito.
Öncelikleğimiz içkiyi..... klüp ve genelevlerimizde satmaya devam edeceğiz. Şayet bunu yapmazsak..... dağıtım da yapamayız.
Seguiremos vendiendo bebida en nuestros clubs y burdeles... pero no vamos a producirla y no vamos a distribuirla.
Çalışan her bir parça donanımımız bu dağıtım kutusuna bağlı.
Cada pieza de hardware que tenemos está conectada a esta caja de conexiones.
Lütfen tüm kayıtları özel tıp linkiyle gönderin.
Por favor, enviádmelas todas a través de un enlace médico privado.
O dağıtım kutusunu bulduğumuzda orada kaybolmamam için yapacağın çok şey olacak.
Ya tendrás trabajo cuando lleguemos a la caja de conexión, yo me aseguraré de no perdernos.
Dağıtım kutusu en fazla beş metre ötede olmalı altı derece kuzeydoğuda.
La caja de conexiones debería estar a menos de cinco metros al sur, seis grados al noreste.
Dağıtım kutusu biraz uğraştıracak ama yapabilirim.
La caja de conexiones va a llevar algo de trabajo.
Şimdi, sen tabi ki, terkedilmiş olacaksın tıpkı benim gibi ve biz resmen oğlumuzu eve getirmeye çalışmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
Ahora, tú, por supuesto, estarás destrozada, como yo, y públicamente nunca nos rendiremos intentando traer a nuestro hijo a casa.
O adam ömür boyu içeri tıkılması gereken bir katil ve sen onu çıkarmaya mı çalışıyorsun?
- No, tú escúchame a mí. Ese tipo es un asesino de mierda que debería haber sido condenado a cadena perpetua,
Frank Gallo'yu Bay Specter'ın içeri tıktığını biliyor musunuz?
Trabajaba para el Sr. Specter. ¿ Está usted consciente de que el Sr. Specter llevó a juicio a Frank Gallo originalmente?
İnsanımızın bu savunmasız hayvanlara yanlış davranışlarına ayna tutabilmek için yansıtıcı bir materyal kullandım.
Trabajé en una aleación de reflexión, que simboliza un espejo sobre la humanidad y su maltrato a estos animales indefensos. Excelente, Kamilah.
100 kişinin önünde projeksiyonla ekranlara yansıtılabilirdi.
Podría haberse proyectado en las pantallas frente a 100 personas.
Bu tümsekten tırmanması biraz zor ama.
Es un poco difícil subir a este tonto escalón, es como...
Ekibimiz üçüncü sınıf öğretmenini etkilemek için değil gelişmiş tıp üzerinde çalışmak için kuruldu.
Nuestro equipo se centra en la medicina avanzada, no en impresionar a tu profesora de tercer grado.
Makinelerin tıp alanında bize yardım etmesinde sorun yok ama kontrolün tamamen makineye bırakılması çok daha farklı bir şey.
Una cosa es tener máquinas que ayuden en medicina. Y otra es ceder el control a las máquinas.
Tıbbi kararlarda son kararı hangimizin vereceğine açıklık getirmemiz gerek.
Creo que tú y yo necesitamos aclarar quién tiene la última palabra en cuanto a decisiones médicas.
Sabahın 4.30'unda yatağında uyuyan başkanımızın beyninin dağıtıldığı yer burası.
Aquí fue donde le volaron la cabeza a nuestro presidente mientras dormía a las 4 : 30 de la mañana.
Bütün devlet aygıtı bana karşıydı ve sırf ibret olsun diye beni ölüme göndermek istiyorlardı.
Todo el sistema estatal estaba preparado contra mí, y querían condenarme a pena de muerte para poder dejar algo en claro.
Yanlış bir şey yaptığıma dair kanıtın yoksa çeneni kapat.
Bueno, a menos que haya prueba de que hice algo mal, - puedes cerrar el pico.
Ben bir katili içeri tıktım.
A mí me importa la verdad. Y condené a un asesino.
Ben değilim çünkü ben bu anlaşmayı o pislik için değil sevdiğim eşim için kabul ettim. Eğer benden izinsiz bir daha onunla iletişim kurarsan yemin ederim ağzını dağıtırım.
Pues yo no, porque no acepté este trato por ese hijo de puta, lo acepté por mi esposa a quien amo y si la vuelves a contactar sin mi permiso, te juro por Dios que te daré una paliza.
SPK'ya göre o pisliği hayatının geri kalanı için içeri tıkmamıza yarayacak tanığı onlara Mike yönlendirdi.
En lo que respecta a la Comisión, Mike nos llevó directamente al testigo que va a encerrar a ese pedazo de mierda por el resto de su miserable vida.
SPK'ya göre o pisliği hayatının geri kalanı için içeri tıkmamıza yarayacak tanığı onlara Mike yönlendirdi.
- Relájate. En lo que respecta a la Comisión, Mike nos llevó directamente al testigo que va a encerrar a ese pedazo de mierda por el resto de su miserable vida.
Eğer benden habersiz onunla bir daha görüşürsen, ağzını dağıtırım.
Y si la vuelves a contactar sin mi permiso, te juro por Dios que te daré una paliza.