English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ D ] / Divan

Divan traducir español

927 traducción paralela
- Divan-ı harbe mi verilmek istiyorsunuz?
¿ Quieren ir a un tribunal militar? Yo sí.
Buna divan-ı harp karar verecek.
Una corte marcial en Inglaterra lo decidirá.
Sir Joseph Banks, Amiral Lord Hood ve Roger Byam'ı yargılayan divan-ı harp mahkemesi yargıcının ricaları üzerine...
En respuesta a la franca apelación de Sir Joseph Banks y de Lord Hood, Almirante del Blue y Presidente de la corte marcial donde fue enjuiciado Roger Byam...
Cape Town, madenler, hisseler, el pençe divan duran insanlar...
Ciudad del Cabo, minas, acciones y gente mendigando.
Divanda uzanıyordu yanı başında bir koca küllük dolusu sigara izmaritiyle.
Ella estaba en el diván, recostada con un cenicero lleno de colillas al lado.
- Divanı Harbe çıkarırlar.
¡ Kitty está aquí! ¡ Gracias a Dios está aquí!
Washington'da divan-ı harbe çıkacak.
Comparecerá ante un consejo de guerra.
- Divan-ı harbe çıkacaksın.
- Tiene que comparecer en un consejo.
İki kuruşluk bir iş ve bir divan-ı harp.
Un empleo de medio dólar y un consejo de guerra. Eso es todo.
Söz konusu dört sandalye, bir şezlong ve iki...
En el caso de cuatro sillas, un divan, y dos...
Karşısında el pençe divan durup her dediğine itaat ettiğimizde çeteydik. Bizi toplama kampına götürecek kadar güçlü ve nitelikli bir adamdı.
Doblegados ante él, obedientes, prácticamente diciéndole heil porque era lo bastante bueno y fuerte para llevarnos a un campo de concentración.
- Yuvarlandı işte. - Divanın altından mı?
- Ha salido rodando sola.
Henüz divan-ı harbe verilmedim.
Aún no me ha juzgado un consejo de guerra.
- Ya o, ya da divan-ı harp.
- O eso o me condeno a mí mismo.
Böylece kendisini evinde hissettiren divanında biraz kestirebilir.
Así puede dormir en su sofá y sentirse como en casa.
El pençe divan mı duracağım önünde kabarıp ateş püskürdüğün zaman?
¿ Debo agacharme ante tu mal humor?
Arethusa kalkarkarlı divanından
Arethusa se levantó de su lecho nevado
Oldukça basit bir divanda otururken gösteriliyorum.
Aparezco sentada en un simple diván.
"Harp Divanı... " General William Mitchell'ın... " Hava Kuvvetlerindeki görevine son vermiş olup...
Por la presente, el Ministro de la Guerra ordena que el general de brigada, William Mitchell, sea relevado de su mando en el Ejército del Aire y le sea asignado un destino en el Fuerte Sam Houston de Tejas.
Peki, yapabileceğim fazla bir şey yok... Harp Divanına gitmemiş ve hava kuvvetlerinden ayrılmamış olsaydın.
No valdré de nada si me forman un consejo de guerra y me expulsan del Ejército.
Harp Divanı emirlerine, istinaden tutuklusunuz efendim.
Por orden del Ministro de la Guerra, está usted bajo arresto, señor.
"hiçe sayarak, kendini ordunun üstünde sayan, harp divanını küçümseyen, ordu mensuplarını hedef alan küçük düşürücü ve saygısız, açıklamalarda bulunmakla suçlanmaktadır."
El acusado, con la intención de desacreditar a la administración del Ministerio de la Guerra hizo unas declaraciones irrespetuosas sobre dicha administración.
Ama harp divanı 1,800 uçak olduğunu söylüyor..
Pero el Ministerio de la Guerra tiene en inventario 1.800 aviones.
Siz Hava Kuvvetlerinin komutasının ve taktik organizasyonunun... harp divanı tarafından dikkate alınmadığına mı inanıyorsunuz? - Evet efendim.
¿ Cree que la organización de la unidad táctica del servicio del aire está siendo retrasada por el Ministerio de la Guerra?
Albay Mitchell, Harp Divanı, Japon Büyük Elçisine... bu mahkemede olanlarla ilgili nasıl... bir açıklama yapmalı?
Coronel Mitchell, ¿ qué explicación tendrá que dar el Ministerio de la Guerra a los embajadores japoneses más allá de Ia jurisdicción de este Tribunal?
Yani, burada gerçekten olanlarla Divan-ı Harp'te söylenecekler birbirinden çok farklı şeyler.
Quiero decir, lo que ha pasado realmente... y qué va a parecer en un tribunal militar... son dos cosas diferentes.
Demek istiyorum ki, onun etrafında elpençe divan durman.
Le sirves y estás pendiente de él.
- Divanı ne yapmış!
- ¡ Pero si es el diván!
İşte beni oturttukları divan.
Éste es el sofá donde me sujetaron.
Güzel bir Aubusson işi divan.
Un primoroso sofá Aubusson.
Bu işin sonunda Divan-ı Harbe çıkmak istemem.
No quiero sobrevivir a esto para que luego me formen consejo de guerra.
Yardım et de divanın üstünü toplayalım.
Ven, ayúdame a sacar estas cosas del sofá.
12 Kabilenin büyüklerini ve divanı topla.
Convoca a los ancianos de las 12 tribus y al consejo.
Ben ordunun komutanıyım, divan üyesi değilim.
Soy jefe del ejército, no un simple ministro de Estado.
İsrail'deki Yüce Divan yerleşme istemini geri çevirmiş.
Le negaron la residencia como judío reintegrado.
Yüce Divanın kararına tepkiniz nedir?
¿ Puede comentar algo sobre la decisión de Israel?
SSCB Yüce Başkanlık Divanı, kararnameleri :
El Presidium del Soviet Supremo de la URSS decreta :
Dinlemezsen.divan-ı harbe gidersin.
Una tontería de ésas te llevará al paredón.
Divan'ın üzerine!
En este sofá.
Onun için koltukta bir yatak yapacağız.
Le instalaremos una cama en el diván.
- Onlardan biri yataklı kanepe.
- Señor, eso es un diván.
Savaş Divanı hükümleri olduğu zaman bile bu emirler geçerli olacaktır.
Tengo órdenes de proteger la frontera y enseñar a respetar la ley y las fuerzas de Su Majestad y se llevarán a cabo aunque tenga que declarar la ley marcial.
Bir salak gibi orada, kanepede yatmak ve her şeyi anlatmak.
En el diván, como una idiota deprimida, hablando sin parar.
Benim için siz, muayenehanemde bir koltuktasınız.
Para mí, usted está en el diván de mi consultorio.
Psikiyatrist koltuğundaki adam konuşmak istiyor.
El hombre en el diván del psiquiatra quiere hablar.
- Oradaki kanepede uyuyabilirsin.
- Puedes dormir en el diván
O kanepede ne olduğunu bilmek isteyenleriniz için sadece her zamanki olağan şeyler. Çeviri :
Para aquellos de vosotros que queréis saber lo que pasó en ese diván, os diré que sólo fue como de costumbre.
Bu çocuğa kanepe lazım değil, ona bir kariyer lazım
No necesita un diván, sino una profesión.
Orada, koltuğunda yalnız başına!
Allí, sobre el diván de su honrada casa.
Gel, koltuğa otur.
¿ Te sientes mal? - ¡ Al diván!
- Hiç psikiyatr kanepesinde yatmadım.
- No me he tumbado en el diván.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]