Ekonomi traducir español
1,545 traducción paralela
Eğer bir ekonomi zayıfsa, hemen onu avlayıp yer.
Si una economía es débil, que se alimenta de ella.
Yaşamaktan zevk aldığım tek yer Londra Ekonomi Okulu'ndayken kaçak olarak paylaştığım bir evdi.
El único sitio en el que gustaba vivir era una posición en cuclillas compartí en la LSE.
Londra Ekonomi Okulu'ndayken de öyle miydin?
¿ Es así como usted era, en la LSE?
Benzin istasyonu da. Ekonomi yüzünden.
- Es la economía, la gente está desesperada.
Bay Abootman, global ekonomi'nin nasıl işlediğini bilmiyor gibisiniz.
Sr. Abootman, usted parece no saber cómo funciona la economía global.
Ekonomi bilimi laboratuarına yeni bir çapraz başvuru veri tabanı kurduk.
Hemos instalado una nueva base de datos de referencia cruzada en el laboratorio de ciencias económicas.
Ekonomi darboğaza girdi.
Aunque, hay una ventaja en el desastre.
Ekonomi iyi durumda " dedi.
"Cierra la boca, la economía está bien".
O zamanlar, benzin fiyatları ve hastalıklı ekonomi yüzünden hiçbir Amerikalı seyahat etmiyordu.
Nadie compraba coches americanos por aquel entonces ; los precios de la gasolina, y la economía estaban por el retrete
Ekonomi böyle, ama insanlar işe gelmiyorlar.
La economía se pone así, ¿ Y la gente no va a trabajar?
Sanırım ekonomi kötüye gidiyor.
Creo que la economía podría estar en problemas.
Paralel ekonomi bu işte!
Es una economía paralela.
Ekonomi Dersi 101, ahbap.
Economía básica, viejo.
Ekonomi dersin nasıl gidiyor?
Como esta la - -- como te esta tratando la a. p. economía a ti?
Eğer petrol fiyatları böyle düşmeye devam ederse yakında ne ekonomi diye birşey kalacak ne de Birleşmiş Milletlere hakkında izin verilecek birşey.
Si el precio del petróleo sigue cayendo no habrá economía y, por tanto, nada que sancione la ONU.
Ekonomi ödevinden kaçmak için ne gerekiyorsa yaparım.
Cualquier cosa con tal de evitar trabajo de economia
Ekonomi nedir?
¿ Qué es economía?
Ekonomi en kolayı.
Economía es más fácil.
Bugünlük ekonomi dersi yeter.
Creo que has aprendido suficiente economía por un día
Ekonomi bölümünde mi?
¿ En turista?
- Üç ekonomi, bir birinci sınıf.
Tres en turista, uno en primera clase.
Ekonomi sınıfında uçmak kan pıhtısının dostu olan bir katildir.
La clase económica es un asesino que tiene de amigo al coágulo sanguíneo.
Global ekonomi.
Economía global.
Burada geçerli olan tek şey ekonomi.
Lo único que cuenta aquí es la economía.
On dört yıIdır Neue Zürcher Zeitung'un ekonomi bölümünün genel yayın yönetmeniyim.
Durante 14 años, He sido jefe de la redacción de la sección económica del periodico Neue Zuercher Zeitung.
Bu yöntem ekonomi iyi olduğu sürece işe yarar. Yüksek kârlar olduğu sürece.
Esto funciona mientras la economía va bien, se generan altos beneficios.
Bu soruya cevap vermek güç. Çünkü bunun acısını çeken çok. Buna ulusal ekonomi de dahil.
Esta pregunta es difícil de responder, ya que muchos están sufriendo de la misma, incluida la economía nacional, porque existe el riesgo de de una nueva crisis económica mundial.
Ekonomi Obama'nın planı ile hızlı bir biçimde toparlanabilir.
La economía sí podría estabilizarse con el plan de Obama.
İsterseniz ekonomi sınıfına bakabilirim.
Si desea me fijaré en clase económica.
Bu yıl ekonomi gerçekten çok çalkantılı.
El colapso de las inversiones financieras... también me toco a mí.
Önümüzdeki yıl ekonomi düzelince bunu daha yüksek bir karla satıp karımı sizinle paylaşacağım.
No crea que es una pérdida. El año próximo cuando el clima... económico sea mejor, lo revenderé y obtendré mejores beneficios.
Ne yazık ki ekonomi genellikle karmaşık ve sıkıcı olarak algılanır.
Desafortunadamente, a la economía se la ve con confusión y aburrimiento.
ABD Kongresi Birleşik Ekonomi Komitesi bile, Dünya Bankası projelerinin başarı oranının ancak % 40'ı bulabildiğini kabul etmiştir.
Incluso el Comité Económico del Congreso Norteamericano admitió que hay un mero 40 % de éxito de todos los proyectos del Banco Mundial
Seçim pusulasındaki insanlar da aynıdır. Çünkü ekonomi devleri tarafından düzene uyacak olanlar önceden belirlenir.
La gente puesta en las boletas está ahi porque han sido predecididos para ser aceptables por los poderes financieros establecidos que realmente manejan la función.
"Parasal Sistem" ile "Kaynak Tabanlı Ekonomi" arasındaki en büyük fark, "Kaynak Tabanlı Ekonomi" in insanlarla ve onların refah düzeyleriyle ilgili olmasıdır. Buna karşın "Parasal Sistem" o kadar bozulmuştur ki, insanlıkla ilgili her şey ikincildir.
La diferencia más grande entre una economía de recursos y un sistema monetario es que una economía de recursos realmente se preocupa por la gente y su bienestar donde el sistema monetario se ha distorsionado tanto que los problemas de la gente son secundarios, si es que todavía están ahí.
"Kaynak Tabanlı Ekonomi" bugüne kadar denenmiş şeylerden hiçbirine benzememektedir.
La economía de recursos no se acerca a nada que se haya intentado.
Bizim önerdiğimiz "Kaynak Tabanlı Ekonomi" de makineler insanlığı özgürleştirir.
En nuestra sociedad, que es una economía de recursos, la máquinas liberan a la gente.
Dahası bugünkü bir çok mesleğin, Kaynak Tabanlı Ekonomi'de var olmasının anlamı yoktur.
De ahí en mas, muchas ocupaciones de hoy simplemente no tendrán base para existir en una economía de recursos.
Kaynak Tabanlı Ekonomi'de tasarladığımız her şey, toplumla uygulanacak ve topluma dayalı olacaktır. Bunu engelleyen hiçbir şey olmayacaktır.
Porque todo lo que nosotros dejemos como legado en esta economía de recursos sería aplicado a la sociedad, no habría nada para retenerlo
- Ekonomi üzerine diyelim.
- Economía, algo así.
Darwin'in parıltısı, gördükleriyle, tamamen farklı bir disipline - ekonomi- ait bir fikir arasında bağlantı kurmasıydı.
La genialidad de Darwin fue conectar lo que veía con una idea que partía de una disciplina totalmente diferente :
Kanca taktığım adamın resimleri hep ekonomi dergilerinde çıkar.
El tipo que se consiguió siempre aparece en las páginas de negocios.
Ekonomi büyük düşüşte. 2000 yılından beri böylesine bir facia görülmemişti.
El mercado cayó fuerte y veloz el NASDAQ también fue sangriento, cerrando por debajo de 2000 por primera vez en más de dos años.
Ölenlerden biri büyük ihtimalle, ekonomi bölümünün şefi Heinz Hillegaart.
Entre ellos estaba Heinz Hillegaart, consejero económico.
Yemeğin amacı ekonomi mezunu olduğum için bana yol göstericiliği yapmak istemesiydi.
Mi graduación dos semanas antes con un título en Economía era motivo de celebración, lo cual en este caso tomó la forma de una cena de bistec obligatoria.
Pekala, Princeton'da ekonomi okudum ve bu beni hükümet için çalışmaya kadar götürdü.
Bueno, estudie economía en Princeton y eso dio lugar a trabajar para el gobierno una temporada
Ekonomi pek onun işi değil bence.
No creo que la economía sea lo suyo.
ekonomi devasa bir oyun, bir batıl inanç tıpkı ilkel bir fetiş nesnesi gibi.
la economía es una gran farsa, una superstición como un fetiche primitivo.
Hayır, öyle söylüyorum çünkü ekonomi bilimin tersidir, her ne kadar iyi niyetle yapılmış olsun, onu kontrol etmeye çalışan her girişim, geri tepmeye müsaittir.
No, lo digo porque la economía es lo opuesto a la ciencia ; cualquier intento de controlarla, no importa cuán bienintencionado, es a menudo capaz de empeorarla.
Ekonomi her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
La economía aquí va de mal en peor.
"Kaynak Tabanlı Ekonomi"
Una economía de recursos.