Buster traducir español
1,318 traducción paralela
Ve son olarak, Buster. Michael'ın kardeşlerinin en küçüğü.
Y finalmente, está Buster... el mas joven de los hermanos.
Naber, Buster.
Hey, Buster.
Ailenin cömertliği sayesinde, Buster birçok konuda eğitim aldı. Amerika yerlilerinin kabile törenlerinden ıssız yerleri haritalandırmaya kadar.
Gracias a su familia, Buster ha estudiado de todo... desde ceremonias nativas... hasta cartografía, el mapeo de nuevos territorios.
Alın terinin ne olduğunu anlayacaksınız aynı... Buster!
Finalmente van a sentir el sudor sobre su frente... cuando... ¡ BUSTER!
Lindsay, Buster, köprüye. Hadi, Buster.
¡ Lindsay, Buster, al puente!
Yüce Tanrım.
¡ Vamos Buster!
Buster bizi okyanusa çıkar.
Buster, encuentra un canal al océano.
Buster. İyi olacaksın.
Eso significa...
Lütfen bizi bırakma, Buster. Lütfen.
¡ Buster, no nos dejes ahora!
Buster!
¡ Buster!
- Ve ben de Buster'ı yetkilendiriyorum.
- Y yo estoy poniando a cargo a Buster.
Buster?
¿ Buster?
Buster akademik eğitiminin onu yeni sorumluluklara tam olarak hazırlamadığını öğreniyordu.
Y Buster descubrió que su preparación académica... no lo preparó para sus nuevas responsabilidades.
Buster'ın her şeyi kontrol altına aldığını sanıyordum.
Creí que Buster tenía todo bajo control.
Buster tam bir pislikti.
Buster era un verdadero bastardo.
Nobby'nin bir arkadaşı, Buster,
Bueno, está ese amigo de Nobby, Buster,
- Tanrım! - Buster!
Oh, Dios mío.
Buster benim.
Buster es mío.
Buster'ın takımında olacağım.
- Estaré en el equipo de Buster. - Tienes otra pelota.
- Şu tarafa bak. Buster'ın nasıI bir seçeneği var?
Considéralo así. ¿ Qué elección tiene Buster?
Buster ve ben burada hemen yanında oturuyoruz.
Buster y yo estamos sentados aquí, a su lado.
Buster'ı bulamadım. Belki ona sen söyleyebilirsin.
No pude encontrar a Buster, quizás puedas decirle que...
- Annyong, Buster'a ders vermeye gitti.
- Annyong era para escarmentar a Búster.
Buster ise ordu talimlerini bitirmek için bu sabah ayrıldı.
Búster se fue esta mañana para terminar el entrenamiento del ejército.
Aslında, Lucielle onu ordu üssüne götürmeyi reddettiğinden Buster ilk defa otobüse biniyordu.
En realidad, Lucille no quiso llevarlo a la base del ejército. Entonces, Búster viajó por primera vez en autobús.
Tam o sırada Buster ilginç bir şey gördü.
En ese momento, Búster vio algo interesante.
- Buster sadece 8 km ötede konuşlu.
- Búster sólo está a 8 Km.
Aslında Buster, orduya hiç gitmedi.
En realidad, Búster nunca fue al ejército.
Ve tam o sırada Buster kahraman olma fırsatını gördü. - Gob?
En ese momento, Búster vio la oportunidad de ser un héroe.
Ne yazık ki, Buster'ın yeni edindiği bu yetenek nazik bir inişi içermiyordu.
Lamentablemente, la recién adquirida habilidad de Búster... no incluía la de descender suavemente.
Buster delik bir kalp aldı, Gob kelliğini aldı.
Buster heredó el corazón perforado y Gob, las entradas.
Buster'a veda partimden sonra gidebilirsin.
Vete mañana, después de la fiesta de despedida a Buster.
George Michael, Buster'ın partisinden sonra Meksika'ya gitmeye ne dersin?
George Michael, ¿ te gustaría ir de viaje... a México mañana después de la fiesta de Buster?
Ertesi sabah, Buster'ı uğurlama partisi için aile toplandı.
Al día siguiente, la familia se encontró en la despedida de Buster.
İşte o an, Buster gizlice Meksika'ya kaçmaya karar verdi.
Entonces, Buster decidió escaparse a México para evitar el servicio. No.
- Sanırım Buster Meksika'ya kaçacak.
- Creo que Buster escapará a México.
Aslında, o sırada Buster aynen bunu yapıyordu.
Justamente, en ese momento, Buster se metía en el maletero.
Ama gözlüğünü kaybetmesi ve karbon monoksit soluması yüzünden Buster'ın nevri döndü.
Pero perder sus lentes sumado a la inhalación de monóxido de carbono... perjudicaron su sano juicio.
Lucille ise kendi arkadaşını evden yolluyordu.
Buster, Oscar se va.
Buster arabanın bagajına girdi.
Entonces, no se va al ejército.
- Buster'a bakmıştım.
- No está.
Buster evin içine girmişti.
En tanto, Buster se sentía como en su casa. Dios mío.
Buster ise kendini Meksika olduğuna inandırdığı yere alışmaya çalışıyordu. Fakat evine o kadar yakındı ki ; gazete dağıtan çocuk bile aynıydı.
Mientras tanto, Buster se adaptaba a vivir en el supuesto México... pero estaba en una ciudad tan cercana que tenían el mismo vendedor de diarios.
Buster bulaşıkçı olarak işe gider.
Busterse fue a trabajar como lavaplatos.
- Buster!
- Mamá. - Buster.
O bir doktor, Buster.
Es un doctor.
Buster, Oscar gidiyor.
Ganaste.
Sen kazandın.
Buster se metió en el maletero del auto.
- Ne var?
- Buscaba a Buster.
Zaten o Buster'ındı.
Sí, era su camisa vieja.
Ertesi gün olduğunda, Buster çok mutluydu.
Al día siguiente, Buster estaba feliz.