English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ B ] / Bılıyorsun

Bılıyorsun traducir español

122 traducción paralela
Neden dayılık taslamayı bırakmıyorsun?
No se dé aires.
Bırakırsan yalnız kendini aldatmıyor bu odadaki herkesten emeğinin karşılığını çalıyorsun.
Nos robarás a todos el fruto de nuestro trabajo.
Bud, bu yıl neden sporu bırakıyorsun?
¿ Por qué no entrenas este año?
Neden gemiden ayrılıp, onu tek başına bırakmıyorsun?
¿ Por qué no te bajas del buque y la dejas tirada?
Peki sen, kimsede şüphe bırakmadan gece vakti evden nasıl çıkıyorsun?
Entonces, ¿ cómo sales de casa por la noche sin levantar sospechas?
- Evet, öyle olabiliyor çünkü iki iyi yılı geride bırakıyor ve birkaç yarış falan kazanıyorsun.
- Sí, puede ser, porque juntas dos buenos años y ganas un par de...
Hem madem beni tanıyorsun, altın avcılığını çok önce bıraktığımı da bilirsin.
Además, si me conoces, sabrás que dejé de buscar oro hace mucho tiempo.
Bu dönem çok fazla müfredat dışı etkinliğe katılıyorsun ben de okul yıllığını bırakman gerektiğini karar verdim.
Me parece que llevas demasiadas actividades extracurriculares y creo que deberías dejar el periódico escolar.
Talebi karşılayacak kadar yeterli kılıç, mızrak, bıçak ve hançer yapamıyorsun sadece.
No puedes hacer suficientes espadas, lanzas, cuchillos y dagas para satisfacer la demanda.
Beni sokağın ortasında bırakıp gittin. Altı yıl sonra karşıma çıkıyorsun...
Me dejaste parado en una esquina, y seis años después entras a mi oficina...
Demek dolandırıcılık işini bırakıyorsun ha?
Asi que tratas de dejar los timos, ¿ eh?
Yani, beş dakika yalnız bırakıyorum, kimlerle takılıyorsun.
Francamente. Te dejo cinco minutos y mira con quién te juntas.
Silah kaçakçılığı davasını bırakıyorsun, tamam mı?
Y olvídate de la investigación de venta de armas, ¿ de acuerdo?
Fikre alışmak için birkaç yıl daha kal. Neden bırakıyorsun?
Tómate un par de años para acostumbrarte. ¿ Por qué jubilarse?
Bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun.
¡ No voy a abandonarlo!
Ama yanılıyorsun Doktor. Kendimi onun DNA'sıyla hamile bıraktım.
Se equivoca, me fecundé a mí misma con su ADN.
Elbette. Hey, neden bana bir iz bırakmadan nasıl ortadan kaybolanacağını öğreterek başlamıyorsun?
Claro. ¿ Por qué no primero me enseñas cómo desaparecer sin dejar rastro?
Sen bu işi bırakamazsın. Bu işe bayılıyorsun.
Todavía no estás fuera de esto, tú lo adoras.
Izgarada çalışıyorum diye mi kendimi aşağılık hissettirmeye çalışıyorsun, B?
Por qué tienes que hacerme sentir inferior por estar en la parrilla, B?
Baskılı montunun içinde... manikürlü keçi sakalı ve avrupalı pislikler gibi at kuyruğu bırakıyorsun.
Cambiaste tu ropa deportiva por una perilla y una cola de caballo.
Pekala, kendini bırakıyorsun, ama bana nerede, kiminle ve nasıl olduğunu söylersen, sana daha yakın olurum.
Vale, te dejas llevar, pero si me dijeses a donde, con quien, y como, estaria contigo, mas unido a ti.
Niye bir yarıyıl kalmışken okulu bırakıyorsun?
¿ Por qué te marchas con sólo un semestre?
- Çakmağını bir çalılığın altına bile saklayamıyorsun. - Mutlaka bir şeyler bırakmıştır.
El conejo ya no podrá ocultarse en el matorral.
Beş yıl önce bizi bırakıp gittin,... şimdi bizi özlüyormuş gibi davranıyorsun!
Nos dejaste hace 5 años. y ahora actúas como si nos extrañaras tanto!
Beş yıl önce bizi bırakıp gittin,... şimdi bizi özlüyormuş gibi davranıyorsun!
Nos dejaste hace cinco años. ... y ahora actúas como si no extrañaras taaaanto!
- Neden kendini aşağılıyorsun? - Bırak gideyim, adamım.
¿ Por qué te rebajas de esta forma?
Nasıl oluyor da bu tattan kendini mahrum bırakıyorsun?
¿ Cómo te privas del sabor?
- Eğer Kirby'yi böyle yüzüstü bırakacağını sanıyorsan yanılıyorsun.
Las puertas estaban abiertas, y el tapete decía, "Bienvenido, Frasier". Si crees que puedes dejar a Kirby, vas a tener que pensarlo de nuevo.
Kardeşini nasıl sevdiğini görebiliyorum, onu nasıl koruduğunu, yine de onu ölüme bırakıyorsun, ve nedenini merak ediyorum.
He visto cómo quieres a tu hermano, cómo lo proteges, y sin embargo estás dispuesto a dejarlo morir, y me preguntaba por qué.
Evlendiğinden beri kılıbığın teki gibi davranıyorsun.
Te comportas como un calzonazos desde que te casaste.
Merkezde söylentiler dolanıyor bu b * ku satan tiplerle takılıyorsun.
Mira, chico. La palabra en la estacion... es que estas en Lincoln Heights vendiendo esa mierda.
Bir şekilde seni de götürüyorlar. Sonra sen bırakılıyorsun. Ve bu arada kocan ve Sydney Bristow'un babası firar edip, bir Mutabakat hücresini arıyorlar.
¿ Que se la hayan llevado a usted también que después la liberen y que, durante ese tiempo, su marido y el padre de Sydney Bristow estén desaparecidos buscando una célula de El Convenio?
Yoksa B'de mi takılıyorsun?
¿ O acostumbras a irte para no volver?
Serbest bırakılıyorsun ama Jerusalem's Lot'ta adımlarına dikkat etmeni öneririm.
Queda en libertad, pero tenga cuidado con lo que hace en Jerusalem's Lot.
Ha deyince bırakılır mı sanıyorsun?
¿ Crees que se puede dejar así de golpe?
Şaka mı yapıyorsun Annem ve babam senin hakkında konuşmaya bayılıyor Tonya'yla yaşayacağın parlak geleceği nasıl bıraktığını konuşup duruyorlar hem de bu kadınla yaşadığın sonu olmayan bir ilişki için
A papá y mamá les encanta hablar de como renunciaste a tu gran futuro con Tonya por una relación sin futuro con ella
Sabah ilk iş olarak 110 nolu dolaba 250 $ ve adının yazılı olduğu bir kağıt bırakıyorsun.
Pones tu nombre y 250 dólares en el casillero 110 por la mañana.
Neden ağlamana devam edip beni rahat bırakmıyorsun? Seni karı kılıklı orospu
Así que, vuelve a llorar y déjame en paz, perra.
Onları yüz üstü bıraktığın hissine kapılıyorsun.
Sientes que los estás defraudando.
Bak, Mills ve Kellogg'un isimlerinde ikişer tane "L" harfi var. Ama Kellogg onu iki "G" ile geride bırakıyor. Ve sen de onu iki tane "B" ile geride bırakıyorsun.
Mills y Kellogg se escriben con doble L pero Kellogg gana porque se escribe con doble G. Tú ganas por la doble B.
Neden devam edip üstünde A.L.B. yazan kareye tıklamıyorsun.
Pulse ese cuadradito que dice ALB.
Onu nasıl bırakıyorsun?
¿ La abandonaste?
Çok yakın arkadaşının seni yüzüstü bırakmasıyla nasıl başa çıkıyorsun?
¿ Cómo tratas con un amigo íntimo que te ha decepcionado?
Bu gece ona nasıl bir anı bırakıyorsun, baksana!
Mira el recuerdo que le darás esta noche.
Bir saniye, Nick, sadece bir saniye hayal et. Hayal et mavi imbikli bir sinekkuşunun taze bir ortanca çiçeğinin balözünü emişini izlerken zihnini özgür bırakıyorsun her yayıncılık imparatorluğunu büyük yapan yaratıcı dürtülere.
Por un segundo, Nick, solo por un segundo, imagina... lmagina que puedes ver un picaflor azul libando el néctar de una hortensia mientras abres tu mente a los impulsos creativos de un gran magnate editorial.
Adam oluyorsun. İlaçları bıraktığın anda okuldan atılıyorsun.
En cuanto paras, te expulsan.
Sen de şakacılığı da hiç elden bırakmıyorsun ha?
Por el contrario, la cuota de humor continúa intacta.
Numarayı bırak. Buna bayılıyorsun.
Deja de actuar, realmente estás disfrutando esto.
Bırakıyorsun. Nasıl yapılacağını bildiğin şey bu senin.
- Renuncias, es lo que sabes hacer bien.
Serbest bırakılıyorsun.
Estás siendo liberado.
Ve serbest bırakılıyorsun, yani güvenli kal.
Serás liberado. Mantente a salvo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]