English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ B ] / Bags

Bags traducir español

90 traducción paralela
"Don't touch my bags, if you please, Mr. Customs Man."
"Don't touch my bags, if you please, Mr. Customs Man."
* Aç bavullarını *
# Unpack your bags
* Aç bavullarını *
# So unpack your bags
Hava yastıkları açılmış.
Los air bags funcionaron.
Mercedes 1988 yılına kadar yolcuların tarafına hava yastığı koymamıştı.
Mercedes no puso "air bags" hasta 1988.
Boobs, bazooms, balloons, bags, bazongas.
Tetas, tetazas, tetorras, tetamen.
Ayrılmak için ne zaman bavullarımı toplasam,
Every time I pack my bags to leave,
Çantalar.
Bags.
Pek Bags güvercin kovalıyor gibi değildi.
Bags no solía cazar palomas.
Bags öldüğünde, tam olarak benim anlattığım gibi ölmedi.
Cuando se murió tu perro, no murió exactamente como te dije que fue.
Sonra Bags geldi.
Cuando llega tu perro.
Ben de dedim ki, "Bags, ben..."
Yo le decía : "Bags, estoy..."
Topu omuzumun üzerinden attım, camdan dışarı fırladı, Bags peşinden, sonra öldü.
La arrojé por sobre el hombro, salió por la ventana, Bags saltó y se mató.
Bags'i öldürdün mü?
¿ Mataste a Bags?
Araçta hava yastığı yokmuş.
No había air-bags en el vehículo.
Spider bags var.
¡ Bolsas de jaco!
Hava yastıkları yüzünden.
Air bags. Air bags.
İlk şans "Goody Bags" in nereye sakladıklarını bulmak.
Y averigua dónde están las golosinas.
"Goody Bags" i aldın mı?
¿ Pillaste las bolsas?
"Goody Bags" den gözünü ayırma.
Busca las bolsas de regalos.
"Goody Bags"
Las bolsas de regalos.
Kum torbası olmak mı?
¿ Golpear punching bags?
Beni bekle. Bags!
Ya voy
Bags, bu kadar kötümser olma.
Lo acaba de decir
Film endüstrisi aynen diğer işler gibidir Bags.
La industria del cine esta por encima de otras
Haydi ama Bags, o kadar kötümser olma.
Vamos no seas tan negativo
Olamaz. Bags! Bags!
Baggy, Baggy
- Bags, geri gel.
regresa
Üniversiteden atıldım. Bags, kim takar üniversiteyi?
Y me expulsaron de la unversidad
"Ama bana Andrew diyebilirsin," dedi. "Bagby diyebilirsin ya da beni Bags diye çağırabilirsin."
Me dijo, "Me puedes llamar'Andrew,'me puedes llamar'Bagby,'o'Bags'."
Hadi. Glad-bags?
¿ Ropa elegante?
Güvenli olmadığının farkındayım ama, iki hava yastığım var sanırım.
Bien, se que ésto no se ve seguro... Pero tengo air-bags dobles... Creo.
There are plenty of guys out there who think I can cook, change a tire, pack my own bags. Oh.
Hay un montón de tios ahí afuera que piensan que puedo cocinar, cambiar una rueda, hacer mis propias maletas.
Kız ne zamandır serumlarla ve ısıtıcılarla birlikte.
Ella ha estado haciendo vida social con I.V. Bags y
Hava yastıkları olan güvenli bir araba.
Air bags, seguro, y todo eso.
Plastik poşetler, plastik poşetler.
"Plastic bags".
Unu al, onu plastik poşetin içine koy.
You take "harina" and you put inside the plastic bags.
Odamda oturmuş dikiş dikiyordum. Prens Hamlet çıka geldi birden, gömleği çözük, başı bağrı açık bağsız, düşük çorapları çamur içinde. Benzi uçmuş dizleri birbirine vurasıya titrek.
Señor, mientras cosía en mi aposento el señor Hamlet, con el jubón desabrochado descubierta la cabeza, con las calzas sucias y raídas y caídas hasta los tobillos pálido como su camisa, entrechocando las rodillas y con expresión tan triste en el rostro se me ha presentado.
Bu değerli aşk kitabını, bu bağsız aşığı, Güzelleştirmek için sarıp kaplamak gerek.
Este... precioso libro de amor, este amante sin encuadernar, tan solo precisa ligaduras para ser más hermoso.
Sen Fruit'ların tarihiyle, aramızdaki en güçlü bağsın.
Eres nuestra conexión más fuerte con el pasado de los Fruits.
Sen ve Arthur, bu topraklarla sisler dünyası arasındaki son bağsınız.
Tú y Arturo son los últimos lazos que quedan entre esta tierra y el mundo de niebla.
- Evet, efendim, bağsız pantolonlar mı?
- Sí, señor. ¿ Pantalones flojos?
Yapma Bags.
Vamos
- Bir şey değil Bags.
De nada Bags
Herkes bir yerlerden başlar Bags. Erotikten başlamakta ne varmış?
Podemos empezar con cine erotico
Bu kadar olumsuz olmayı bırak Bags.
¿ Con todos esos accesorios?
Doğrusunu yaptın, Bags.
Lo hiciste bien
Odamda oturmuş dikiş dikiyordum. Prens Hamlet çıkageldi birden, gömleği çözük, başı bağrı açık, bağsız, düşük çorapları çamur içinde, benzi uçmuş, dizleri birbirine vurasıya titrek.
Señor, estaba bordando en mi habitación, cuando Lord Hamlet, con la ropa desceñida, sin sombrero en la cabeza, las medias sucias, sin atar, y caídas hasta los tobillos, blanco como su camisa, y entrechocando sus rodillas,
Artık ayakkabılarımı göremiyorum, bağsız ayakkabılarımı giyerdim ama ayaklarım ya şişmiş, ya büyümüş ya da öyle bir şey ve sadece bağlanabilen ayakkabılar oluyor.
Ni siquiera veo ya mis zapatos, y pondría zapatos que no son e atar, pero mis pies está hinchados o al menos más gordos y... los zapatos que se atan son los únicos que consigo meter.
Onunla aramdaki tek bağsınız. Eğer dürüst olmazsanız.
Mire, es mi única conexión con Mario Gómez.
Bu nedenle sizlere, bağsız bir ayak örtme alternatifi icat ettim.
Por eso he inventado una alternativa para cubrir los pies sin cordones.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]