Ediyorsun traducir español
31,498 traducción paralela
Keyfine bak. - Madem ısrar ediyorsun.
- Si insistes.
- Semptomlarımın psikosomatik kaynaklı olduğunu mu ima ediyorsun?
¿ Estás insinuando que mis síntomas son psicosomáticos?
- Ne yapacaksan hemen yap. - Ölmek için acele mi ediyorsun?
Lo que vayas a hacer, hazlo ahora.
- Hemen gitmeliyiz. - 1927'den çıkmak için aşırı acele ediyorsun.
- Deberíamos irnos. - Tienes mucha prisa de irte de 1927.
- Sevgini döverek mi belli ediyorsun?
¿ Amor duro, John?
Soruna çözüm üretmiyorsun. İşleri iyice bok ediyorsun.
Estás empeorando las cosas.
Çalışmalarımın içine ediyorsun.
Podrías incluso estar contaminando mi trabajo.
- Şimdi neyi test ediyorsun?
¿ Exactamente qué clase de prueba estás haciéndome ahora?
Neden metalardan bu kadar çok nefret ediyorsun?
¿ Por qué odias tanto a los metahumanos?
Cecile'le ilk defa buluşacaksınız ama bunu endişe ediyorsun.
Viejo, también me siento mal por ti. Es tu primera cita con Cecile y tienes que preocuparte por esto.
Herkesin hayatını mahvediyorsun, her şeyi berbat ediyorsun. Biz de senin pisliğini temizliyoruz.
Sigues metiéndote con las vidas de todos, destrozando todo y nosotros nos quedamos atrás recogiendo los pedazos de tus errores.
- Oğlun için endişe ediyorsun.
Estás preocupado por tu hijo.
Bu şehrin kurtulmasına yardım ediyorsun.
Estás ayudando a salvar la ciudad.
Bonesy'imi tercih ediyorsun? Yoksa sana Laura diye mi sesleneyim?
¿ Prefieres Bonesy o puedo llamarte Laura?
Etrafta millete ok saplayıp duran herife yardım mı ediyorsun?
¿ Ayudas al sujeto que anda por la ciudad clavándole flechas a las personas?
Masum aileleri, masum çocukları ölüme mahkum ediyorsun.
Estás sentenciando a familias inocentes, a niños incluso, a morir.
Sende mi onun bloğunu takip ediyorsun?
¿ Tú también has seguido su blog?
- Vallahi ateş ediyorsun Çavuş be.
Eso ha sido increíble, sargen.
Happy'e evlilik teklif ediyorsun.
Se lo vas a proponer a Happy.
Bak Laurel, biliyorum söylenmekten nefret ediyorsun ama bu şehir değişti, artık zehirli... ve koridolarda sosyalleşmek yanlış anlaşılabilir.
Mira, Laurel, sé que detestas los sermones pero la ciudad ha cambiado, ahora es tóxica, y socializar con el otro bando - puede malinterpretarse - Hola, soy Laurel.
- Neyi kast ediyorsun, Felicia?
¿ Qué quieres decir, Felicia?
Yeminlerini mi ediyorsun?
¿ Vas a tomar tus votos?
Yeni Duvar'ın arkasındaki olaylardan söz ediyorsun.
Habla de cuestiones más allá del Nuevo Muro.
Neden söz ediyorsun?
¿ De qué hablas?
Şehrimi berbat ediyorsun, Glaive.
Haces de mi ciudad un desastre, Glaive.
- Benimle flört mü ediyorsun yoksa.
Estás flirteando conmigo.
Herşeyini kaybettin ve bunu inkar ediyorsun.
Lo perdiste todo y estás en la etapa de negación.
Azmasına sen müsaade ediyorsun!
¡ Lo dejas libre!
Ne hak ediyorsun Callie?
¿ Entonces qué mereces, Callie?
Benim evimde yaşıyorsun. Kız kardeşimle beraber çocuklarımın bakımına yardım ediyorsun.
Usted está viviendo en mi casa, ayudando a cuidar de mis hijos con mi hermana.
Bana evlenme mi teklif ediyorsun?
¿ Me está pidiendo que se case contigo?
Burada yaşamaktan nefret mi ediyorsun?
¿ Odias vivir aquí?
Evet ama sen beni rahatsız ediyorsun.
Sí, tú me molestas.
Madem bu kadar nefret ediyorsun, sikin neden sertleşiyor?
Si odias tanto esto, entonces, ¿ por qué se te puso duro el pito?
Para için bana ihanet ediyorsun.
¿ Me traicionas por dinero?
Ne diye beni takip ediyorsun lan?
¿ Por qué demonios me estás siguiendo?
Onun hayatını kurtaracağım diye tüm hayatını heba ediyorsun?
Salvaste su vida, ¿ y todo para nada?
Kendi hayatını bok ettin ve şimdi de benim ölümümü bok ediyorsun!
¡ Convertiste toda tu vida en un caos, y ahora lo estás haciendo con mi muerte!
Hayatını bu yozlaşmış ihtiyar için mi riske ediyorsun?
Arriesgarías tu vida por esta vieja cosa rota?
Asıl sen ne cüretle oraya çıkıp başkanlığını ilan ediyorsun?
No, ¿ cómo te atreves a estar ahí de pie y proclamarte a ti mismo como alcalde?
Evimde kalmana izin veriyorum, bana böyle mi teşekkür ediyorsun?
¿ Te ofrezco mi casa y este es el agradecimiento que recibo?
Ne teklif ediyorsun?
¿ Qué estás ofreciendo?
- Nefret ediyorsun değil mi başına gelince?
¿ No odias cuando eso sucede?
- Mutlu olmayı hak ediyorsun.
Te mereces ser feliz.
Onları sevmediğini itiraf ediyorsun yani?
¿ Entonces admites que los ofendes?
- Dua mı ediyorsun...
¿ Estás rezando o...?
Sonra Lucifer da "Eğlenceden kaçmak için işi bahane ediyorsun." diyor.
Y entonces Lucifer va y dice : "Usas tu trabajo para evitar divertirte".
Dan, niye harika bir itirafın içine ediyorsun?
Dan Uno, ¿ por qué estás echando a perder una confesión tan perfecta?
Neden işlemediğin bir suçu itiraf ediyorsun?
¿ Por qué has confesado un crimen que no has cometido?
Bunu mu kast ediyorsun?
¿ Eso es lo que dices?
Vay canına beni antremanla mı tehdit ediyorsun?
¿ Me chantajeas con ejercicio?