Değer traducir español
19,541 traducción paralela
Denemeye değer. Gidin!
Merece la pena intentarlo.
- Değer verdiğim birini kurtarmaya çalıştığım için özür dilemeyeceğim.
- No voy a disculparme... por intentar salvar a alguien que me importa.
Daisy'e hepimiz değer veriyoruz.
Todos nos preocupamos por Daisy.
Senin kimseye değer vermemen bizim de öyle olmamız gerektiği anlamına gelmiyor, James.
Sabes, James, solo porque no te preocupes por nadie más... no significa que el resto tampoco.
Ben de sana değer veriyordum.
Yo también me preocupaba por ti.
Bu kadına değer veriyorsun.
Te preocupas por esa mujer.
Eğer Zoom kime değer verdiğini,... kime aşık olduğunu,... kimin için yaşadığını öğrenirse,... onları senden alacaktır.
Si Zoom averigua quién te importa, a quién quieres, por quién vives, te los arrebatará.
Sana değer veren birini incitmekle alakalı.
Esto es acerca de dañar a alguien que te aprecia.
Beni terk etmek istedi en çok değer verdiğim şey.
Ella quería dejarme... la cosa que más valoraba.
Sanırım sana düşündüğüm kadar değer vermiyor.
Supongo que no le importas tanto como pensé.
Birbirimize derinden değer veriyorduk.
Cuidábamos los unos de los otros profundamente.
Bana her şeyden daha çok değer verdiğim kişiye yardım etmek için gereken büyüyü verdi.
Me dio el hechizo para ayudar a la persona que más me importa.
Tahminim o değer verdiğin kişiyi kurtardıktan hemen sonra.
Mi suposición es que sería justo después de que salves a esa persona que te importa.
Yanılıyorsun, çünkü o değer verdiğim insan... benim için çok daha fazla şey ifade ediyor.
Te equivocas, porque esa persona que me importa... significa mucho para mí.
Belli ki sana çok değer veriyor.
Está claro que significas mucho para ella.
Bazen birine ders vermenin en iyi yolu onları cezalandırmak değil en değer verdiği kişiyi cezalandırmaktır.
A veces, la mejor forma de enseñar a alguien una lección, no es castigándole ; es castigando a los que más le importan.
Ve en çok değer verdiğim insanları koruyamayacaksam Green Arrow olarak yaptığım şeylerin ne anlamı var diyorum kendi kendime.
Y no sé qué sentido tiene hacer lo que hago como Green Arrow si no puedo proteger a quienes están más cerca de mí.
Amanda Waller kararlarını insan hayatına değer vererek almaz.
Amanda Waller no decide en base al valor de la vida humana.
Çok değer verdiğim iki kişiyi benden aldı.
Se ha llevado a personas, a dos personas muy importantes lejos de mí. ¿ No crees que lo quiero muerto?
O günden beri sevdiğim, değer verdiğim 4 kişiyi daha kaybettim.
Desde ese día, he perdido a cuatro personas más a las que amaba, que me importaban mucho.
Oliver Queen'in dünyada herkesten çok kime değer verdiğini biliyorum.
Sé quién le importa a Oliver Queen más que nadie en el mundo.
Oliver Queen'in herkesten çok değer verdiği kişiyi biliyorum. Nora, tatlım.
Sé a quién quiere Oliver Queen más que a nadie.
Oliver Queen'in herkesten çok kime değer verdiğini biliyorum.
Sé quién le importa a Oliver Queen más que nadie.
Darhk hapse girecekse değer.
Valdría la pena encerrar a Darhk.
Darhk'ın yanındaki hücrede geçireceksem değer.
Si es una celda cerca de Darhk, habrá merecido la pena.
Ve bütün bunlar yaşamaya değer şeyler.
Y merece la pena vivir por ello. Por todo ello.
Serbest dolaştığı her saniye değer verdiğim birine zarar verebilir.
Cada minuto que pasa ahí afuera es... otro minuto que puede herir a alguien que quiero.
Seni öldürmeye değer.
No me importa. Valdrá la pena para detenerte.
Üç terörist saldırısından sonra burayla işimiz bitmişti ama bavulları hazırlamaya karar verdiğimiz gece Green Arrow göründü televizyona çıkıp bu şehrin kurtarılmaya değer olduğunu söyledi, evimin...
Después de tres ataques terroristas, fue suficiente para nosotros, pero la noche antes de que empezáramos a empacar, Green Arrow apareció en nuestro televisor y me recordó que esta ciudad merece ser salvada, que mi hogar... que mi hogar es algo por lo que vale la pena luchar.
Eğer bana değer verdiysen öldürürsün.
Si alguna vez te preocupaste por mí, entonces tú lo harás.
Çok değer verdiğim bir insan da bana öyle olduğumu söyledi.
Bueno, alguien muy cercano a mí me dijo recientemente que lo estoy...
Ona değer veriyorsan gidersin.
Si te preocupas por ella, te alejarás.
Yeni içme yaşı yasasının kayda değer yaptığı bir şey varsa, o da kadınların çok fena hikâyeler anlattığının bilincine varmamızdır.
Y, si hay algo que esta nueva ley ha hecho es hacernos saber que las mujeres cuentan historias malísimas.
Daha yüksek bir değer yoktur.
No hay mayor vocación.
Daisy'ye hepimiz değer veriyoruz.
Todos nos preocupamos por Daisy.
Senin kimseye değer vermemen bizim de öyle olmamız gerektiği anlamına gelmiyor James.
Sabes, James, solo porque no te preocupes por nadie más... no significa que el resto tampoco.
Onun başına gelen şeyin değer verdiğim başka birinin başına gelmesini istemem.
No quiero que lo que le pasó a ella... le pase a nadie más de quien me preocupe.
Orası göstermeye değer değil.
Esa parte de la visita vale la pena saltársela.
Zor zamanlardan... geçiyordum, ve bu süreçte, değer verdiğim insanlarla arama mesafe koydum, sana bazı cevaplar borçluyum... Birlikte zaman geçirmemize sevindim.
He estado... considerando las cosas últimamente y una parte de ese proceso implicaba... aclarar las cosas con las personas que me importan... y te debo algunas respuestas, así que... está bien que podamos pasar un rato juntos.
Abs, sana değer veriyorum.
Me preocupo por ti, Abs.
Sana çok değer veriyor olmalı. Öyle.
En efecto.
Joe, bana ne kadar çok değer verdiğini biliyorum.
Joe, sé cuánto te preocupas por mí.
Dikkate değer bir akşam...
Una noche destacada que...
Papa Hazretleri, ben zavallı, basit bir rahibim. Günah çıkarma gizliliği sahip olduğum tek saygıdeğer şey.
Su Santidad, soy un pobre y simple sacerdote, y el secreto de confesión es lo único respetable que tengo.
Çok daha saygıdeğer.
Eso es mucho más respetable.
Kardinal olarak gösterdiğiniz sağduyu,.. Benim değer verdiğim ilerici pozisyonlar ile... Spencer'ın değer verdiği muhafazakâr pozisyonlar... arasında olası bir köprü olarak görüldü.
Su prudencia como cardenal fue interpretada como un potencial puente entre las posiciones progresistas cercanas a mí y las más conservadoras cercanas a Spencer.
Dikkate almaya değer bir unsur daha var.
Hay otro elemento digno de su consideración :
Akıllı olanlar ise toplumun, haz kaynağı olarak sekse fazla değer biçtiğini uzun zaman önce anladı.
Los sabios entendieron hace tiempo hasta qué punto el sexo, como fuente de placer, está sobrevalorado en nuestra sociedad.
Aslinda söylediklerime deger verdigini düsünmüstüm.
Y de verdad pensaba que te preocupaba lo que tenía que decir.
Değer verdiğin birinden bahsediyoruz.
Antes te importaba.
Için savaşmaya değer bazı şeyler vardır,
- ¡ Por favor! ¡ Escúchame!