Erdoğan traducir español
58 traducción paralela
Arkadaşımdır Erdoğan, şakacıdır kötü bir niyeti yoktur.
Erdogan es mi amigo, le gusta bromear. No pretendía hacer ningún mal.
- Bu şarkıyı mı çalmalarını istemiyorsun? - Özdemir Erdoğan.
¿ No quieres que toquen ese tema o no quieres a la banda en la boda?
Daha önceki 2002 seçimleriyle karşılaştırıldığında oylarını arttırarak birinci parti olarak seçimi kazanan Ak Parti'nin genel başkanı ve başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuşmasını ekranlarınıza getirdik.
Con más del 95 % de los votos contados... el partido AK de Recep Erdogan es el aparente ganador... por una abrumadora mayoría.
O, adıyla sanıyla Üçgen Erdoğan'dı...
Lo conocían como Erdogan el Triángulo.
Vay Erdoğan nası yaptın len onu?
Vaya, Erdogan. ¿ Cómo lo hiciste?
Nöbetçi doktor Erdoğan'mış.
El médico de guardia allí es Erdogan.
Erdoğan iyi biri.
Erdogan es amable.
Erdoğan'la konuş, kan testi 11'e kadar hazır olsun.
Habla con Erdogan, asegúrate que tendrán los análisis a las 11.
Faruk Erdoğan adlı Türk asıllı bir adamın Borough saldırısını planlayan grubun elebaşı olduğu söyleniyor.
Se cree que este hombre, Farroukh Erdogan, de origen turco, es líder de grupo responsable de la bomba en la zona de Borough.
Bay Erdoğan'ın karısı ve çocuğu da gözetim altına alındı.
La esposa del Sr. Erdogan y su hijo también fueron llevados bajo custodia.
Savunma avukatı Simon Fellowes duruşma salonuna girerken Erdoğan davasıyla ilgili yorum yapmaktan kaçındı.
El defensor Simón Fellowes se negó a hacer declaraciones sobre el caso Erdogan camino a la audiencia preliminar. COMIENZA LA AUDIENCIA PRELIMINAR DEL TERRORISTA DE BOROUGH
Savcılık Erdoğan'ın hücre lideri olduğunu ileri sürecek.
La fiscalía asegurará que Erdogan es el líder de la célula.
Faruk Erdoğan'ın özel avukatlığından istifa etmem gerektiğini düşünüyorum.
Creo que debo renunciar como defensora especial de Erdogan.
- Erdoğan depoda ne saklandığını hiç bilmiyor.
Erdogan no tenía idea de qué se guardaba allí.
Öyleyse neden Erdoğan patlama öncesi oniki gün boyunca Asıf'ı yirmi yedi kez aradı?
¿ Por qué Erdogan llama 27 veces a Asif en los doce días previos a la explosión?
Duruşma öncesi size ulaştırılacak olan Erdoğan davasına ait gizli materyalleri sadece ve sadece burada saklayacaksınız.
Será el único lugar designado donde se le permite guardar el material secreto del caso La Corona contra Erdogan, que le será entregado antes de la audiencia.
Bugün sana da söylediğim gibi onunla Erdoğan'ı ziyaret edeceğiz.
Ella y yo visitaremos a Erdogan, como te dije antes.
Bay Erdoğan, bombalı bir intihar saldırısı planlamakla suçlanıyorsunuz.
Sr. Erdogan, está acusado de ser el cerebro de un ataque explosivo suicida.
Acaba Bay Erdoğan biraz yorulmuş olabilir mi?
Me pregunto si el Sr. Erdogan está cansado.
Yani Erdoğan'ın havalimanından Asıf'ı arabayla aldığını ve patlayıcıların arabaya Asıf'tan geldiğini mi söyleyecekti?
¿ Que Erdogan llevó a Asif del aeropuerto a la estación, y el TAPT en el asiento de Asif?
Erdoğan'ın satıcısı sen olmalısın.
Debes ser el proveedor de heroína de Erdogan.
Bay Erdoğan'ın buraya geldiğini biliyorum, zira arabası dışarıda bulundu.
Sé que el Sr. Erdogan vino aquí porque su auto fue secuestrado aquí afuera.
Bayan Erdoğan, size bazı sorular sormak istiyorum.
Sra. Erdogan, me gustaría hacerle algunas preguntas.
Erdoğan'a gösterdiğin notta ne yazıyordu?
¿ Qué había en esa nota a Erdogan?
Erdoğan, Almanya'dan Londra'ya geldiğinde sabıka kaydı olduğu halde üç ay içinde göçmen belgelerini aldı.
Cuando Erdogan volvió a Londres desde Alemania, obtuvo los papeles inmigratorios en tres meses, a pesar de sus antecedentes delictivos.
Erdoğan'ın arkasında MI5 var.
Erdogan respondía al MI5.
Erdoğan'ın hücreyi kontrol altına aldığını sanıyorlardı ama ya çift taraflı çalışıyordu ya da hücre ona bilerek yanlış bilgi verdi.
Habrán creído que tenía todo bajo control, pero o traicionó a sus jefes o lo usaron para pasar información falsa.
MI5 bir şey yapmaya fırsat bulamadan Erdoğan tutuklanmış olurdu.
Erdogan debe haber sido arrestado antes que el MI5 pudiera hacer algo.
Yani cinayetten yargılanan Faruk Erdoğan yüz yirmi masum insanı öldüren patlayıcıyı satın alırken kesinlikle vergi mükelleflerinin verdiği parayı kullanmış.
Esto significa que Farroukh Erdogan, que está en juicio por asesinato, seguramente pagó por los explosivos que mataron a 120 inocentes con dinero de los contribuyentes.
Erdoğan içkili araba kullanmaktan tutuklandı.
ARRESTO DE ERDOGAN
Claudia Simmons-Howe, Erdoğan davasıyla ilgili gizli materyaller bunlar ve açığa çıkmaları ulusal güvenliğe zarar verebilir.
Claudia Simmons-Howe, este es el material confidencial del caso La Corona contra Erdogan, cuya divulgación dañará la seguridad nacional.
- Erdoğan MI5 için çalışıyordu.
Erdogan trabajaba para el MI5.
- Ama Erdoğan asıl adı değil.
Pero Erdogan no es su verdadero nombre.
- Erdoğan'ı neden öldürmüyorlar peki?
¿ Por qué no mataron a Erdogan y ya?
- Faruk Erdoğan MI5 için çalışıyordu.
Farroukh Erdogan trabajaba para el MI5.
Öte yandan, Bay Erdoğan'ın özel avukatı Claudia Simmons-Howe'un MI5'in bazı üst düzey yetkililerine de sorular yönelteceği söyleniyor.
Se dice que algunos funcionarios ejecutivos del MI5 responderán preguntas de la defensora especial Claudia Simmons-Howe.
Bay Erdoğan'ın davasındaki delillerin gözden geçirileceği biri açık diğeri gizli, iki oturum için buradayız.
Estamos aquí a fin de ejecutar una sesión cerrada y abierta a la vez para revisar las pruebas del caso del Sr. Erdogan.
Tanık X, siz Erdoğan davasındaki Güvenlik Birimi'nin Operasyon Şefisiniz, değil mi?
Testigo X, ¿ usted es la Jefa de Operaciones del Servicio de Seguridad del caso Erdogan?
Muhbir, Bay Erdoğan'ın on dört yaşındaki oğlu Emir.
El informante es el hijo de 14 años del Sr. Erdogan, Emir.
Bay Erdoğan'ın tutuklanmasının ardından Emir'in yaklaşık üç yıldır babasının bilgisayarını hacklediğini keşfettik.
Tras el arresto del Sr. Erdogan, descubrimos que su hijo había espiado durante casi tres años la computadora de su padre.
Faruk Erdoğan'ın faaliyetleri hakkındaki tüm bilgiler oğlundan mı geliyor?
¿ Toda la información de la actividad de Farroukh Erdogan proviene de su hijo?
Bay Erdoğan'ı Borough Pazarı saldırısıyla ilişkilendirecek bir sebebimiz yoktu.
No teníamos razón para relacionar a Erdogan con lo del Mercado de Borough.
Emir Erdoğan'ın kimliğinin açıklanmasını istememe sebebiniz aslında babası hakkında açıklayabileceği şeylerden ve hatta babasının geçmişi hakkında ifşa edeceklerinden çekinmeniz, değil mi?
¿ No es cierto que no desea que se conozca la identidad de Emir Erdogan porque teme lo que él podría revelar sobre su padre, teme que pueda divulgar algo sobre la historia de su padre?
- Erdoğan neden Almanya'dan buraya döndü?
¿ Por qué Erdogan regresó a Londres desde Alemania?
Yani Faruk Erdoğan'ın sicilinin temiz olduğunu mu söylüyorsunuz?
¿ Declara que Farroukh Erdogan era lo que conocemos como un "tipo limpio"?
- Mahkemede Emir Erdoğan'ı sorgulamak istiyorum.
Deseo interrogar al chico, Emir Erdogan, aquí en la corte.
İnanıyorum ki Faruk Erdoğan'ın MI5 tarafından tanındığı tezini destekleyecek. Ayrıca MI5 için çalıştığını da. Ve hatta, bombalama sırasında MI5 için çalıştığını göreceğiz.
Creo que declarará que Farroukh Erdogan era conocido por el MI5, y trabajaba para el MI5, y que de hecho, estaba trabajando con el MI5 cuando fue el atentado.
Emir Erdoğan'ın bu söylediğimi destekleyen delilleri olduğuna inanıyorum.
Creo que Emir Erdogan tiene pruebas que demostrarán eso.
Bay Altman savcılık makamı Emir Erdoğan'ı mahkemeye getirsin.
Sr. Altman, La Corona traerá a Emir Erdogan al tribunal.
Zanlı Faruk Erdoğan bugün bir numaralı mahkemeye çıktı ve hakkındaki tüm suçlamalara karşı masum olduğunu iddia etti.
El acusado, Farroukh Erdogan apareció brevemente en el tribunal uno y se declaró inocente de todos los cargos que se le atribuyen.
Onlar ki Erdoğan'ı gerçek bir terörist saldırıya tuzak kurmak için kullanıp 120 kişinin trajik biçimde ölmesine sebep olmuşlardır!
y asesinó a 120 personas ese día.