Balkabağım traducir español
446 traducción paralela
- Ne oldu küçük balkabağım?
- ¿ Qué pasa, mi pequeño entremés?
Balkabağım!
¡ Pichoncito!
İstediğim sensin balkabağım, sadece sen.
Es a ti, pichoncito, sólo a ti.
Ey benim balkabağım Kadının biri vardı baygın şu bıyığa
Flor de cuculla, la vida de este hombre ya tiene dueña,
- Selam balkabağım. Kombinezonun görünüyor.
Te cuelgan las enaguas.
# - Selam balkabağım, ne oldu orana?
Buenas, zalamero ¿ Qué haces aquí?
Sen hala Nicky'nin küçük kızısın... değil mi, minik balkabağım?
Todavía eres la niñita de Nicky... ¿ verdad, corazón?
Bana bir iyilik yap, balkabağım.
Hazme un favor, preciosa.
Eh, çorbada benim de tuzum olduğu için mutluyum, balkabağım.
Me alegro de haber puesto mi granito de arena, querida.
Bunu, nasıl yapıyordun balkabağım?
¿ Cómo hacías eso, calabacita?
Şey, balkabağım duygular karşılıklıdır.
Calabazita, el sentimiento es mutuo.
Ne kadar vaktin kalmış, balkabağım?
¿ Cuánto tiempo te queda, calabacita?
Hadi gidelim balkabağım.
Vamos, cariño.
- Buraya gel, balkabağım. - Larry, bir saniye alsana.
Toma, sosténla un minuto.
Balkabağım.
Corazón.
Ve yakında benim küçük balkabağım mezun olacak..
Y pronto mi pequeña Calabaza se graduara.
Hayır balkabağım, etmedim.
No, calabaza, no lo hice.
Devam et, balkabağım.
continua, calabacita.
- Tamam, balkabağım.
- Está bien, calabaza. - Está bien.
Hadi, balkabağım, gidelim.
Vamos, calabacita, nos vamos.
Balkabağım, şimdi Londra hakkında ne düşünüyorsun bakalım?
Bien, calabacita, que piensas de Londres ahora, huh?
Balkabağım, sen ne diyeceksin?
¿ Calabacita, qué tienes que decir?
Balkabağım.
Hola, calabazita.
Tebrikler, balkabağım.
Felicidades, calabacita.
Balkabağım sana söylemem gereken bir şey var.
Calabacita, hay algo que debo decirte.
Evet öyle, balkabağım.
Sí, calabaza.
Balkabağım, bunun hayatımın en gurur verici günü olduğunu bilmeni isterim ve annenin beni terk edeceği güne kadar da öyle olacak.
Calabacita, quiero que sepas que este es el día más feliz de mi vida y permanecerá así hasta el día que tu madre me deje.
Balkabağım, hayır!
¡ Calabacita, no!
- Tek bir sebebi var, balkabağım.
- Por una razón, calabacita.
Pekala balkabağım bundan daha fazlasını olacağını düşünüyordun değil mi?
Calabacita ¿ pensabas que estabas destinada para algo más?
Balkabağı, fasulye, mısır, arabada seks ve uyanışçılık için bereketli bir toprağız.
En nuestra tierra crece maíz, alubias, sexo furtivo y obras evangelizadoras.
Büyük Balkabağı uğradı mı?
¿ Ha venido la Gran Calabaza?
Bütün geceyi, dışarıda şeker toplamak varken Büyük Balkabağını beklemekle harcadım.
Pasé toda la noche esperando a la Gran Calabaza cuando podría haber ido a pedir dulces.
Şeker toplama senede bir kere olur ve ben bunu bir balkabağı tarlasında taş kafanın biriyle oturarak kaçırdım.
Solo se puede pedir dulces una vez al año. Y me lo perdí por estar en una parcela de calabazas con un alcornoque.
Hey, bekleyip Büyük Balkabağı'nı karşılamayacak mısınız?
Oigan, ¿ no van a esperar a la Gran Calabaza?
Sanırım tüm geceyi balkabağı tarlasında geçirdin.
Supongo que pasaste toda la noche en la parcela de calabazas.
- Ve Büyük Balkabağı hiç ortaya çıkmadı mı?
- ¿ Y la Gran Calabaza nunca apareció?
Göreceksin, gelecek yıl aynı zamanda gerçekten hakiki bir balkabağı tarlası bulacağım ve o balkabağı tarlasında oturup, Büyük Balkabağı'nın ortaya çıkmasını bekleyeceğim.
Ya verás, el año que viene en esta misma época encontraré una parcela de calabazas que sea realmente sincera y me sentaré en ella hasta que aparezca la Gran Calabaza.
Büyük Balkabağı ortaya çıkacak ve ben de onu bekliyor olacağım.
La Gran Calabaza aparecerá y yo la estaré esperando.
O balkabağı tarlasında oturuyor olacağım ve Büyük Balkabağı'nı göreceğim.
Estaré sentado allí en esa parcela de calabazas y veré a la Gran Calabaza.
Korkarım balkabağına dönüşme vakti prenses.
Me temo, princesa, que te da calabazas.
- Balkabağı ne için? - Tommy için aldım.
¿ Para qué es la calabaza?
Neredeyse bitti, balkabağım.
Ya casi está listo, amor.
Bu kolay bir iş olmayacak ve bazılarımız Şükran Günü yemeği ve balkabağı turtası için geri dönemeyecek.
No va a ser un paseo en el parque... y algunos de nosotros no regresarán... para la cena de Acción de Gracias y el pastel de calabaza.
Eve döndüğümüzde yine popüler olacağım ve sen de balkabağına dönüşeceksin.
Y cuando regresemos a casa, seré la chica popular de nuevo, y vuelves a ser una idiota.
- Büyükbabanın balkabağı nasılmış bakalım?
- ¿ Cómo está mi bomboncito?
Tanrım. Larry, hayatım. Balkabağını bir saniye tutsana.
Sostén al tesorito.
Evet, balkabağım.
- ¿ Es para mí?
Ayrıca geçen Cadılar Bayramı'ndan kalma balkabağı fenerlerinizi toplar mısınız?
Segundo, ¿ podría, por favor, retirar las calabazas de los últimos Halloweens?
Balkabağı tarlasına da baktım.
Yo ya recorrí toda la mancha de calabazas.
Aynen öyle Balkabağı Kralıyım ben
# Así es # # ¡ Yo soy el Rey Calabaza! #