Emek traducir español
948 traducción paralela
"Bana geIin emek harcayanIar ve agir yükü oIanIar. Size huzur verecegim."
"V enid a mí todos los que estáis cansados y oprimidos y yo os aliviaré".
Sokak çocuğu bugün, emek düşmanı ve yarın haydut!
¡ Chico de la calle hoy, enemigo del trabajo y bandido mañana!
Emek iyi kazanmış gibi gözüküyordu... ama... bahar beklenmedik sonuçlar getirdi.
Parecía que el trabajo había ganado para siempre... pero... la primavera trajo resultados inesperados.
Peru, Japonya, farketmez, emek falan dinlemem ve yakalarım! "
¡ Esté en Perú o en Japón, esté vivo o muerto, al final siempre lo pillo!
"Peru, Japonya, emek falan dinlemiyor ve yakalıyor."
Esté en Perú o en Japón, al final siempre lo pilla.
- İki haftalık emek boşa gitti!
- ¡ Dos meses de trabajo a la basura!
Sana günaydın emek için yürüdük ama görüyorum ki işini bölmüşüz sanırım.
Cruzamos caminando para darle los buenos dias, pero... parece que hemos interrumpido sus negocios.
Boşa emek olurdu
Sería una lástima.
O dinozor için verdiğim dört yıllık emek akılına bile gelmeyecek. Hayır.
No recordará en absoluto los 4 años que he trabajado... en ese brontosaurio.
Kendim ve arkadaşlarım adına, bize emek ve kalacak yer verme... nezaketini gösterdiğin için sana teşekkür ediyorum.
- Buenas noches. En nombre de mis amigos y en el mío le agradezco que nos diese alimento y cobijo.
Emek verdiğim her şey paramparça edildi.
Todo por lo que trabajé está hecho trizas.
Çok zaman ve emek harcadım, Peg!
Me costó mucho tiempo.
Çok emek harcadın.
Trabajó duro.
Sen biraz daha emek sarfedersin... kabuğundan çıkacaktır.
Con un poco de esfuerzo quizá salga de su concha.
Üç günlük emek boşa gitti.
Tres días de trabajo para nada.
Emek ve sermaye bu işte el ele.
El capital y la mano de obra van unidos de la mano en esto.
Fransız Devrimi boyunca... gerçek bir doktor icadı bir emek tasarruf yöntemi... baş adamın baltasının yerini almak için.
Durante la Revolución Francesa un médico inventó un artefacto para ahorrar trabajo y ocupar el puesto del hacha del verdugo.
Ne kadar emek verdik buna, biliyor musunuz?
¿ Sabes cuánto tiempo trabajamos en esto?
Binlerce yıllık emek, ve bu garip gezegende sonlanacağını mı düşünüyorsunuz?
¿ Mil años de trabajo y estás dispuesto a acabar con todo... aquí, abruptamente, en este planeta desconocido?
Onca emek verdikten sonra anahtarı denize atmaz.
No lo hará. Le ha costado demasiado hacerla.
Emek olmadan, yemek olmaz.
Sin eso un hombre no puede tener apetito.
Kendi canim daha çok emek gerektirdi... ve birkaç yorgun at ve bir bohça kürk için onu kaybedecek degilim.
Yo tengo más que el trabajo de un año... y no tengo en mente perderlo por algunos caballos cansados y un atado de pieles.
Bize beº at, üç silah ve bir yillik emek borçlusunuz.
Usted nos debe por cinco caballos, tres rifles y las trampas de un año.
Altı aylık emek.
Seis meses de trabajo.
Emek vermeden birşeylerin kendiliğinden olmasını bekleme.
No puede quedarse sentada esperando a que algo suceda.
Bu işe çok emek verdim ama artık dayanacak gücüm kalmadı.
Ya lo pensé y no sirvo para esto.
Onu sarmak için büyük emek harcadık.
Conociéndola, la envolvimos bien.
- Hiçbir emek sarfetmedim.
- No valgo el esfuerzo.
- Çok emek sarfettiğini biliyorum...
- Sé que has trabajado mucho...
Birisi doğru şey için sizin kadar çok emek verirse.. ... Tanrı onu yüz üstü bırakmaz.
Cuando un hombre renuncia a tanto, sólo porque cree que es justo... el Señor no lo abandona.
Odasına gittiğini bize söyleseydin, adamı meşgul emek için yapacak bir şeyler bulabilirdik.
Si nos hubieras dicho que ibas a subir a su habitación hubiéramos hecho algo para entretenerlos.
Ben paramın emek karşılığı gelmesini isterim.
Quiero que el mío venga de algo que un hombre haga por sí mismo.
Kutsal adamlar bu büyük çanı yapmak için günlerce emek harcamışlardır.
Durante mucho tiempo, los monjes trabajaron en la campana.
- Büyük emek verecez, kıymetli Djabrail yoldaş.
Cumpliremos con nuestro deber, estimado compañero Dzhabrail.
Vesper, Bu oyuna çok emek verdim.
Vesper, he pensado mucho en esta partida.
Tasasızca ve bir emek sarf etmeden istediklerimi elde edebiliyorum.
Tengo todo lo que deseo sin esfuerzo, sin preocupaciones de ningún genero.
O kadar çok çalıştım, o kadar çok emek verdim.
Tanto trabajo, tanto esfuerzo...
- Emek olmadan yemek olmaz.
Y que no se arriesga...
Yüzde 99'u emek, yüzde 1'i ilham.
Un 99 % transpiración y un 1 % inspiración.
Stratos'u ayakta tutmak için fiziksel emek veriyorlar.
Realizan los trabajos físicos para mantener a Stratos.
Emek ve keyif, Ardana'ya bu kusursuz dengelenmiş toplumsal sistemi getirmiştir. Neden değiştirelim?
La separación entre el trabajo y el ocio ha ofrecido a Ardana un sistema social perfectamente equilibrado. ¿ Por qué cambiarlo?
İkincil çeliski : emek ve cinsiyet arasindaki bolunme.
guerra civil entre trabajo y capital.
Tamam. Cinsiyet ve emek arasindaki çeliski ikincil.
Revistas femeninas, utilización de la policía-sociología, etc.
Onca emek verdik, dört adam öldü, bir baktık meğer lüzum yokmuş.
En África, después del trabajo y cuatro muertos descubrimos que ya no era necesario.
Çok büyük emek verdin.
Pero te ha llevado mucho tiempo.
Bu yüzden ayrılışı da farklı bir şekilde yapmalı. Boşa emek!
Entonces, también haría falta... que rompiese de otra manera... porque poner su sangre así como así...
O kadar emek ve masraf sana uyduruk bir kahramanlık anı yaşatmak içindi.
Todo ese esfuerzo y gasto que sólo sirvió para proporcionarle un momento de heroicidad falsa.
Çok emek verip çok az karşılık görmek.
Pone mucho en él para sacar muy poco.
- Organize emek olmazsa olmaz.
Hay que organizar la masa laboral.
Ona yardım emek istemiştim.
Intentaba ayudarla.
Çünkü emek harcamaya değecek birşey yok.
No hay razón para ello.