Ekin traducir español
331 traducción paralela
Burada çit çekmeyi yasaklayan bir kanun var. Ekin eken insanlara cinayetten başka bir yol bırakmıyor, ama sığır çobanlarına göre bu çok doğal.
Hay una ley que prohíbe cercar la tierra, que lleva al asesinato de los que cultivan la tierra, pero es lógico que se críe ganado.
Ekin ipoteği yeterli midir sence?
¿ Crees que su cosecha sea suficiente garantía?
Ekin ipoteğinin yeterli olmadığını düşünüyor.
Piensa que la cosecha no es suficiente garantía.
Ekin ipoteği yapmadık ki, menkul rehini yaptık.
No tenemos embargo en la cosecha, tenemos una hipoteca prendaria.
Tanrı, ekin vakti hırsızlık yapandan haz etmez. Hele hele çaldıktan sonra yalan söyleyip yapmadım diyenden hiç haz etmez.
El Señor no perdona a quien roba en tiempo de siembra y mucho menos a quien roba, y luego miente diciendo que no lo ha hecho.
- Ekin ne durumda?
- Dime, ¿ cómo van las cosechas?
- Ekin yok, hamdolsun.
- No hay cosechas.
Yedi yıldır ekin yok.
Hace siete años que no hay cosecha.
Siz ekin ekecekseniz niye ben ekmeyeyim Yüzbaşı John için yaptığım gibi?
Si van a cultivarlas, ¿ por qué no las cultivo yo, como hacía para el capitán John?
Eşimle birlikte her mevsim o toprağa ekin ektik.
Mi esposa y yo plantábamos todas las estaciones.
Ekin vakti gelmeden Samson'ı size teslim edeceğim.
Les entregaré a Sansón antes de que llegue la cosecha.
Böylece orayı sürüp, ekin ekip, Tanrı'nın nazarında bereketli hale getirebileceğiz.
Para que podamos ararlo sembrarlo y hacerlo provechoso para él.
Kanun koyucuların zamanı bol olabilir, ama bir çiftçi için sadece ekin ve hasat zamanı vardır.
El tiempo no es lo mismo para usted que para un labrador. Hay un tiempo para la siembra y un tiempo para la cosecha.
Mısırınız mahvolursa, yeniden ekin.
Si destruyen el maíz, plantad más.
Ekin verimliliği.
Algunas cosas.
Benim sizi iyi niyetli tavsiyem, zamanı gelince ekin ekin, evcil hayvanlara iyi bakın, kendinize iyi bir kulübe ve silah hazırlayın.
Tengo instrucciones para vosotros, la época de siembra, cuidado del ganado, lugares donde almacenar las armas y la pólvora.
Bize bahşettiğin rızk için sana gönülden şükrediyor ve cömertliğinin devamı için sana yalvarıyoruz. Senin büyüklüğünle topraklarımızdan ekin eksik olmasın.
Te damos gracias humildes y sinceras por tu generosidad, rogándote que continúes tu bondad, que nuestra tierra pueda seguir creciendo para mayor gloria tuya y confort nuestro.
Tarlalarda ekin biçiyorduk. Çanlar çalmaya başladı ve postacı Willi mektupları dağıttıktan sonra bir ilan astılar.
Estábamos cortando en los campos, cortando el grano y sonó la campana y Willi, el cartero repartió las cartas y pusieron un cartel.
Senyör, koyunları inecek, atları ekin.
Por favor, aparte ese caballo, las ovejas van a entrar.
- Nedir o? Uçak, ekin olmayan bir yeri ilaçlıyor.
Ese avión está fumigando donde no hay cosechas.
Ekin ekmeniz gereken bir orman.
Un bosque donde deberías cultivar.
Ormana ekin ekildiğini kim duymuş?
¿ Dònde se han visto cultivos en un bosque?
Son ekin tanesine kadar.
Hasta el último grano.
Erkekleri ekin, sonra buluşalım.
Deshaceos de esos tíos y nos vemos luego.
Sessiz bir kır, hatta kuzgunların uçtuğu, ekin ve çimen ateşleriyle bir çayır, hatta kağnıların, çiftçi ve çiftlerin dolaştığı bir yol, hatta eğlence parkı ve çan kulesiyle bir tatil köyü bile, bir toplama kampına dönüşebilir.
Incluso un paisaje tranquilo... incluso una pradera con vuelos de cuervos... cosechas y hogueras... Hasta una carretera por la que pasan coches... campesinos, parejas... Incluso un pueblo de vacaciones con una feria y un campanario... pueden llevar a un campo de concentración.
Rahatsızlıklar ve ekin hasarının faturası, ve benzerleri, hala geliyorlar ve bir süre daha gelmeye devam edecekler.
Siguen llegando quejas y facturas por el daño a las cosechas y otras cosas y seguirán llegando un tiempo más.
Ekin bu sene kötüyse, kumara daha çok rağbet olur.
Cuando hay malas cosechas, las apuestas se vuelven más populares.
Bu tohumları ekin ve besleyin.
Vayan... y planten bien estas semillas.
Ekin gibiler. Burada da devrim oldu.
Tuvimos una revolución.
Zebaniler ekin mi biçiyor?
¿ Está la muerte ya arrasando?
Ekin işini iyi halletmişsiniz.
Sí, hicisteis un buen trabajo con la cosecha.
Hiç doğru düzgün ekin veren bir çiftliğim olmadı.
Nunca tuve una granja que diera dos buenas cosechas seguidas.
- Ekin tozlama. - Evet. Uçma şansın var.Özgürsün.
Tenía la oportunidad de volar, ser independiente.
- Niçin olacak? Harman bizler ekin tozlayıcılarız.
Harmon, somos fumigadores de plantaciones que no portan armas.
Ekin tozlayıcıları silah sallamazlar.Kaldır şu silahı.Çabuk.
Guarda esa cosa, rápido.
Otoyol numarası 23. Orda büyük bir araba mezarlığı ve ekin tozlayıcılarının kullandığı bir uçak pisti var.
Hay un una zona de chatarras allá, y está cerca de la pista que usan los fumigadores de plantación.
En azından 9 hafta. Ama bu da demektir ki... yeniden ekin ekebilmek iki ay daha alacaktır.
Un mínimo de 9 semanas pero serían necesarios al menos dos meses más antes de volver a cosechar.
Bu sırada, yeni ekininizi ekin derim.
Entretanto, les sugiero que siembren de nuevo.
Bu sïrada, yeni ekininizi ekin derim.
Entretanto, os sugiero que sembréis de nuevo.
Ben süt dağıtırken... odun keserken.. ekin biçerken sürüden ayrılmak zorundayım.
Estoy solo y no puedo dejar el rebaño abandonado... cuando vengo al pueblo a vender la leche... o cuando muelo el grano o cuando recojo las olivas.
Su c _ ocugu c _ ekin!
Coge al nino!
Ekin mi biçiyorsun?
¿ Cosechando?
- Mahmut Ekin.
- ¡ Mahmut Ekin!
Rahmet yok. Ekin yok.
Sin lluvia no hay cultivos.
Ekin çürür, dert.
los cultivos se pudren :
Çift sürerim, ekin biçerim. Motordan... Motordan anlarım.
Yo puedo trabajar el campo, puedo usar un tractor, lo aprendí en el servicio militar,
Korkunç ekin biçme başlar.
Comienza la siniestra cosecha.
Bir zamanlar ekin dolu tarlaların arasından geçip giderdim.
Me encantaba pasear por nuestros campos... y verlos llenos de cosechas.
- Ekin tozlama.
- Fumigar plantaciones. - Fumigar plantaciones.
Ne istiyosun? Ekin tozlanması lazım.
Preciso una fumigación de plantación.
Ekin fiyatları ne kadar yükselirse yükselsin, hala pazar fiyatının altındayız.
En maíz, estamos a un dólar por debajo.