Cable traducir español
5,695 traducción paralela
Babam bizimle ilişkisini koparmıştı.
Mi papá había desconectado el cable.
Kablolu bizi öldürüyor.
El cable nos está matando.
Bence kablolu televizyonunu tamir ettirip izlediğin pembe dizilerle kafamı karıştırmaya bir son vermelisin.
Creo que necesitas que te arreglen la tele por cable para que dejes de confundirme con tus telenovelas.
- Tüm yayın ve kablo sistemleri bu acil alarm mesajını iletmeli..
- Todo sistema de radiocomunicación y cable transmitirá este alerta de emergencia...
Biliyorum. Kablolarını keseceğim.
Haré una cosa, le cortare la conexión de su cable.
Ama kabloyu kestiğim zaman bana yaptıkları ihaneti hatırladım.
Pero cuando corté el cable, todo lo que recuerdo debe ser por eso...
Uzatma kablosunu görmedin mi?
- ¿ No viste el cable?
Hey, kablona bak.
Hey, tu cable.
- Kablon.
- Tu cable.
O yüksek gelirimli kablo, doktor, öylece kırılmış olamaz.
Es cable reforzado, doctor, no se rompe así de fácil.
Başka bir kablo ayarlarız.
Conectaremos otro cable.
Bu yüzden kablo takıyoruz.
Por eso es que les conectamos el cable.
Kablo mu'döşedin'?
¿ Instalaste algún cable?
Elimde yaklaşık 20 kilo bakır tel, 40 kilo tel örgü iki tane de rögar kapağı var.
Yo estimaría que tengo cable de cobre de 25 kg. 100 kg. de mallas metálicas y dos tapas de alcantarillado, buenas y espesas.
Bobinler beş dakika kurusun sonra klimanız çalışacaktır.
Tienes que esperar 5 minutos para que el cable se seque, y entonces tendras aire frió.
Kabloyla hortumu görüyor musun?
¿ Ves eso? - ¿ El cable en el piso?
Tel!
El cable.
Bundan 90 metre uzaklaşamıyorum ama bunun kablosu sadece 25 metre bu yüzden ancak...
Y esto sólo tiene un cable de 30 yardas, así que sólo puedo viajar...
Çocuklar girişte bu kablo düzeneğini bulmuşlar.
Este cable trampa lo encontró... uno de nuestros chicos en la entrada.
Yol üzerinde devrilen bir elektrik direği var. Bu yüzden sizden bir süre beklemenizi isteyeceğim.
Hay un cable de electricidad caído en el camino... así que tengo que pedirle que espere aquí un momento.
İpi kim kopardı?
¿ Quién soltó el cable?
- Kablolu yayın?
- ¿ Cable?
İstedikleri son şey bilinçli, özgür düşünebilen insanlar.
La última cosa que quieren es gente informada, cable público gratuito-pensé.
Televizyon odası var ama kablolu yok.
Sala de televisión, sin cable.
Kabloyu vur!
Sobrepasa el cable!
Sinüs geminin bağlama halatı, yani hipotenüs kablo. Bulmamız gereken zemine olan uzaklık. Yani tam tersi yön.
El seno es el ángulo formado por el cable del ancla del barco así que el cable es la hipotenusa y lo que debemos encontrar es la distancia hasta el fondo del océano así que esa es la opuesta. ¿ Ves?
Kafanda sıkıntı mı var senin?
¿ Tienes un maldito cable suelto?
Biz ışık ve bizim kabloyu dönmeliyiz,
Tenemos que prender nuestra luz y nuestro cable.
Bu yerde hiçbir kablo,
No hay cable en este lugar.
Adını bültende görene dek değil.
No hasta que vi su nombre en el cable.
Lanet, aptal kablo!
¡ Maldito cable!
- Evet. - Kablolu?
- Factura del cable?
Telefon kablosunu boğazına dolardım.
Envolvería el cable del teléfono alrededor de tu cuello.
Kız kardeşini Gazze'den kurtarmak için. İsrailliler döşediğin kablolara dinleyici koyarak ve Akademi'de dinleme ekibi bulundurarak sana kazık attı.
Para sacar a su hermana de Gaza, los israelíes pusieron un aparato desviador en el cable y una unidad de escucha en la academia.
Bununla birlikte, kablo yatırımındaki ortağı Jalal El-Amin'in ise hayatta kalanlar arasında.
Sin embargo, Jalal El-Amin, su socio en esta empresa del cable, está entre los supervivientes.
Fabrikalarımda bekleyen yarım milyondan fazla omurga kablosu silindiri var.
Tengo más de medio millón de rollos de cable almacenados en mis fábricas.
Kablolamayı gerçekleştir.
Tiende el cable.
Kablolama işini gerçekleştiriyoruz.
Vamos a poner el cable.
Kablolar bizim.
Tenemos el cable.
Bize ana kablo lâzım.
El punto de inicio del cable.
Çünkü tarihi olarak ana kablo, Neptün Optik kablosu tüm uluslararası trafiği taşıyor. Akdeniz'in altından, İsrail'den İtalya'ya ve sonrasında da uluslararası sahaya.
Esto es porque, históricamente, el cable principal, el cable óptico Neptuno, lleva todo el tráfico internacional bajo el Mediterráneo desde Israel hasta Italia y luego entra en la red internacional.
Geçenlerde Samir Meshal'i trajik bir şekilde kaybettiğimiz için Filistin bölgelerine fiber optik geniş bandın ulaştırılmasının üçüncü aşamasında partner için Stein Grubu olarak araştırmamızı yeniden yapmak zorunda kaldık.
Debido a la reciente, trágica pérdida de Samir Meshal. el Grupo Stein ha tenido que volver a empezar la búsqueda de un socio en la fase tres la colocación de... el cable de fibra óptica en los territorios palestinos.
Kardeşini Gazze'den çıkarabilmek için İsrailliler döşediğin kablolara dinleyici koyarak ve Akademi'de dinleme ekibi bulundurarak kazık attı.
Sacar a su hermana de Gaza. Los israelíes pusieron un aparato desviador en el cable y una unidad de escucha en la academia.
Egzoz borusunu kestin. Ve bagajının altında bir delik açtın.
cortaste el cable de seguridad, y taladraste un hoyo en el maletero...
Şu kabloyu alıyorum, bir de şu kabloyu alıyorum.
Tomas este cable aquí, y este cable aquí. Y los unes.
Kırmızı kablo marş.
El cable rojo es el arranque.
Kahverengi kablo da piston.
El cable marrón es el pistón.
Televizyonda bir şey yok muydu?
¿ Nada en el Cable?
KIRMIZI Kabloyu KES
CORTA el Cable ROJO
Liseden bile mezun olmadığımı düşünürsek.
que lleva el sistema de los palestinos al cable Neptuno. Y pensar que nunca acabé la secundaria.
Kablo çok kısa.
El cable es muy corto.