Dinero traducir español
159,921 traducción paralela
Zeki sermayedarlar güvenli bir yere çekildi. Böyle olunca taban değer düşüyor.
Los inversionistas retiraron su dinero, por lo que el índice bajo del mínimo.
Bu kadar çok para kaybettiğime inanamıyorum.
No puedo creer cuánto dinero perdí.
İhtiyacım olan nakit adına kayıtlı bir hesapta. - Kör fonunda.
El dinero que necesito está en un documento con tu nombre, el fondo ciego.
Para nedir?
¿ Qué es el dinero?
Para, para, para, para, para.
Dinero, dinero, dinero, dinero.
Para kadar sert istikrarsız gergin bir şey yoktur.
No hay nada tan riguroso como el dinero. Nada tan fluido, nada tan maleable.
Para kendisi olmaktan başka bir şeyi arzulamaz.
Lo que más desea el dinero es a sí mismo.
Para en çok kontrolsüz büyük sanat pazarında Tanrının ondan istediğini yapabildiği yerde kendi olur.
Donde el dinero campa a sus anchas es en el único gran bazar que queda sin reglas : el mercado del arte. Ahí, el dinero puede hacer lo que Dios quería que hiciese :
Gelir durumunu göstermeliyiz.
Tienen que ver entrar dinero.
- Kara para aklamak için ideal.
- Ideal para blanquear dinero.
Ya da fonu bekletmek için, en iyi yer orasıdır.
O el mejor lugar para dejar dinero en herencia.
Constantine'nin paraya ihtiyacı olduğunu mu söylüyorsun?
- ¿ Constantine necesitaba dinero?
Onun serveti beni etkilemedi.
No me impresionó su dinero.
İhtiyacım olduğunu bilmene rağmen tüm paramızı çektiğini de unutmadım.
Ni que te llevaste nuestro dinero cuando sabías que lo necesitaba.
Sinek avlayan işletmelerden para kazanma niyetindesin yani?
¿ Pretende ganar dinero con empresas que no ganan dinero?
Birçok klişede haklılık payı vardır, kanımca bunlardan biri de "Para parayı çeker."
Muchos clichés son clichés con razón, y uno de ellos es : "Hace falta dinero para ganar dinero", en mi opinión.
Sermaye kısmını ben halledebilirim.
Y yo podría darle ese dinero.
"Para parayı çeker." Öyle denmiyor muydu?
"Hay que gastar dinero para ganar dinero". ¿ No era así?
Payım paranı aklama karşılığında.
Mi parte por lavar su dinero.
O kadar nakit parayla ne yapmayı planlıyorsunuz?
¿ Qué planean hacer con todo ese dinero?
Peki para esasen kimin?
¿ De quién es el dinero? ¿ Técnicamente?
Esasen benim param değil.
No es mi dinero.
Bu paraya çökecekseniz beni öldürmeniz şart.
Para robar ese dinero, tienen que matarme.
Paranın nerede olduğunu sorar ve hâlâ yaşıyorsam Langmore ailesinin çaldığını söylerim.
Si aún vivo cuando pregunte dónde está el dinero, le diré que lo robaron los Langmore.
Aslında şöyle düşünebiliriz, Bay Byrde'ün ortadan kayboluşu ve bu paranın el değiştirmesi... hayırlı bir iş gibi görünebilir.
Podría decirse que la desaparición del Sr. Byrde y la redistribución de este dinero es algo bueno.
Paramı çalıp beni öldürdüğünüz için sizi ispiyonlamakla mı tehdit edecek?
¿ Los amenazará con delatarlos por robar el dinero y matarme a mí?
Parasını korumada başarısız olduğunu söyleyebilirsin.
Que es un mal cuidador de su dinero.
Para zaten yasaldı.
Era dinero limpio.
O paraya ihtiyacı var.
Necesita ese dinero.
Bindiğimde de kartelin para aklama işini nasıl ve nerede yaptığını tüm detaylarıyla anlatacak.
Él me dirá cómo y dónde lava dinero el cartel, y luego lo embargaré. Todo.
- Parayı geri aldın.
- Recuperaste el dinero.
Parasını o depoda bulabilir.
Allí está su dinero. Allí lo encontrará.
Çünkü bir başkası o depodaki parayı bulursa...
Porque si alguna otra persona encuentra ese dinero guardado...
Paradan anlarım.
Sé de dinero.
Temmuz ayına gireriz, yine para isterim ama bu seferki ayın dördü içindir.
Al mes siguiente, más dinero para publicitar el 4 de julio.
Babanız bir Meksikalı uyuşturucu karteli için para aklıyor.
Su papá lava dinero para un cartel de drogas mexicano.
Çok fazla para vermiyorlar ama ismim duyulacak. Bu da benim gibi biri için çok daha önemli.
Si, um... si, no, no es mucho dinero, pero es exposición de mi trabajo, lo cual es mucho más valioso para alguien como yo, así que.
Kredinin parasını getirdin ve tek yapmamız gereken bu eski evde bir gece geçirmek.
Tienes el dinero para tu préstamo, Y todo lo que tenemos que hacer es pasar una noche en esta vieja casa.
Sırf son 14 dakikasını izlemek için para harcayacak değilim.
No voy a gastar dinero solo para ver los ultimos 14 minutos.
Bu para, vergiye tabi gelirinden çıkıyor ki bu da, tahmin et bakalım anlık vergi iadesi yerine geçiyor.
Ese dinero sale directamente de tus ingresos imponibles lo cual significa... ya lo adivinaste... Devolución inmediata de impuestos.
Bedava paradan söz ediyorum.
Eso es dinero gratis.
Bu demektir ki nakitler tükenecek, kredi kartı limitleri bitecek.
El dinero vuela, las tarjetas se exprimen al máximo.
Menejerimi kovduktan sonra aldığım parayla yeni eşyalar alırım.
Me compraré cosas nuevas con todo el dinero que tendré después de despedir al mierda de mi representante.
Doğum denen rastlantıyla bu büyük, şatafatlı evde kesiştiğin için mi?
¿ Es el dinero? ¿ El accidente de nacimiento que lo ubica dentro de la gran casa de lujo?
Zaten onun parası da değil.
No es su dinero de todos modos.
Senin kenarda kalmış eyaletine neden yatırım yapayım ki?
¿ Por qué habría de invertir mi dinero en tu rincón del estado?
Bu sefer direkt senden almak istemiyorum.
No quiero tomar tu dinero solamente.
Benim şirketimde en sonunda masada fazlaca para kalıyor.
Están dejando mucho dinero en mi compañía.
Bu paraya neden ihtiyacınız var?
- ¿ Para qué quieren el dinero en realidad?
Kehanetlere ve falcılara asla güvenip para harcamam ama bu seferki sanki geleceğini görmüşsün gibi hissettirmedi mi?
No arriesgo mi dinero por presagios o adivinos del futuro pero esto debe parecerse mucho a lo que te presagia el futuro, ¿ no?
Paraya ihtiyacın var diye düşünmüştüm.
Pensà © que necesitabas el dinero.