Cüzdan traducir español
7,077 traducción paralela
Hatun hala cüzdan ve çanta çalmaktan hoşlanıyor.
También le gustaba robar carteras y monederos.
Kadın cüzdanının fermuarını kapatmayı unutmuş. Aah!
Esta mujer olvidó cerrar el bolso.
Üzerinden dört cüzdan ve üç saat çıktı.
Encontré cuatro carteras y tres relojes con él.
Ben bulduğum zaman hatırlıyorum Sizinyere cüzdan?
¿ Recuerdas cuando encontré tu cartera en el suelo?
Şimdi bana cüzdanını ver.
Dame tu billetera.
Cüzdanına söylemişsin aynı şey.
Es como si se lo dijeras a tu billetera.
Cüzdanımdan para almaya mı karar verdin?
¿ Sólo decidiste tomar dinero de mi cartera?
- Cüzdanım! - Defolun!
Mi bolso!
Cüzdanında 72 dolar var. Arkasında yazana göre büyükbabasının hediye ettiği altın saati de kolunda.
Llevaba 72 dólares en la cartera y un reloj de oro que según la inscripción, era un regalo de su abuelo.
Benim cüzdan, tamam gitti?
- Mi cartera ha desaparecido, ¿ de acuerdo?
Biri cüzdanımı çaldı.
Alguien me ha robado la cartera.
Bak, benim kredi kartları benim cüzdan vardır.
Mire, mis tarjetas de crédito están en la cartera.
O ha, benim cüzdan çalmak mı?
¿ Robó ella mi cartera?
Şaka yapıyorum, cüzdanımı alayım.
Bromeo voy a por mi bolso. Hola, Amy.
Bay Dent'in cüzdanı masanın üzerinde duruyordu.
La billetera del sr. Dent apoyada aquí sobre la mesa.
Cüzdanımı bir yerde unuttum ve sonra adıma 5 tane kredi kartı hesabı açıldığını öğrendim.
Me pasó a mí, dos veces. Dejé mi cartera en algún lado, y, de repente, saqué cinco tarjetas de crédito.
- Onun cüzdanın silip süpürmüşlerdi.
Le robaron toda la billetera.
Hastam cüzdanını yoğun bakım ünitesinde unutmuştu. Etrafta da hiç hemşire falan yoktu.
Mi paciente olvidó su cartera en Cuidados Intensivos, y no había enfermeras en la estación.
Cüzdanında tırnak makası var mı?
¿ Tienes un cortaúñas en el bolso?
Cüzdanımı bulayım.
Voy a buscar el monedero.
Gerçi ne olur ne olmaz, cüzdanına koydum bir tane.
Le he puesto una en la cartera, por si acaso.
Kafası ezilmiş, cüzdanı çalınmış.
Golpes en la cabeza, la cartera fue robada.
Bayan Olena elinde bir oklava ile gelip, cüzdanı geri vermezsek bizi dövmekle tehdit etmişti.
La Srta. Olena salió con un rodillo de cocina, y nos amenazo con pegarnos a los dos si no le devolvíamos su cartera.
Deme! Peki cüzdanı verdiniz mi?
¿ Y qué hicisteis?
Haller'ın geçmişte tutuklandığı birkaç küçük çaplı soygunu var ve polis cesedinde bir cüzdan bulmuş, para ve kredi kartı Sita Patel'e ait. - Kapkaç mı?
Haller fue arrestado un par de veces por robos menores y la policía encontró que tenía una billetera efectivo y tarjetas de crédito pertenecientes a Sita Patel.
Yerinizi gençlere bırakmaya karar verdiğinizde özel sektörün sizi kollarını ve cüzdanını açarak karşılayacağından eminim.
Bueno, estoy seguro que cuando decida dejarlo a los más jóvenes, el sector privado le recibirá con los brazos y bolsillos abiertos.
Bu benim cüzdanım değil.
Espere un minuto. Esta no es mi cartera.
Bu cüzdan apartmanınızda oturan Margaux Castevet'e ait.
Tengo una cartera, y pertenece a una de sus inquilinas con el nombre de Margaux Castevet.
- Evet. Cüzdanınız bende.
Tengo su cartera.
Cüzdanını vermeye gittiğim kadın bizi bu akşamki partisine davet etti.
La mujer a la que le devolví la cartera nos ha invitado a una fiesta esta noche.
Adamın cüzdanı varmış ama kül olmuş gitmiş.
El tipo llevaba cartera. Ha quedado reducida a cenizas.
Cüzdanımı diğer montumda bırakmışım.
Dejé mi billetera en el otro abrigo.
Çünkü cüzdanımı unuttum...
Porque olvidé mi billetera...
Emily Rey'in cüzdanı.
La cartera de Emily Rey.
Cüzdanını, sayaçtaki paranı almış.
Se llevó su bolso, el dinero.
Cüzdanında bu makbuzu ve şu notu buldum.
- Sí. Encontré este recibo y la nota en su billetera.
Sinemadayken cüzdanımı düşürmüşüm, ve Jean gelip beni kurtardı.
Se me cayó la billetera en el cine, y Jean vino a mi rescate.
Ayrıca bir cüzdan ve biraz tütün.
Está también su billetera y un poco de tabaco.
- Cüzdan, içinde 5 £.
Wallet, con cerca de cinco libras.
Cüzdan.
Wallet.
Cüzdanımı unutmuşum ama yanımda nakit var.
Sabe, olvidé mi cartera, pero tengo efectivo.
Cüzdanım, anahtarım, telefonum içeride kaldı.
Dejé mi billetera, mis llaves, mi teléfono.
Cüzdanımı kaybettim, bulmak için de adımlarımı takip ediyorum.
Perdí mi boleta de estacionamiento, así que rastreo mis pasos para encontrarla.
- Buna cüzdan deniyor. - Sen onu...
- Se llama billetera.
Cüzdanı sahibine geri götürmemi söylemedin mi?
- Dijiste que querías que regresara - la billetera, ¿ no?
Bayan Delkash'ın cüzdanını buldum. Onu vermeye geldim.
Encontré la billetera de la señora Delkash y quise regresarla.
Cüzdanınızı bulduk ve gelip vermek istedik.
Encontré su billetera y quería devolverla.
Cüzdanı çalmasaydım... Ya da kolyeyi.
Si no hubiera robado la cartera...
Cüzdanı mı şişkin?
¿ Está forrado?
Cüzdanım. Tamam.
- Mi billetera.
Cüzdanımı aldı!
¡ Tiene mi bolso!